Meğer Zengin Ülkeymişiz!
Tropikal meyve ihracatı 4 yılda iki kattan fazla arttı.
- | Son Güncelleme:
- | Yeni Günaydın
Independent Türkçeden Gökçen Tuncer'in Tropik meyvelerle iligili yazısı oldukça ilginç. Orta ve düşük gelirlinin mutfağına uğramasa da Türkiye'nin bu ürünleri ihracatı 4 yılda 4 milyon dolardan 14 milyon dolara çıktı. Peki bu meyveler nasıl üretiliyor, marketlerde kaç liradan alıcı buluyor?
Sevgili yok olmaya yüz tutmuş orta gelirli… O gün yine geldi çattı değil mi? Halbuki daha bir hafta önce onca harcamayı yapan sen değil miydin?
Bir elin market arabasında, diğer elinde alınacaklar listesi. Tedirginlikle giriyorsun süpermarket kapısından. Usulca geçiyorsun havlu kağıt raflarını "evdeki tuvalet kağıdıyla idare ederim" diyerek.
70 lira ve üstüyle fiyatlanmış temizlik malzemelerini artık almak zorundasın. Hani geçen hafta almayı ertelediğin. Sonrasında market arabasına attığın bir kalıp peynirin 100 liralık acısıyla yaklaşıyorsun manav reyonuna.Domatese 15, salatalığa 10 lira verirken bir demet ota 5 lira vermek ağrına gidiyor.
"Bitti galiba" deyip ufuktaki kasaya yöneliyorsun. Başka bir şey almamak için çevrene bakmazken, gözünün ucuna bir şey takılıyor. Dışı pembe. Alev gibi yukarıya doğru uzanan kabuğunun uçları ise yeşil.
"Bu neymiş, bir deneyelim" hatasına düşüp sepete atmaya kalkıyorsun ki son anda etiketi fark ediyorsun: Ejder Meyvesi, 90 lira.
Evet sevgili orta gelirli. Haberlerden hatırladığın meyve bu.
Hani 2018 yılının 30 Ağustos resepsiyonunda Cumhurbaşkanlığı tarafından menüye eklendiğinde hayli tartışma yaratan meyve…
Aynı menüde "gariban" taze sıkılmış portakal, elma, havuç ve greyfurt suları en altlardayken, ejder meyvesi ve liçi ilk iki sıradaydı.
Orta ve alt gelirlilerin genellikle haberlerde rastladığı, isimleri cisimleri az kişi tarafından bilinen bu meyveler, tropikal iklimlerin ürünleri.
Ama yine az bilinen bir şey daha varsa o da bu meyvelerin uzun süredir Türkiye'de de üretildiği.
Tropikal meyve ihracatı 4 yılda iki kattan fazla artı
Aralarında avokado, mango, pitaya (ejder meyvesi), çarkıfelek, longan, liçi gibi ürünlerin de olduğu 40'tan fazla tropikal meyve çeşidi Muğla'dan Adana'ya kadar bir hatta yüzlerce dönümlük seralarda yetişiyor.
Antalya'nın Alanya ve Gazipaşa ilçeleri, Türkiye'nin tropikal meyve üsleri. Bu ilçeleri Mersin'in Silifke'si ve Anamur'u takip ediyor.
Hemen hepsi iç piyasaya sunulurken, avokado, mango, ejder meyvesi olmak üzere pek çok tropikal ürün yurtdışına da ihraç ediliyor.
Batı Akdeniz İhracatçılar Birliği'nin (BAİB) verilerine göre, 2018'de 5 bin 425 ton olan tropikal meyve ihracatı, 2019'da 5 bin 641 ton, 2020'de 6 bin 738 ton, 2021'de ise 12 bin 231 tona ulaştı.
Tropikal meyve ihracatından dört yıl önce 4 milyon 696 bin dolar gelir sağlanırken, bu rakam 2021'de 14 milyon 372 bin dolara çıktı.
BAİB'e göre farklı ülkelere son dört yılda yapılan tropik meyve ihracatından 30 milyon 37 bin 919 dolar gelir elde edildi.
BAİB Başkanı Ümit Mirza Çavuşoğlu, 16 Ağustos'ta Anadolu Ajansı'na yaptığı açıklamada 1 Ocak - 9 Ağustos 2022 döneminde ülke genelinde yaklaşık 9 milyon dolarlık tropikal meyve ihracatı yapıldığını, bu satışın yaklaşık 1,5 milyon dolarlık kısmının Batı Akdeniz'deki ihracatçılarca gerçekleştirildiğini söyledi.
10 milyar doları aşan pazar
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) tahminlerine göre mango, mangostan, guava, ananas, avokado ve papayadan oluşan başlıca tropikal meyvelerin ticaret hacmi 2021'de 10,5 milyar dolara ulaştı.
Pandemi sonrası turizm ve hizmet sektörünün açılmasıyla talebin daha da güçlendiğini söyleyen FAO, ABD ve Avrupa Birliği'nin en büyük ithalatçı ülkeler olduğunu belirtiyor.
Muzun yanı sıra ananas, avokado ve mango küresel çağda en geniş ticaret hacmine sahip tropik meyveler.
Ağırlık olarak bakıldığında en yüksek küresel ihracat, 3,3 milyon tonla ananasta bulunuyor.
Ticaret hacmi açısından ele alındığında ise avakado, küresel tropikal meyve ticaretinin yüzde 50'isni oluşturuyor.
Mango, mangostan, guavanın ticaret hacmi ise yüzde 27. Görünümü kavuna, tadı balkabağına benzeyen papaya ise 360 bin tonla uluslararası ihracat pazarına girdi.
En fazla talep Rusya'dan
Türkiye'nin ise ürettiği meyveleri en çok sattığı ülke Rusya.
BAİB'in verilerine göre 2021'de Rusya'ya 5 bin 745 ton tropikal meyve ihraç edildi. Lübnan, 2 bin 981 ton ihracat ile ikinci, 1970 ton ihracatın yapıldığı İspanya ise üçüncü sırada yer aldı.
Tropikal meyvelerden en fazla kivi, avokado, yaban mersini, Trabzon hurması, böğürtlen, mango, ananas, çarkıfelek (passion furit), pitaya ve guava ihraç edildi.
