Federe Köy

Dedem molla, beni kolla...

Herkesin her şeyi bildiği, kimsenin hiçbir şey bilmediği narin bir cinayetin anatomisi günlerdir gece gündüz evlerimizde, sofralarımızda, uykularımızda, rüyalarımızda...

Ülkemizde günlük kayıp çocuk ortalaması dört iken, kadın cinayetleri onunla yarışırken, şiddet sarmalının içinde aleni bir şekilde kıvranırken, neden bir tek bu cinayete bu kadar odaklandık ya da odaklandırıldık...?!

Günlerdir bütün gündemlerin önüne geçen bir evladımızın katlinin, neredeyse uzaylılara yıkılacak hale gelmesinin, koskoca devletin kolluk kuvvetlerini günlerdir meşgul eden bu olayın sebebinin ne ezoterik güçlerle ne de uzaylılarla ilgisi olduğunu düşünmüyorum.

Cumhuriyetten sonra içindeki “paralel devletçikler” ile mücadelesi asla bitmedi ülkemizin.

Çeteler, terör örgütleri, cemaatler ve dönem dönem bu gayrimeşru oluşumların kullandıkları, derebeylik benzeri yapılanmalar...

Narin cinayeti ile gördük ki, Tavşanlı Köyü de küçük bir derebeylik olma yolunda adımlarını hızlandırmış bir köy konumunu almış.

Merkezi otoritenin beklenenden ve olması gerekenden uzun ve sallantılı varlığı, kendi içinde ve kurumlarındaki otoritenin zayıflığı ve bürokratlarla olan ahbap-çavuş ilişkileri, köyde küçük feodal piramidin yapılanmasına kolaylık sağlamış.

Bütün bunlara köye hâkim ailenin soy isminin verdiği “kutsiyet” zırhı da eklenince, dokun dokunabilirsen şeklinde bir vaziyet almış.

Kendi küçük özerkliklerini oluşturmuş, belki illegal işlerden elde edilen gelirlerle birlikte güç manyağı olmuş erkek bireylerinin ve o gücün önünde daima etkisiz eleman olma kaderini paylaşan köy kadınları, kızları ve özellikle kız çocuklarının kafesi; zaman zaman mezarı olmuş bir federe köy hikâyesi, hatta kâbusu izledik, dinledik günlerce.

Suçun bir top gibi kucaktan kucağa atıldığı, kimsenin ser verip sır vermediği bir küçük köyün, devleti nasıl acziyet içinde bırakabileceğinin, millete vekillik ve hizmet için seçilenlerin nasıl feodal piramidin bir unsuru haline dönüşebileceğinin dersini gördük haftalarca.

Ve aklımıza takılan bir sürü soru oldu. Tıpkı bu insanların delilleri bu kadar profesyonelce kapatmada kimden yardım aldığı gibi...

Gizli mermi zulalarından, silahlarından bahsedildi satır aralarında. Kulaklarımıza inanamadığımız, inanmak istemediğimiz bilgiler sızdırıldı.

Milletin bir bölümünü silahsızlanma kampanyaları ile savunmasız hale getirirken, başka bir bölümünün nasıl fütursuzca silahlandığını, “palalandığını” ve palazlandığını çok gördük ülkede...

Bunların sonuçlarını ise dilerim bir gün derin pişmanlıklar ve panik hâlinde yaşamayız.

Narin cinayeti, feodalitenin ülkemizdeki gücünü ve tehlikesini görmek ve devletin en önemli sacayağı olan yargının üzerine düşen görevi korkusuzca yerine getirmesi için bir fırsat...

Bu cinayet hakkıyla çözülmediği takdirde, küçük feodal piramit bütün ülkeyi yutacak kadar büyür.

Küçük piramitler büyüklerin maşasıdır.

Adalet mülkün temelidir.