Şifacıyken Mahkum Oldu!

80 yaşındaki çifte örgüte yardım suçundan 1 yıl 13 ay hapis cezası verildi.

  • | Son Güncelleme:
  • | Yeni Günaydın

80 yaşındaki tutuklular Makbule Özer ve eşi Hadi Özer, yaklaşık dört aydır cezaevinde. Özer çiftinin kızı Naime Özer, annesinin anneannesinden öğrendiği şifacılığı ve dava sürecini Independent Türkçe'ye anlattı.

Onu herkes '80 yaşındaki hasta tutuklu' olarak tanıyor. En son gazete haberlerine İstanbul'daki Adli Tıp Kurumu'na Van Cezaevi'nden getirilip tek kelime konuşamadan yeniden Van'a gönderilmesi detayıyla konu oldu.

Detay diyoruz ama aslında 80 yaşında, üstelik hasta bir kadının ülkenin bir ucundan diğer ucuna getirilip derdini anlatamamasının en önemli nedeni, "anadil"di.

Kendisine sorulan soruları anlamayan bir yaşlı kadının, işaret diliyle derdini anlatma çabası herkesin tepkisini çekti. O kadının adı Makbule Özer'di. Anadili Kürtçeydi ve yüzde 50 engelli raporuna rağmen, ev hapsi ya da denetimli serbestlik yerine ömrünün belki de son günlerini dört duvarın arasında geçiriyor.

80'lik tutuklular Makbule Özer ve eşi Hadi Özer, yaklaşık dört aydır cezaevinde. Onları ömürlerinin son demlerinde hapishane duvarlarıyla tanıştıran iddia ise, "örgüte yardım".

Aslında bu iddia ile Özer ailesinin bütün fertleri dört yıl boyunca yargılandı, ama hapse atılanlar "ev sahibi" sıfatıyla anne ve baba oldu.
Bugüne kadar hep Özer çiftinin yaşları, hastalıkları onlarla ilgili haberlerin en önemli detayıydı.

Çünkü bu kadar yaşlı iki insanın, kaçma şüphesi olmadığı ve aslında cezalarının ev hapsi ya da yaşlarına-hastalıklarına uygun bir yöntemle infaz edilebileceğinin altı çizildi. 

Peki, bu iki yaşlı insan ne olmuştu da cezaevine düşmüştü? Bunun için yıllar öncesine gitmek gerekiyor.

Makbule Özer'in henüz küçük bir çocukken, annesinden öğrendiği şifacılık yeteneğine. Çünkü ailesinin anlatımlarına ve Makbule Özer'in de mahkemede verdiği ifadeye göre, "yardım ettikleri" iddia edilen kişi evlerine bu niyetle gelmiş ve aslında tanımadıkları bir kadın.

Makbule Özer'in kızı Naime Özer; annesinin anneannesinden öğrendiği şifacılığı yıllardır yaptığını anlatarak başlıyor sözlerine.

"Doğal tıp" olarak da bilinen şifacılık, her ne kadar son yıllarda Batı'da moda olsa da Türkiye'nin doğusunda yüzyıllardır, nesilden nesile aktarılan bir gelenek.

Makbule Özer de yıllar boyunca çocukları olmayan kadınlara, halk arasında 'pöçük düşmesi' olarak adlandırılan kuyruk sokumu kaymasına, kırık-çıkık sorunlarına, doğuştan kalça çıkığı problemine şifa olan ve bölgede tanınan biri.

Kızı Naime Özer "Sadece bölgede değil, anneme Türkiye'nin her yerinden gelirlerdi. Mersin'den, Antalya'dan, İstanbul'dan gelenler olurdu. Burada ise yerel halk dışında memur kesimi de gelirdi. Çocuğu olmayan doktorların geldiğini bilirim. Fizik tedavi doktorları bile annemden bir şeyler öğrenmek için onu davet etmişlerdi" diye anlattı.

