Bugünümüze şükür (!)
Kendimize dair herşeyi unutmuş gibiyiz sanki...
Sanki birileri bütün iyiliklerin güzelliklerin üzerine şehrin lağımını akıtmaya başlamış gibi ...
Ne yana dönsek bir kir pas ve perişanlık...
Çaresizlik abidesi gibi durup duruyoruz zamanın orta yerinde.
Dünya devasa bir laboratuvar biz ise denekleriz sanki..
Herbirimize biçilen roller var ve itiraz etmemiz mümkün değil..
Çünkü ihtiyaç dahilinde olan herşeye erişimimiz her geçen gün biraz daha imkânsızlaştırılıyor ...
Gıda ,sağlık gibi temel ihtiyaçlara erişim zorlandırıkça ,haliyle “istemek,arzulamak ve talep etmek” gibi doğal duygular yalnızca temel ihtiyaçlar üzerinde yoğunlaşıyor..
Çünkü bir zamanlar lüks sandığımız şeylere aslında hiç mi hiç lâyık olmadığımız hissi ve nefes aldığımıza ,karnımızın doyduğuna şükretmemiz gerektiği öğretisi beyinlerimize çivi gibi çakılıyor..
Neden peki?
Çünkü mitolojilerdeki Tanrılar dirildi…
Onların istediği gibi köleler olmaklığımızın son arefesindeyiz..
Gıda Tanrısı,
Tekstil Tanrısı,
Eşya Tanrısı,
Silâh Tanrısı,
Beyaz eşya Tanrısı
Ve diğer Tanrılar bütün kırbaçları üzerimizde şaklatıyor..
Ve kendilerini ülke yöneten zanneden Haremağası kılıklı siyasiler bütün bu Tanrıların avuçlarına ,ülkerimizle beraber bizleri istif ediyorlar..
Biz ise iki şak şak bi lak lak ile, şükür Tanrısından başkasını tanımıyor görmüyoruz..
Bugünümüze şükür(!)