Bu meyvelerin sofranıza gelip gelmeyeceğinin garantisini veremesek de bazılarını yakından tanıma konusunda yardımcı olalım…
1. AVOKADO
1998 yılından bu yana Tarım ve Orman Bakanlığı'na bağlı Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü'nde (BATEM) avokado konusunda araştırmalar yapan Dr. Süleyman Bayram'ın kaleme aldığı "Avodako Yetiştiriciliği" adlı makaleye göre avokadonun Türkiye'ye girişi 1970'li yıllara kadar uzanıyor.
Özünde Meksika, Guatemala ve Orta Amerika'nın Pasifik sahilleri boyunca yetişen avokadonun ticari serüveni, 1911 yılında 'Fuerte' çeşidinin Meksika'dan seçilerek Kaliforniya'ya getirtilmesi ile başlıyor.
Tarihler 1970'lerin başlarını gösterdiğinde FAO aracılığıyla Kaliforniya'dan 'Fuerte'. 'Hass'. ‘Bacon' ve 'Zutano' olmak üzere 4 önemli çeşidi Türkiye'ye getiriliyor.
Bu çeşitler Antalya, Dalaman-Muğla, Alata-Mersin, Adana ve İskenderun Hatay ekolojik koşullarında denemeye alınıyor.
Türkiye'nin Akdeniz sahil kuşağındaki bazı alanlarının oldukça uygun olduğu tespit edilmesinden sonra yetiştiriciliği, 1980'li yılların ortalarından itibaren hız kazanıyor.
Bugün Türkiye'deki avokado üretiminin yaklaşık yüzde 75- 80'i Antalya'da, yüzde 15-20'si Mersin'de ve yüzde 2-5'i Muğla ve Hatay gibi diğer illerde yapılıyor. Antalya'daki üretimin ise yaklaşık yüzde 80'i Alanya ve Gazipaşa ilçelerinden karşılanıyor.
Faydaları neler?
Dr. Süleyman Bayram'ın aktardığı bilgilere göre 100 gramında yaklaşık 167 kalori olan avokado önemli bir enerji kaynağı. Antioksidan vitaminler olarak bilinen A, C ve E vitaminler açısından zengin. Bu vitaminler, kandaki düşük yoğunluktaki lipoproteinlerin (LDL) oksidasyonunu azaltarak kalp hastalıklarını azaltmada olumlu rol oynuyor.
Yağ içeriğinin dörtte üçünden fazlası kandaki kolesterolü düşürücü etkisi olan doymamış yağ asidinden oluşuyor. Bayram, "Avokado yağının insan beslenmesindeki önemi; atherosklerotik kalp hastalıklarına (kalp damarlarının daralması ve tıkanması) neden olan kandaki düşük yoğunluktaki lipoprotein (LDL) kolesterol seviyesini azaltan, tekli doymamış oleik asidi içermesidir" diyor.
Avokadonun bilinirliği ve maddi açıdan ulaşılabilirliği diğer tropikal meyvelere kıyasla daha fazla. "Ben bunu marketlere satarım" diyerek başladı.
Hilmi Sevilgen, bu besinin sofralara gelmesini sağlayan üreticilerden biri. Aynı zamanda Alanya Avokado Üreticileri Birliği Başkanı olan Sevilgen, çiftçilikle başladığı mesleğine halcilikle devam ederken tanışmış avokadoyla.
Eskiden beri domates, salatalık, patlıcan, biber, portakal, mandalina gibi ürünleri satan Sevilgen, yaklaşık 15 sene önce kendilerine gelen avokadoya pazar bulunamamasının ardından başlıyor işe.
"Ben halde çalışırken Migros'la çalıştığım için bizim avokadoya girmemiz hızlandı" diyen Sevilgen, başkalarının almadığı bu ürünü Migros'a vermeye başlıyor. Gelir seviyesi daha yüksek olan belli bir müşteri grubuna sahip bu markette zamanla satışlar da hızlanıyor.
Sevilgen'in açıklamasına göre avokadonun hem işçiliği kolay, hem zirai ilaç istemiyor, hem de tane ile satıldığı için getirisi daha fazla olabiliyor.
Bu kolaylıkların da önlerini açtığını belirten 42 yaşındaki çiftçi, avokadonun üretimine bireysel olarak 2009'da başlıyor.
Alanya avokadosu coğrafi işaretle tescillendi
Kolaylığı kadar zorluğu da olan avokado ile ilgili en önemli adım, sabırlı olunması. Zira, ekildiğinde hemen ürün veren bir bitki değil.
Ekildikten üç yıl sonra ürün almaya başlandığını aktaran Hilmi Sevilgen, "Dördüncü, beşinci yılında gelişim çağını yaşamaya başlıyor. Altıncı yılında tam randımanlı, üreticinin eline para geçirecek bir seviyeye gelebiliyor" şeklinde açıklıyor yaşam döngüsünü.
Avokadonun ticari faaliyetinin 2010'da hızlandığı bilgisini paylaşan Sevilgen ve diğer üreticiler, aynı yıl Avokado Üreticiler Birliği'ni kuruyor.
2015'de Birlik Başkanı seçilen genç çiftçi hâlâ bu görevde. Birlik olarak yaptıkları coğrafi işaret başvurusundan olumlu yanıt gelince, Alanya avokadosu, 2018 yılında coğrafi işaretine kavuşarak tescilleniyor.
2019'da düzenlemek istedikleri Alanya Avokado Festivali ise pandemi nedeniyle 3 yıl erteleniyor. Şimdi üreticinin yeni heyecanı 21-22-23 Ekim 2022'de düzenlenecek Alanya Avokado Festivali.
Avokado, Türkiye'de 12 ay hasat edilebiliyor
Hem iç pazarda hem dış pazarda avokado satışından memnun olduklarını söyleyen Sevilgen, Rusya, Ukrayna, Romanya, Gürcistan, Yunanistan, Bulgaristan, Azerbaycan, İran ve Orta Doğu ülkeleri gibi yerlere ihracat yaptıklarını hatırlatıyor.
Sevilgen'in açıklamasına göre avokado, tek bir ağaçtan elde edilmiyor. Değişik cinsleri var ve her cinsin hasat dönemi farklı.
Örneğin clifton cinsi avokadonun hasadı ağustos ve eylül. Zutano cinsi avokado için bu tarihler eylül-ekim. Ettinger ve bacon cinsi avokado ekim-kasım gibi hasat ediliyor.
Fuerte cinsi, aynı zamanda Alanya avokadosu olarak coğrafi işaretin alındığı ürün. Bunun da hasadı ekimde başlıyor, marta kadar devam ediyor.