Kendisinin de anneannesinin annesine el vermesi gibi, annesinden el aldığını anlatan Naime Özer, çıkık, göbek düşmesi, kuyruk sokumu kayması gibi tedavileri annesinden öğrendiğini  ve annesinin doğal tıp bilgisiyle çocuğu olmayan yüzlerce kişiyi çocuk sahibi yaptığını söyledi.

Annesinin kadınlarda kısırlık için yaptığı işlemler hakkında da bilgi verdi:

Annem çocuğu olmayan kadınların aç karnına gelmesini ister. Ayaklarını havaya kaldırarak, karnına ve rahmine bakar. Bazılarına keçi derisini sıcak suya bandırarak onun içinde oturmasını tavsiye eder. Bazen karaciğeri ve akciğeri kaynatıp, üç gün onun içinde oturmasını söyler. Doğal tıpta kullanılan siyah sakızdan da faydalanır. Siyah sakızı kaynatıp bir beze yapıştırır ve çocuğu olmayan kadının sırtına ve karnının alt tarafına yapıştırır. Bu sakızın bir hafta kadının karnında ve sırtında beklemesi gerekir.

Annesinin bu yöntemlerle doktorlarda şifa bulamayan çiftleri çocuk sahibi yaptığını, 10 yıl evli olan çiftlerin annesinin yanına ikiz çocuklarla döndüğünü söyleyen Naime Özer, "Annem yüzlerce çocuğun doğumuna vesile oldu" diye konuştu.

Annesinin bazen günde 20-30 kişi tarafından 'şifa' sebebiyle ziyaret edildiğini anlatan Naime Özer; "Gelenlere isim sormak, nereden geldiğini öğrenmek aklımıza bile gelmiyordu. Kayıt defteri de yok ki, not tutalım" dedi.

2018'de tanımadıkları, adını bile sonradan öğrendikleri bir kadının da bu nedenle annesine geldiğini ve her şeyin bu ziyaret sonrası başladığını anlattı:

Akşam 9-10 civarıydı, hatta biz dışarıda kayısı reçeli yapıyorduk. İçeri girmeden önce bir-iki kayısı alıp yedi. Anneme göbek düşmesi ve kaburga ağrısı şikayetiyle gelmişti.

Annem kaburgalarına gerekli müdahaleyi yaptı, ancak göbeği için sabah gelmesini söyledi. Çünkü göbek düşmesi için aç karnına gelmesi gerekiyordu. Biz de kız kardeşimle çay yapmaya hazırlanıyorduk, hatta kendisine de ikram etmeyi teklif ettik. Kadın beklemedi ve bir araba beklediğini gitmek zorunda olduğunu söyledi.

Ben reçeli bitirdikten sonra üstüm başım toz olduğu için duşa girdim ve o sırada eve baskın oldu. Evin dört bir tarafını sarmışlardı, duştan çıktığımda evdeki hamile iki yengemi, dört-beş küçük yeğenimi, annemi, babamı, kardeşlerimi yere yüz üstü yatırılmış olarak buldum.

Evlerine baskın yapılmasına neden olan kadına dair bilgileri daha sonra mahkeme sürecinde öğrendiklerini, ancak ilk izlenim olarak kadının uzun saçlarının aklında kaldığını anlatan Naime Özer, şu bilgileri paylaştı:

"Sonradan o kadının ailesiyle de tanıştık. Mardin Nusaybinli bir aileydi. Aile, kızlarını yaşlı bir adamla evlendirmeye çalıştıklarını, kızlarının da kaçıp İstanbul'a gittiğini, orada tekstil sektöründe işe girdiğini ve HDP çalışmalarına da İstanbul'da katıldığını anlattı. Zaten kadına yöneltilen suçlama 'sahte kimlik' taşımasıydı. Ailesi sahte kimliği, kendilerinin onu bulamaması için kullandıklarını söyledi. Biz kadının ismini bile sonradan öğrendik, sahte kimlikteki ismi Şükran'dı, ama gerçek adı Medya Aslan'mış. 10 yıl hapis cezası aldı o da.

