İnsan Yaşlandığını Ne Zaman Anlıyor?

Her gün sabah kalkıp aynaya baktığında anlayamıyor mesela...

Çünkü her gün bakıyor, ve her gün meydana gelen bir çiziği sıradan sayıyor, gözüne batmıyor... 

Çok uzun zamandır sizi görmeyen veya sizin görmediğiniz bir arkadaşınızın ‘ne kadar değişmişsin?’ sözünün ardında da aslında bu var... 

Yaşlanıyoruz... 

Belki çıktığımız merdivenlerin basamaklarının her sene aynı kalmasına rağmen bize artıyor gibi gelmesi yaşlandığımızı gösteriyor diyebiliriz... 

Ama bundan çok daha acıları var... 

Elinde büyüdüklerimizin cenazelerini defnederken bir kere yüreğimize bir bıçak saplanıyor. Saplanan bıçak, acaba yaşlandığımızı ve ölüme yaklaştığımızı hissettiğimizden mi, yoksa ölümün çemberine bizim de girdiğimizi farkettiğimizden mi? Oysaki 20’li yaşlarda hiç aklımıza gelir miydi ölüm? 

Hiç yaşlanacağımızı düşünür müydük... 

Ben, yaşlandığımı geçen Cuma akşamı iyice hissettim...

Ablam ve eniştemi Hacc yolculuğuna uğurlarken hem de...

28 Senelik evliler...

Eniştem, ablamı istemeye geldiklerinde daha 7 yaşındaydım...

O zamanları hatırladım... 

Ablamın gencecik bir kız, eniştemin fidan gibi delikanlı olduğu zamanları...

Ne saçlarında bir ak, ne yüzlerinde bir çizgi vardı...

Sanki, onlar yaşlandı ve zaman benim için durdu diye düşünüyordum...

Ama zaman onlardan ne kadar götürdüyse, benden de o kadar götürmüş...
 
İnsan, günlük karmaşanın içinde yaşlandığını ve finale adım adım geldiğini düşünmüyor...

Yeğenlere bakarak ‘ne kadar büyümüşler’ derken ne kadar yaşlandığımı acı içinde farkediyorum...

Acım, geçen 35 senenin kayıp seneler olmasından mı, yoksa hayata başlarken yapmayı düşündüklerimin daha hiç birini yapmamış olmamdan mı? Bilemiyorum... 

Tek farkına vardığım şey, yaşlanmış olmam... 

Ne diyor şair 35 yaş şiirinde:
‘Geç farkettim taşın sert olduğunu, Su boğar, ateş yakarmış...
Her gelen günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış...

Artık 20’li yaşlardaki gençler bana ‘ağabey’ diyor...

İnsanın ilk duyduğunda hoşuna gidiyor...

Saçlardaki ilk beyazlar da öyle...

Tıpkı bıyıkların ilk çıkışında hissettiklerimiz gibi...

Yaşlanıyorum, daha kimseye karşı hiçbir ödevimi yerine getirmeden...

Ölüm korkusu ile böyle düşünerek Cenab-ı Allah’tan bana vakit vermesini mi istiyorum ne, bilinç altında farkında olmadan?... 

Sonra 35 senede kendime karşı dürüst olmayı bile beceremediğimi düşünüyorum...

Ölüm korkusu aslında yaşlanma korkusunun diğer adı...

Sanki ben, başladığım oyunda bir bölüm bile atlayamadan bilgisayar kitlenecek... 

Oysa ki, yaş 40, daha yolun yarısını biraz geçmiş.

Belki de yolun ilk yarısında gördüklerimden, ikinci yarısında tekrarlanan olursa katlanamayacakmışım gibi geliyor...

Yaşlanıyorum bir çocuk kadar...

Seneleri aynı yaşıyoruz, ama ben iki defa...

Korkum ölmek mi, unutulmak mı, çözemedim... 

Ama bir şeyi çözdüm, ben yaşlanıyorum... 

Ama ne yazık ve ne mutlu ki, siz de....
 

NOT: Bu yazıyı 17 sene önce yazmışım, ama ne yazık ki bir arpa boyu yol alamamışım...

Ne acı, ne güzel, ne...