Pinkerton cinsinin hasadı ise aralık, ocak, şubatta başlayıp martta sona eriyor. Sadece pinkerton cinsi seralarda yetişiyor. Diğerleri için ise açık alanda üretim mümkün.
Dünyadaki avokadonun yüzde 70'ini karşılayan hass cinsi için tarihler ise mart ve haziran arası.
Sevilgen, "Bizim geliştirdiğimiz Alanya avokadolarının hasadına beşinci ayda başlıyoruz. Yedinci aya kadar sürüyor. Şu an ülkemizde 12 ay avokado hasadı yapılabiliyor. Üçüncü ay ile yedinci ay arasında eksik üretim olduğu için ticari faaliyeti daha az" diyor.
Üretim alanının kısıtlı olduğunu da hatırlatan Sevilgen, avokadonun sıfır derecenin altında donduğu, 35 derecenin üzerindeki sıcaklıkta yandığı bilgisini paylaşıyor.
Ne kadar kazandırıyor?
Sevilgen'in de bahsettiği gibi avokado işçiliği kolay bir ürün.
Ancak elbetteki bahçe, tarla ya da sera sizin değilse, öncelikle bu alanları almanız için bir sermayeniz olmanız gerekiyor.
Onun dışında hafriyat, yer altından su için sondaj, damla sulama sistemi, havuz kurulması, gübre gibi kalemlerin maliyetinin özellikle son 1,5-2 yılda çok yükseldiğini vurguluyor Hilmi Sevilgen.
Bunun yanı sıra avokadonun ticari kilogram ile değil adet ile yapılıyor.
"Yani biz 1 kilogram satacağımız yerde beş taneyi adet adet satmaya başlayınca gelirimiz de arttı" diyen Sevilgen'in toplam 44 dönüm arazisi var. Bunun içerisinde muz da var, iki dönümlük sera içerisinde yetişen mango da…
Yaklaşık 40 dönümde yetişen avokado ağaçları arasında üç yaşında olan da var, beş yaşında olan da var, 11 yaşında olan da. Avokado ne kadar büyükse gelir de o kadar artıyor.
40 dönümlük araziden aşağı yukarı 2 milyon liraya yakın ciro yaptıklarını söyleyen Sevilgen "Bizim yıllık 300-350 bin lira civarında bir masrafımız oluyor. Ortalama 1,5 milyon lira bir kâr bize kalıyor diyebiliriz" ifadelerini kullanıyor ve ekliyor:
Ama tabii bu kazanç, ilk ekilen yıllarda olmuyor. Bugün bizim 3-4 yaşındaki ağaçlarımız yeni meyve veriyor. 7-8 yaşına geldiklerinde bugünün şartlarıyla ciromuz 3 milyon lirayı bulabilir.
Avokadonun az olduğu ağustos ve eylül aylarında buradaki adet fiyatımız 8-9 lira. Halden çıkışı 9-10 lira. Zannedersem marketlerden 14-15 liraya alınıyor.
Ekim, kasım ve aralık, avokadonun en yoğun olduğu dönem. Bu aylarda fiyat 5 ile 7 lira arasında seyrediyor. Ocak, şubat, martta fiyatlar tekrar yükselişe geçer.
Sevilgen'in açıklamasına göre Türkiye genelinde tahmini (resmi rakam değil) olarak yıllık 40-50 milyon adet avokado üretiliyor. Bunun 10-15 milyonu yani yaklaşık yüzde 20'si ihracata gidiyor.
"Yurt içinde ihtiyacı karşılayamadığımız için yurt dışına ihracatımız azalıyor" diyen Sevilgen "Bizim ürünümüz daha fazla olursa ihracatımız da artacaktır" ifadelerini kullanıyor.
Hilmi Sevilgen'in yakındığı konulardan biri de avokadonun bilinirliğinin hâlâ yeterli seviyede olmaması.
İstanbul'da, İzmir'de, Eskişehir'de, Konya'da, Afyon'da, Gaziantep'te fuarlara gittiklerinde de bu durumu gözlemlediklerini söyleyen Sevilgen, şöyle devam ediyor:
Şu anda Türkiye'nin yüzde 30'u yüzde 40'ı ancak tanıyor avokadoyu. Geriye kalanlar tam olarak bilmiyor. Biliyor olsalar da avokadonun nasıl tüketildiğini bilmiyorlar.
Biz geçenlerde bir avokado kitabı çıkardık. Aşçılar birliğiyle birlikte yürüttüğümüz bir çalışma var. "Avokadoyla nasıl yemekler yapılabilir?" üzerine çalışıyoruz.
Biz burada ezmesini yapıyoruz, söğüşünü, salatasını, ballı muzlu cevizli bir tatlısını, pastasını, dondurmasını yapıyoruz.
Avokadoyu yeni tanıyanlar sadece ezmesini yapabiliyor. Salata ya da balık yanında tüketiyorlar.
2. MANGO
Tayland'da mamuang, Fransa'da manguier olarak bilinen mangonun ana vatanı Hindistan'ın Burma bölgesi ve Güney Batı Asya.
Hindistan'da 4 bin yıldan fazladır yetişen bu meyvenin16'ncı yüzyılda dünya ülkelerine, 18'inci yüzyılda Amerika kıtasında yayıldığı tahmin ediliyor. Yine sadece Hindistan'da bine yakın çeşidi olduğu biliniyor.
FAO'nun verilerine göre bugün en büyük ihracatçı ülkeler sırasıyla Meksika, Tayland, Brezilya, Peru ve Hindistan. Dünya pazarı ise 4 milyar doları geçiyor.
Yetiştirirken ortalama minimum sıcaklığın kış boyunca 5 derece olması gereken mango, 45 derece sıcağa kadar dayanabiliyor. Ancak sıcaklık artarken nem düşükse büyümesi olumsuz etkileniyor.
Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü'nün hazırladığı 2017 tarihli rapora göre mango, dikiminden 3-5 yıl sonra verime başlıyor. Yetişkin bir ağaç ise yaklaşık 100-150 kilogram meyve veriyor.
Fiyatı 80 liraya kadar çıkıyor
Yaklaşık iki dönümde şimdilik deneme amaçlı olarak mango yetiştiren Hilmi Sevilgen, mangonun Türkiye'deki geçmişinin 8-10 yıllık olduğunu söylüyor.