Naime Özer, sözünün burasında ailenin hapishanelere çok da yabancı olmadığını söyledi. Kendisi HDP çalışmalarına katıldığı için bir süre cezaevinde kalmış, ağabeyi belediye meclis üyesiyken kayyum sonrası tutuklanmış o da bir süre tutuklu yargılanmış.

O gece yapılan baskında anne ve babası dışında üç ağabeyinin de gözaltına alındığını, ikisinin dosyalarının ayrıldığını, kardeşi ile anne ve babasının dosyasının ise Yargıtay'a gittiğini ve sürecin Makbule ve Hadi Özer'in ceza almasıyla noktalandığını dile getiren Naime Özer, şöyle konuştu: ''İkisi de aldıkları bu cezaya çok şaşırdılar, ramazan ayıydı, iftarda günlerce tek lokma yiyemediler. Ev hapsi istedik, 'Bizden birine ceza verin' dedik, 'İmza atsınlar' dedik, 'Cezaevinde yapamazlar' dedik, 'Dışarıda bile bakıma muhtaçtırlar' dedik; çok uğraştık anlayacağınız ama olmadı, kimse bizi dinlemedi.''

Fotoğraflarından da görüleceği gibi, annesinin bastonla yaşadığını, banyosunu bile kendisinin yaptırdığını anlatan Naime Özer, babasının durumunun da annesinden iyi olmadığını şu sözlerle anlattı: ''Babam tarlada bir kaza sonucu sağ elinin orta parmağını kaybetmişti yıllar önce. Bir trafik kazasında da gözünü kaybetti. Şimdi cezaevinde o kadar zorlanıyor ki, her görüşümüzde çamaşırlarını yıkayamadığını söylüyor. Yemek, bulaşık konusunda birlikte kaldığı kişiler yardım ediyormuş ama çamaşırlarını tek başına yıkamak zorunda kalıyor ve bunu yapamıyor. Annemin işlerine yine birlikte kaldığı kadınlar yardım ediyor. Kadın dayanışması annemin hayatını bir nebze de olsa kolaylaştırıyor, ama babam çok zorlanıyor.''

Son olarak Adli Tıp Kurumu'na sevk süreci hakkında da bilgi veren Naime Özer, bütün sürecin kendilerinden gizlendiğini ve hiçbir şekilde annesinin İstanbul'a götürülüşüyle ilgili kendilerine bilgi verilmediğini dile getirdi: ''Annemin görüşüne gitmiştim, dedi ki beni İstanbul'a götürecekler. Cezaevini aradım, reviri aradım, size bilgi veremeyiz dediler. Yaşlı kadın bilgi vermek zorundasınız, ne zaman nasıl götüreceksiniz dememe rağmen, bilgi paylaşmaktan ısrarla kaçındılar. Sanki biz 80 yaşındaki kadını kaçıracağız, zaten götürüp ellerimizle teslim etmişiz. Çünkü annemizin Türkçesi yok, merak ettik neler olacağını.''

Dava hakkında bilgi veren Özer çiftinin avukatı Dilan Kunt da, soruşturmanın 2018'in Temmuz ayında başlatıldığını ve tüm aile bireylerini kapsadığını ve tüm aile bireylerine 1 yıl 13 ay hapis cezası aldığını, bunun üzerine istinaf mahkemesine gittiğini, sadece bir aile bireyine beraat kararı verdiğini, geri kalanların yine 1 yıl 13 ay hapis talebiyle cezalandırılmasının talep edildiğini belirtti.

Avukat Dilan Kunt, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bunun üzerine Yargıtay'a gittik ve evin asıl sahibinin anne ve baba olması dolayısıyla 1 yıl 13 ay hapis cezası verildi. Diğer aile üyeleri ise beraat etti. Bu sürecin akabinde karar gelir gelmez anne ve babanın yaşı, konumu ve cezaevine kalabilecekler koşullar olmamasından kaynaklı, müddetname gitmeksizin bir rapor aldık. Makbule Özer için yüzde 52, Hadi Özer için de yüzde 33 cezaevinde kalamaz raporu verildi bölge hastanesi tarafından.''