Kavun ve portakal arası bir tada sahip bu ürünün Türkiye'de ağustos ve aralık ayları arasında hasadı yapılabiliyor. Mangonun "nazlı bir ürün" olduğunu, açık alanda yetişemeyeceğini söyleyen Sevilgen, "O nedenle, Antalya, Mersin ve Adana'nın Yumurtalık gibi belli bölgelerinde yetişiyor" diyor.
FAO'nun verilerine göre bugün en büyük ihracatçı ülkeler sırasıyla Meksika, Tayland, Brezilya, Peru ve Hindistan. Dünya pazarı ise 4 milyar doları geçiyor.
Yetiştirirken ortalama minimum sıcaklığın kış boyunca 5 derece olması gereken mango, 45 derece sıcağa kadar dayanabiliyor. Ancak sıcaklık artarken nem düşükse büyümesi olumsuz etkileniyor.
Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü'nün hazırladığı 2017 tarihli rapora göre mango, dikiminden 3-5 yıl sonra verime başlıyor. Yetişkin bir ağaç ise yaklaşık 100-150 kilogram meyve veriyor.
Yaklaşık iki dönümde şimdilik deneme amaçlı olarak mango yetiştiren Hilmi Sevilgen, mangonun Türkiye'deki geçmişinin 8-10 yıllık olduğunu söylüyor.
Kavun ve portakal arası bir tada sahip bu ürünün Türkiye'de ağustos ve aralık ayları arasında hasadı yapılabiliyor. Mangonun "nazlı bir ürün" olduğunu, açık alanda yetişemeyeceğini söyleyen Sevilgen, "O nedenle, Antalya, Mersin ve Adana'nın Yumurtalık gibi belli bölgelerinde yetişiyor" diyor.
Sevilgen'in açıklamasına göre mangonun bir dönümünden alınan kâr, avokadodan alınan kârdan 2-2,5 kat daha fazla. Marketlerdeki fiyatlara baktığımızda da mangonun adet fiyatının 20 liradan başlayıp 80 liraya kadar çıktığı görülüyor.
Sevilgen'e göre bu fiyat yüksekliğinin nedeni ürünün içerideki üretiminin yetersiz olması. Bir de piyasadaki mangoların çoğunun ithal olması.
Hilmi Sevilgen, "Raf ömrünü uzatmak için erken hasat yapılması gerekiyor. Erken hasat yapınca da biz tadını alamıyoruz. İçerisindeki besin değerleri tamamlanmadığı için aslında olgunlaşmamış bir ürün yiyoruz" diyor.
Gazipaşa Ziraat Odası Başkanı Yusuf Çelik, Ocak 2022'de DHA'ya verdiği röportajda yedi yıllık mango ağaçlarının dekarından yaklaşık 200-300 bin lira kazanç elde edildiğinin tespit ettiklerini söylemişti.
2020 yılında Anadolu Ajansı'na konuşan Tropikal Meyve Üretim ve Pazarlama Kooperatifi Başkanı Ali Yalçın ise Türkiye'de mango fidanının da yetiştirildiğini ancak üretimin henüz iç pazarda bile yeterli olmadığını, hedeflerinin ilk etapta Avrupa ve Rusya, sonra da dünya pazarına açılmak olduğunu söylemişti.
3. EJDER MEYVESİ
Pitaya olarak da bilinen ejder meyvesinin anavatanı ise Meksika, Orta ve Güney Amerika. Ticari olarak gelişimi ise Malezya, Tayvan, Vietnam ile başlayıp İsrail, Avustralya ve ABD'nin güneyine kadar yayıldı.
Hızlı büyüyen bitkinin sürgünleri bir yıl içerisinde beş metreye kadar boylanabiliyor. Ancak direklerle desteklenecek bir asma sistemiyle muhafaza edilebiliyor.
Pitaya kaktüs formunda olmasına rağmen tipik bir çöl kaktüsünden beklenenden daha fazla suya ihtiyaç duyabiliyor. Bitkilere verilecek su miktarı, toprağın tipine göre değişiyor.
Pitayanın meyvesinin yansıra bir de hayli gösterişli bir çiçeği var. Kokulu çiçek bazı türlerde beyaz, bazılarında pembe renkte oluyor. Akşam sekiz civarında açıp sabah 10'a kadar açık kalıyor.
Sarı ve pembe gibi çeşitleri olan ejder meyvesinin bir tanesinin ağırlığı 150 lira 600 gram arasında değişebiliyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı'nın raporuna göre meyve, sindirim açısından oldukça yararlı. Düzenli tüketildiğinde astım ve öksürüğe iyi geliyor, kolesterol seviyesi ve kan basıncını düşürüyor. Araştırmalar, içi renkli olan pitayanın içerdiği C vitamini miktarını, 100 gramda 8-9 miligram olarak gösteriyor.
Kurumsal hayatı bırakıp ejder meyvesi yetiştirmeye başladı. Türkiye'de ejder meyvesini üreten isimlerden biri de Oğuzhan Kılıç. Kılıç, çiftçi bir aileden geliyor olsa da pitaya üretimine kadarki iş tecrübesi kurumsal hayatla sınırlıydı.
Selçuk Üniversitesi İktisat Bölümü'nden 2002 yılında mezun olan Kılıç, önce bir bankada, daha sonra bir holdingte çalışıp, üç yıl kadar da yurt dışında görev yaptı.
2016'da Türkiye'ye kesin dönüş yapan Kılıç'a ilham veren ise eşiyle birlikte Kuala Lumpur'a yaptıkları bir seyahatti. O dönem ailesinin Mersin'de domates yetiştirdiği seranın boşa çıkmasıyla buraya yeniden domates ya da muz ekmek istemeyen Kılıç, Malezya'nın başkentinde gördüğü ejder meyvesinde şansını denemek istedi.
Kılıç, Independent Türkçe'ye şöyle anlatıyor başlangıç sürecini:''Ejder meyvesi Türkiye'de yeni yeni konuşulmaya başlanmıştı. Çünkü herkeste bir alternatif arayışı, katma değeri yüksek ürünlere yöneliş vardı.
Biz de ‘seranın bir kısmında başlayalım' dedik. Filipinler'den, Çin'den, Tayland'dan birçok farklı çeşitlerde ürünler getirttirdim. 102 farklı çeşidi Mersin'deki seramıza getirdik. Bunların ne meyvesini biliyorduk ne yetiştirmesini. Tabii ki anne-babadan, atadan bir çiftçilik var üzerimizde. Ancak hep kurumsal işler yaptığımız için çok uzaktım.
Biraz düşe kalka öğrendik. Örneğin çok sıcak olduğunda gölge tülü çektik. Ancak aşırı çekmişiz. Tülleri kaldırınca çok sıcak oldu. Bu sefer de ağaçları yaktık. "Ateşi su söndürür" dedik. Üst üste sulamalar yaptık. Bu sefer de taze ağaçların kökleri çürüdü.
Gün geldi. Bir sene sonra meyveler çıkmaya başladı. Bu meyveleri gelene gidene, misafirlerimize ikram ediyorduk. İkinci sene ise meyve tonajlı gelmeye başladı.
Avakadonun sekizinci senede, mangonun beşinci senede, ejder meyvesinin ise üçüncü senede tam verime geçtiğini söyleyen 44 yaşındaki üretici, "İkinci sene her ağaçtan 4-5 meyve alabiliyorsunuz. Ağaç başı yaklaşık 2 kilogram anlamına geliyor. Üçüncü senede çok iyi bir sezon geçirirseniz 5-6 kilograma kadar çıkıyor. Kötü sezonda 3 kilograma kadar düşüyor" diyor.
Ejder meyvesine domates muamelesi yapmak. Ejder meyvesi ağaçlarının tonajlı şekilde ürün vermeye başlamasının ardından Kılıç ailesi bir pazar arayışına girdi.
Antalya'dan çok talep geldiği için bu bölgeden de bir sera aldılar. Sonrasında haldeki tropikal meyve alım satımı yapan firmalarla görüşmeler başladı.
"Haldekiler önce domates gibi arkası gelecek bir meyve gibi anladılar. Domates nasıl satın alınırsa öyle satın almaya çalıştılar ama bu bize uymadı" diyen Kılıç, pitaya hasadının haziran ayının ortalarında başladığını, aralık ortasına kadar üç dört haftada bir periyotlu olarak meyve geldiğini ifade ediyor.
"Bu ürünün domates gibi hazır bir pazarı yok" Hâlen İstanbul'da yaşayan ve Mersin'e, Antalya'ya seyahat eden Oğuzhan Kılıç için en büyük pazar şüphesiz İstanbul'du.
Bayrampaşa'daki hallerle de görüşen Kılıç için yavaş yavaş pazar oluşuyor olsa da meyvenin tanıtımı ve tüketimi eksikti. Bu nedenle ihracat seçeneği kritik önem taşıyordu.
"Kendi göbek bağımızı kendimiz kesmek zorunda kaldık çünkü bu ürünün domates gibi hazır bir pazarı yok" diyen Kılıç ve beraberindeki bazı üreticiler ihracatçılarla görüşerek bir miktar ejder meyvesini Rusya ve Avrupa'ya göndermeyi başardılar.
Cumhurbaşkanlığı'nın ejder meyveli smoothiesi ilgiyi artırdı. Ejdermeyvesipitaya.com adlı web sitesinin sahibi Oğuzhan Kılıç, bugün Mersin, Antalya, Muğla, Aydın, Manisa ve İzmir'e kadar sahil bandında (Küçük boyutta da olsa Marmara'da Bursa, Bilecik ve Sakarya'da) üretimin devam ettiğini söylüyor.
Kılıç'ın aktardığına göre Vietnam'dan ithal edilen ejder meyvesi, ocakta başlayıp haziranda sona eriyor. Bu ithalatın bitiminin ardından Türkiye'deki hasat başlıyor. Genç üretici, ithalatın kendilerine de yaradığını, tüketicilerde göz aşinalığı oluştuğunu belirtiyor.
Yapılan tartışmalar bir yana, ejder meyveli smoothienin 2018'de Cumhurbaşkanlığı menüsüne girmesi her üretici gibi Kılıç ailesi için de "iyi reklam" olmuştu.
"Hiç değilse ‘Ejder meyvesi de neymiş?' dendi. Bilinirlik oranımız yükseldi" diyen Kılıç için asıl dönüm noktası ise pandemiydi: Pandemiyle beraber marketlerde ilk olarak gıda reyonlarının boşaldığını gördük. Biz teknolojiyi yiyemeyiz bunu fark ettik.
Benim gibi kurumsal hayattan gelen insanlar ve şirketlerden tarım alanına yatırım geldi. O dönemde çok büyük yatırımlar muza gitti çünkü muza devlet teşviki vardı.
Ziraat Bankası'nın sera kurulumu için bir kredi desteği var. Bu desteğe ejder meyvesi de dahil oldu daha sonradan. Ortalama 40-50 dönüme sahip yatırımcılar da mango, pitaya, avokado gibi yatırımlara yöneldiler. Tropikal meyve yatırımcısı için de bu alan, pandemiyle beraber ikinci kez tavan yaptı.
Diyelim ki 10 dönüm sera yapacaksınız. 5 milyon liralık yatırım bütçeniz var. Ziraat Bankası bunun yüzde 75'ini kredilendirebiliyor. Yüzde 25'lik bir öz sermaye istiyor. Toprak hazırlıkları, harfiyat, sehpa alınması gibi maliyet kalemleri var. Bunların hepsini kredilendirebiliyor.
Pandemi ve teşviklerle artan yatırım talebi, "Hangi meyveyi dikeceğiz?", "Kime satacağız?", "Bu işlerden kim anlar?" sorularını da beraberinde getirdi.
Bugüne kadar yaşadıklarını internet sitesinde ve sosyal medyada paylaşan Oğuzhan Kılıç'ın kapısının çalınması da çok zaman almadı haliyle.
Dolayısıyla kendisi için danışmanlık serüveni de başlamış oldu. Hatta danışmanlık talepleri artınca Kılıç ailesi kendi fidanlarını da yetiştirmeye başladı.
Kılıç geldikleri son noktayı, "Hem fidan temininde bulunduğum hem de danışmanlık yaptığım yer sayısı kendi yerim de dahil olmak üzere 511 dönüme ulaştı. 511'inci dönümü iki gün önce Anamur'da diktik. Süreci birebir kendim yaptım yönettim" diyerek açıklıyor.
Oğuzhan Kılıç'ın aktardığına göre ailesini geçindirmek isteyen, ticari beklentide olan, kendisi gibi şirket değil de şahıs olarak bu işe devam edecek kişiler için minimumda 3 ila 5 dönümlük bir yatırım şart.