Özer çiftinin cezaevine teslim işlemi gerçekleştirilmeden infaz işlemleri yapıldığını anlatan Avukat Kunt, cezaevine giriş sürecinin dahi Makbule Özer'i çok büyük bir elem, yıkım ve ıstıraba uğrattığını belirterek, şu ifadeleri kullandı:''Ancak bastonla yürüyebilen bir kadından bahsediyoruz; yaşamını ancak çocuklarının üzerinden idame edebilen 80 yaşında bir kadın.''

Bu koşullarda kadının cezaevinde kalamayacağını delillendirebilecek birçok kararla birlikte Van infaz hakimliğine başvurumuzu yaptık. Cumhuriyet savcısı şöyle bir mütalaa verdi:

'Evet, dosyayı gönderdiniz ama ben UYAP üzerinden raporları göremiyorum, eğer bunların varlığı söz konusuysa hüküm evde infaz ettirilebilir.'

Halbuki evraklarımızın tamamı dosyada mevcuttu. İnfaz hakimliği hakimliği ise ret gerekçesine şunu yazdı: 'Henüz daha cezaevine girmemiş, henüz cezaevine teslimi söz konusu değil, o yüzden talebi reddediyoruz.'

Ailenin de haklı olarak şöyle bir durumu söz konusu oldu: Yaşlı insanlardan bahsediyoruz, gittiklerinde yaka paça götürülmemek için, gözaltına alınmalarını istemediler, 'Madem böyle bir şey var, biz teslim' olalım dediler.

Çünkü haklarında yakalama kararı da çıkarılacaktı. Zaten gözaltı sürecinde travmalar yaşamışlardı. Haliyle Makbule anne bir daha bu süreci yaşamak istemediğini söyledi.

Şu an gelinen aşamayı ise bütün kamuoyu biliyor. Özer çiftinin son durumuna ilişkin hazırladıkları rapora işaret eden Avukat Dilan Kunt, ikisinin de acilen tahliye edilmesi gerektiğini söyledi.

Raporda öne çıkanlar ise şöyle: "Makbule ve Hadi Özer hakkında alternatif ceza infazı olarak konutta infaz, ceza infazının ertelenmesi/geri bırakılması gibi yöntemlere başvurulabilecekken kişinin onurunu da zedeleyecek şekilde ilerlemiş yaşları, engellilik halleri, mevcut ağır hastalıkları ile hapishanede tutulmaları işkence ve diğer kötü muamele yasağı, sağlık ve tedavi hakkı ihlaline yol açmaktadır.

Makbule ve Hadi Özer'in cezalarının infazının hapishane koşullarında sürdürülmesinin uygun olmadığından alternatif yollar aranması ya da sağlık koşulları nedeniyle cezanın ertelenmesi/geri bırakılması yoluna gidilmesi için gerekli işlemler yapılmalı ve derhal serbest bırakılmalıdırlar.

Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 6. Maddesi çerçevesinde yaptığı yorum üzerinden verdiği raporlar sonucu birçok siyasi mahpus ya hapishanede ya da infaz erteleme kararı sonucu tahliyesinden çok kısa zaman sonra hayatını kaybetmektedir. Bu durumun tıbbi, hukuki ve vicdani açıdan ayrı ayrı ağır sorumluluğu bulunmaktadır ve evrensel hekimlik değerleriyle bağdaşmamaktadır. 

Devlet tarafından sağlanan hizmetlerde Türkçe bilmeyen ve kendini başka bir dilde/ana dilinde daha iyi ifade edebileceği anlaşılan kişilere anlayacakları dillerde tercüman desteğinden yararlandırılması için gerekli yasal düzenlemeler yapılması ve bu düzenlemelerin hiçbir ayrımcılık tanınmadan yerine getirilmesi sağlanmalıdır."

 

 

 

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yapılmamış.İlk yorum yapan sen ol...

Yorum Yap

Bu Alan Boş Bırakılamaz
Bu Alan Boş Bırakılamaz
Yorum Yapma Şartlarını Kabul Etmediniz