Pitaya üretmek isteyen şayet bir KOBİ'yse 20-30 dönümlük, biraz daha büyük bir şirketse 100-200 dönümlük yatırım yapılıyor.
Bu ürün yalnızca serada yetişebiliyor. Dolayısıyla demir, naylon, beton gibi tamamı dövize endeksli ithal ürünlerden oluşan bir yatırım maliyeti, döviz arttıkça pahalılaşıyor.
Bugün bir dönüm ortalama seranın maliyetinin yaklaşık 250 bin lira olduğunu söyleyen Kılıç, "Bunun içinde demiri, naylonu, sulama sistemi vs. var. Sulamayı, havalandırmayı manuel değil otomatik tercih ederseniz maliyet 350-400 bin liraya kadar çıkabiliyor" bilgisini paylaşıyor.
100 liralık ejder meyvesi üreticiden kaç liraya çıkıyor?
Türkiye genelinde ejder meyvesi seralarının 3 bin ila 3 bin 500 dönüme ulaştığını söyleyen Kılıç, bunun 511 dönümü için ya fidan temininde bulundu ya danışmanlık yaptı.
Kendisine ve bir kısmında ortaklık kurduğu kişilere ait toplam alan 6,5 dönüm.
Kılıç'ın aktardığına göre bu sezon kışın sert geçmesi nedeniyle bazı ağaçlar kaybedildi. Bu da bu yılın rekoltesini olumsuz etkiledi.
Normal şartlarda üçüncü senesindeki ortalama bir seradan 2 ton ila 4,5-5 ton meyve alınabildiğini söyleyen Kılıç, meyvenin kilogramının 45 ile 50 lira arasında değiştiğini söylüyor.
İki ya da üç adedi bir kilogram eden meyve için bu fiyat, üreticiden çıkış fiyatı. Üreticiden 50 liraya çıkan ürüne aracılar, halciler, nakliyeciler de kendi kârlarını ekleyince, market fiyatı 100 liraya kadar çıkıyor.
"Bu bizi de çok düşündüren bir mesele. Biz bununla ilgili dertlenmiş durumdayız" diyor Kılıç. Ejder meyvesi üreticilerinin piyasadaki fiyatları düşürmek için bir kooperatifleşme girişimi de oldu. Ancak ne yazık ki başarıya ulaşamadı.
Bir pitaya üreticisi ne kadar kazanır?
Kılıç'ın aktardığına göre kötü bir sezon geçiren bir yatırımcı bu sezon 2 ton meyve alsa, yıllık kazancı 100 bin lirayı geçiyor. İyi bir sezonda 4-4,5 tonluk ürün alındığında gelir 200 bin liraya kadar çıkıyor.
Kılıç, bu rakamların işçi ücretleri, elektrik, su faturaları ve gübre masrafları düşüldükten sonra elde kalan miktar olduğunu söylüyor.
Üreticinin direkt yurtdışına satması için bir sistem üzerine çalışıyorlar. Ejder meyvesi dışında mango, avakado ve pasiflora da yetiştiren Oğuzhan Kılıç'ın önemli bir girişimi daha var.
Danışmanlık yaptığı üreticilerin bazılarıyla bir şirket kuran Kılıç'ın direkt üreticiden yurtdışına ihracat hedefi var. Şimdilik yurtdışına ihracat için bir danışman firma ile çalışan ekip, kendi ihracatlarını yapabilecekleri bir yapı kurmaya çalışıyor.
Üreticilerin yaklaşık yüzde 80'ine ulaştıkları bir Whatsapp grupları olduğunu, anketler, Zoom toplantıları ya da Antalya toplantıları gibi yollarla iletişimde kaldıklarını aktaran Kılıç, şöyle devam ediyor:
2021 sezonunda yaklaşık 900 ila 1000 ton civarında bir meyve geldi. Bunun da yaklaşık 500-550 tona yakın kısmı tamamen ihracatçılara gitti. Ağırlık kısım Rusya. Arkasından İngiltere, Almanya, Fransa, Romanya, Ukrayna, Irak, Suriye, İran'a gitti.
Biz direkt ihracat yapmadık. İhracatçı firmalar ile anlaştık. Ama şu anda son noktaya ulaşmak üzereyiz. Örneğin tanesi 300 gramın üzerinde olan, yurtdışına ihraç edeceğimiz meyvelerimiz geliyor.
Bir de 200 ile 300 gram ağırlığında, BİM, ŞOK gibi nispeten ucuz marketlere verebileceğimiz meyveler var. 200 gramın altındaki meyveleri de ilk defa ticari olarak Aydın'da bir fabrikayla anlaştık. Meyveyi kurutturduk. Harika bir tadı oluyor.
Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü'yle de (BATEM) iki sene sürecek bir çalışma yürüttüklerini aktaran Kılıç, Türkiye'de sertifikalandıracakları bir ürün üretmeye çalıştıklarını aktardı.
4. GUAVA
Anavatanı Peru ve Meksika olan guava, bugün Akdeniz ülkeleri dahil tropik ve subtropik iklim koşullarına sahip 60'ın üzerinde ülkede yetiştiriliyor.
Dünyanın en büyük guava üreticileri Hindistan, Brezilya ve Meksika'nın yanı sıra Tayland, İspanya, Küba, Çin, Avustralya, Pakistan, Güney Fransa, İsrail, Nikaragua gibi ülkelerde de bu ürüne rastlamak mümkün.
A, B ve C vitaminleri açısından zengin meyvenin reçeli, marmelatı, dilim konservesi de yapılabildiği için endüstriyel anlamda da katma değeri bulunuyor.
Diğer tropik türlere göre hafif soğuk ve donlara dayanıklı olan guava, neme ve toprak tuzluluğuna da daha toleranslı. Yaprağını dökmeyen, çalı formunda bir ağaca sahip guava, içi beyaz ve pembe olan iki grubu bulunuyor. Bu gruplar kendi içinde de çeşitleniyor.
Ziraat Mühendisi Mustafa Levent, Türkiye'nin ilk guava üreticisi. "Silifke'nin ilk bahçesi 1955'te ben doğduğumda yapıldı. Babam yaptı. Babam da ziraat teknisyeniydi" diyen Levent, çocukluğundan beri hemen her ürünü yetiştirdiklerini söylüyor.
Levent'in guavaya girişi ise bir fidancıdan aldığı guava fidanlarıyla başlıyor. İçi beyaz türden guavaya ait olan bu fidanların tutmadığını gören Levent, bunun üzerine araştırmalarına başlıyor.
Aroması çok ağır olan beyaz içli guavanın Uzakdoğulular tarafından tercih edildiğini söyleyen Levent, sonrasında Kıbrıs'tan tohum getirtiyor. Guava üretmeye 10-12 yıl önce başlayan Levent'in elinde bugün ise 14 çeşit guava var.
"Ne olduğunu bilmedikleri için fatura kesemediler" 67 yaşındaki üretici, bu işe başladığında gümrükte sıkıntılar yaşadığını söylüyor:
Bilinmeyen bir meyve olduğu için bazı sıkıntıları oldu. İç piyasaya vermek istedik fatura kesemediler. Hatta bir keresinde büyük bir markete verdim paramızı ödemedi. İthal mal gözüküyormuş. Gümrük Dış Ticaret Müdürlüğü'ne bu meyveyi ürettiğimize dair evrakları sunduk. Şu anda Türkiye'deki hallerde bilgisayarlarda guava çıkıyor.
Levent'in aktardığına göre guava ağacı çok hızlı yetişiyor. "İyi bakıldığında ikinci yıldan sonra meyve vermeye başlıyor" diyen Levent, meyvenin verimli yaşlarının 3-4 gibi olduğunu söylüyor.
"Çilek gibi hassas bir meyve" diyor Mustafa Levent guava için ve ekliyor: Armut yer gibi kabuğuyla yiyorsunuz. İçinin çekirdekli olması bağırsak hareketlerine çok yardımcı oluyor. Tadı çilek-kavun arası.
Çilekler gibi dalından plastik şalelere toplanan guavanın bir kovaya toplanıp kasalara boşaltılması meyveye zarar verebiliyor.
Tohumu ektikten 10 gün sonra çimlendiğini söyleyen Levent, "Ertesi sene eylül-ekim ayında bahçeye fidanı dikiyorum. Aşıya gerek yok. Bakımı kolay. Budaması, hastalığı, dikeni yok. Çok hızlı yetişiyor. Suyu çok seviyor. Zirai ilaç kullanmadığımız için doğal" diyerek anlatıyor süreci.
Erkenci, orta erkenci, orta geççi ve geççi (daha geç meyve veren) olarak adlandırdığı çeşitleri normal şartlar altında 25 Ağustos gibi toplamaya başlıyor. Normal şartlarda yıllık 10 ton civarında meyve toplayabiliyor.
Ancak önceki sezon kışın sert geçmesi nedeniyle erkencilerde meyve olmamış. "Bu sene 10 Eylül gibi başlarım. 2-2,5 ay hasat süresi var ama çiçek açmaya başlasa da önümüz kış, bu seneden beklentim düşük" diyor Mustafa Levent.
Ünlü isimlerin Instagram hesaplarında paylaşmasının ardından müşterilerin "yağmur gibi yağdığını" söyleyen Levent, müşteri portföyünün iyi olduğunu, hemen hemen her gün sipariş aldığını aktarıyor:
Geçen Bursa'dan arayıp reçel yapmak için 200 kilogram istediler. İstanbul'da dondurmacılar var.Geçen yıl onlar talep edince de göndermiştim. Guavalı dondurma baya da tutulmuş sevilmiş.
Independent Türkçe'ye konuşan Mustafa Levent, geçen sezon kilogramını beş liradan satmaya başlamış, 10 lirada bitirmiş. Bu sezon ise 10 liradan açılışı yapan Levent, yine aynı fiyattan sezonu kapatacağını söylüyor: Benden alanlar 40 liraya satıyor. Ne olacak 10-12 liralık domatesi bile 40 liraya sattılar.
Markette ne kadar olacağı onların insafına kalmış bir şey. Zaten o nedenle hep internetten beni bulup istiyorlar. Biraz daha insanlara yardımcı olmaya çalışıyorum.
Patates bile 10-12 lira. Bu bir tropikal meyve. Ejder meyvesi 60-70 lira. Geçen yıl Tarsus Belediyesi'ne 100 fidan hediye ettim. Onlar da başladı. Bahçe kurmak isteyen bir arkadaş 150-200 fidan aldı. Kıskançlık yok bizde. Çoğalsın ki bizim de önümüz açılsın.
2020-2021 sezonunda en az 70 bin lira ciro yapan Mustada Levent, henüz yurtdışına gönderilecek kadar guava olmadığını da hatırlatıyor.
Kendilerine yetecek kadar da pitaya yetiştirdiğini belirten ziraat mühendisi, "Başka bir şeye girmek istemedim. İstiyorum ki başka insanlar da yapsın Yoruldum, yaşlandım" diyerek tamamlıyor sözlerini.
5. PASSİFLORA
Çarkıfelek, aşk meyvesi, passion fruit, passiflora. Birden fazla isimle anılan bu meyvenin ana vatanı Güney Amerika. Passiflora yetiştiriciliğinde ilk sırada yer alan Brezilya'yı Peru, Venezuela, Güney Afrika, Sri Lanka ve Avustralya izliyor. Yaklaşık 400 türü olduğu bilinen passiflora ya da çarkıfelek meyvesi için en ideal gelişme sıcaklığı 21 ila 25 derece.
Tarım ve Orman Bakanlığı'nın raporuna göre dış kısmı mor, içi ise sıvıyla karışık çekirdekli bir yapıya sahip çarkıfeleğin yüzde 2,2'si protein, yüzde 21,'si ise karbonhidrat.
Taze tüketilmesinin yanı sıra meyve suyu, tatlı, dondurma, çikolata, şeker ve meyve salatalarında kullanılıyor. İçerdiği "passiflorine" glikozidi, özellikle Avrupa'da sakinleştirici olarak kullanılıyor.
Araştırmalara göre altı ayda meyve vermeye başlayan çarkıfelek ağacı, tam verime 18 ay sonra ulaşıyor. Alanya Tarım ve Orman Müdürü Mehmet Rüzgar'ın 22 Ağustos'ta Anadolu Ajansı'na yaptığı açıklamaya göre Antalya'nın Alanya ilçesinde üretim alanı 50 dekarı geçmiş durumda.
Yılda iki kez hasat edilen ve dekar başına 4 ila 7 ton verim elde edilen meyvenin kilogramı marketlerde yaklaşık 150 liraya alıcı buluyor. Üç adedini 80 liraya almak da bir seçenek.
Çarkıfeleğin üretildiği yerlerden biri de Mersin'in Erdemli ilçesi. Bu ilçenin belki de en genç üreticisi ise Gazi Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği'nde eğitim gören 21 yaşındaki Fatih Serin.
Bir arkadaşıyla birlikte ailesinin kullanmadığı serayı tropikal bir ürünle değerlendirmek isteyen Serin, ilk ekimini 2021'in baharında yaptı.
İlk hasadında 300 kilogram ürün alan Serin, İHA'ya yaptığı açıklamada bir fidanın 10 yıl ürün verdiğini, beşinci yıldan sonra 2 tondan fazla verim elde edilebileceğini söyledi.
"Daha önce burada domates fasulye gibi ürünler ekiliyordu. Artık onlar pek bir getiri sağlamıyor. Bizde bir arayışa girdik" diyen Serin, "Avokadoyu birçok çiftçi ekti, üretimi arttığı için fiyatının düşeceğini düşündük. Şu an çarkıfeleğin piyasası çok bilinmediği için iyi" açıklamasını yapıyor.
Muz ve avokadonun 5-6 katı para kazandırabilen çarkıfelek ile ilgili Fatih Serin, "Eğer kendiniz satmak isterseniz 150 hatta 200 TL'ye kadar satabiliyorsunuz kilogramını. Tane ile de satılabiliyor. Piyasası bilinmediği için daha esnek bir fiyat hakim" diyor.
6. Papaya
Yukarıda saydıklarımızın yanı sıra Türkiye'deki üretimi nispeten daha az olan diğer başka tropikal meyveler de var.
Bunlardan biri anavatanı yine Meksika ve Orta Amerika olan papaya.
16'ncı yüzyılda İspanyol sömürgecilerle Asya'ya taşındığı tahmin edilen ürün daha sonra Avrupa'ya kadar yayıldı. Bugün ise yetiştiriciliği, Brezilya, Nijerya, Hindistan, Meksika ve Endonezya gibi ülkelerde yoğunlaşmış durumda.
Boyu 6 ila 9 metre arası değişen, tek gövdeli ağaç üzerinde yetişen papaya meyvesinin uzunluğu ise 30 santimetreye kadar çıkıyor. Ağırlığı da 250 gram ile 3 kilogram arası.
Fiyatı 70 liradan başlıyor
Akdeniz Üniversitesi ve Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü'nün (BATEM) tropikal meyvelerin Antalya'da üretilmesi için 2013'te başlattığı çalışmalar sonrası papaya da örtü altı üretime uyum sağlayan meyvelerden oldu.
Verimi hayli yüksek olan ve ARGE çalışmaları tamamlanan papayanın fidan üretimi de yapılmaya başlandı.
Antalyalı üretici Mustafa Uysal, papaya yetiştirmeye pandemi sürecinde eşiyle birlikte küçük bir alanda başladı.
Ancak talebin fazla olması nedeniyle üretim, 1200 metrekarelik seraya taşındı. Hâlihazırda 150 ağaçla papaya üretimine devam ediyor.
"2021'de 120 ağaçtan 4,5 ton ürün elde ettik" diyen Uysal, Anadolu Ajansı'na verdiği röportajda "Bunları ülkemizde yaşayan Uzak Doğulu vatandaşlar satın aldı. Kilogramını 30 liradan satmıştık ancak girdi maliyetleri arttığı için fiyatı önümüzdeki günlerde daha yüksek olacak" dedi. İnternet satışlarına bakıldığında papayanın adet fiyatı 70 ile 90 lira arasında değişiyor.
Uysal'ın açıklamasına göre dördüncü aydan sonra meyve vermeye başlayan papayanın kavun-kabak karışımı bir tadı var.
Ürünün hassas olduğunu belirten Uysal, bir bitkinin ilk yıllarda 30-35 kilogram, sonraki yıllarda yıllık 60 kilograma kadar meyve verdiğini söyledi.
Bitkinin suyunun ölçülü verilmesi gerektiğine işaret eden Uysal, "Dünyada Meksika, Hawai ve Tayland papayaları var. Kendi içinde de çok sayıda türü var. İç pazarın yanı sıra Irak, Azerbaycan, Gürcistan ve Bulgaristan'a gönderiyoruz. Yurt dışından papayaya ciddi talep var. Özellikle Gürcistan ve Bulgaristan'dan yoğun talep alıyoruz. Uzak ülkelere de ihraç edeceğiz" açıklamasını yaptı.
7. LİÇİ VE LOGAN
Liçi ve longanı aynı başlık altında toplamamızın nedeni "kardeş meyveler" olarak bilinmesi. Çin, her ikisinin de anavatanı. Hatta liçi tarımının Çin'de 2000 yıl önce de yapıldığına dair tahminler var.
Olgunlaştığında dışı kırmızı renk alan liçinin içi ise beyaz ve üzüme benziyor. Çiçek açmasından yaklaşık 100 gün sonra, temmuz-ekim ayları arasında olgunlaşan bu meyvenin Mersin'de oldukça sınırlı bir üretimi var.
B ve C vitaminleri bakımında oldukça zengin olan liçi, metabolizmayı hızlandırıyor. Kilogramı ise üreticiden 60- 70 TL'ye alıcı buluyor.
EJDER GÖZÜ LOGAN
Bazen bir üzüme bazen de kuruyemişe benzetilen longan ise ekim ayına doğru ilk meyvelerini veriyor. Çiçeklenmeden hasada kadar geçen süre 140 ila 190 gün.
Florida Üniversitesi'nin verilerine göre bulunduğu toprağa göre 31 metreye kadar çıkabilen longan ağacı, Florida'nın güneyin 9 ila 12 metreye uzanıyor.
Liçiye göre soğuklara daha dayanıklı olan longan, kurak toprak koşullarına da toleranslı. Meyve kabuğu derimsi yapıdayken, meyvenin etli kısmı beyazımsı ve şeffaf yapıda.
Düzensiz meyve verme eğilimindeki longan, bazı yıllar ya az meyve verirken, bazı yıllar hiç meyve vermiyor. Verim çağındaki ağaçlarda, ağaç başına verim, 23 ile 227 kilogram arasında değişim gösterebiliyor.
Koyu renkte bir çekirdeği olması nedeniyle "ejder gözü" adıyla da anılan longan, vücudun kolajen üretimine de destek oluyor.
Meyvenin kilogram fiyatı 300 liraya yakın.
YORUMLAR
Yorum Yap