Hakan Fidan: '3. Dünya Savaşı Riski Var'

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, "2,5 aktif üye var YPG konusunda problemli olduğumuz. ABD, İngiltere ve biraz da Fransa." dedi

  • | Son Güncelleme:
  • | Yeni Günaydın

Habertürk'te katıldığı programda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bakan Fidan YPG ile mücadelede Türkiye'nin müttefiklerinin tutum ve davranışlarına da değindi.

YPG konusunda Türkiye'nin '2,5 ülke' diye tanımladığı ABD, İngiltere ve biraz da Fransa ile problemli olduğunu söyleyen Bakan Fidan, "Biz her düzlemde bu sıkıntıyı gündeme getiriyoruz. Bunun ittifakın ruhuna aykırı olduğu, Türkiye'nin böyle bir gerçeklikle yaşamayacağı konusunda mümkün olan en üst diplomasiyi yürütüyoruz. Karşı taraf size anlamsız davranıyorsa burada kendi çıkarından ziyade size yönelik kasıt olduğu açıktır. Ortaya koyacağınız başka davranış modelleri var. Amerika ve İngilizlere hep şunu söylüyoruz; sizin terörle mücadelede hassasiyetinizin daha fazlasını biz PKK ile mücadelede taşıyoruz. Bu tehdit kendi kendini kaldırana ve başka şekilde kaldırılana kadar devam edeceğiz. Belli bir anlayış düzeyine ulaştığımızı düşünüyorum" diye konuştu.

Fidan'ın yanıtlarından öne çıkanlar şöyle:

3. Dünya Savaşı riski var

Sayın Putin başta olmak üzere nükleer silah kullanma noktasında tereddüdü olmayacağını ifade ettiler. Bizim tam da ilk başından itibaren altını çizdiğimiz, uyardığımız konu. Savaş devam ettiği sürece bu risk devam edecek. Bundan kaçış yok. Her taraf oyun değiştirici yöntemleri kullanmak zorunda kalacak. Kıvılcımla başka yerlere sıçrama durumu var. Karadeniz havzasındayız. Güneyimizin, Akdeniz'in doğusunda devam eden İsrail yüzünden güvenlik sorunu, kaotik ortam var. Bunları iyi okumak, iyi yönetmek gerekiyor. Türk diplomasisinin savaşları durdurma noktasında çaba var. Sayın Cumhurbaşkanımızın iradesi bu yönde.

Putin'in ziyaretini bekliyoruz

Suriye ile ilgili Rusların ve bizim tarafın başardığı en önemli şey rejimle muhalifler arasında savaşın şu an itibariyle devam etmiyor oluşudur. Astana süreçleri başka formatlar şu anda bunu mümkün kılıyor. Bu sessizlik dönemini Suriye rejimi akıllıca değerlendirse. Yurt dışına kaçmış gitmiş milyonlarca insanı geri getirip, ülkeyi yeniden yaparak fırsat olarak değerlendirmeli. Rus meslektaşlarımızla yaptığımız görüşmelerde bunun altını çizdim. Suriye'nin kendisi için yapması lazım bunu. Mültecilerin geri dönmesini önemli görüyoruz. İktidarı, muhalefetiyle bütünleşik bir hale gelmiş Suriye'nin, PKK terörü ile mücadelede önemli aktör olacağını düşünüyoruz. İsrail'in operasyon yapıyor olması, çeşitli milis gruplar meseleyi daha karmaşık hale getiriyor. Bizim dinamik politika önemli önemli.

Sayın Putin'in Türkiye ziyaretini bekliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın davetleri olmuştu. Onların ve bizim seçim süreci oldu. Önümüzdeki günlerde bu konular oturulur, konuşulur diye düşünüyorum.

Washington'da NATO zirvesinde önceliklerimiz, bir önceki yıl ve ondan önceki yıl Madrid'de şekillenen politikalarımızın devamı niteliğinde. Terörrle mücadele konusunda Türkiye'nin endişelerini anlayacak ve kapsayacak hassasiyet gösterilmeleri. Madrid'de bunu gündeme getirdik, yapısallaştırdık. NATO ülkesi üyelerinin birbirlerine savunma sanayinde kısıtlama getirmemeleri konusundaki hassasiyetlerimizi dile getirdik. Büyük ölçüde giderdiğimiz, giderilmesi gereken konular var. Güney tabanlı tehditlerin yakından gözetilmesi önemli NATO ittifakı çerçevesinde. NATO üyelerinin kendi içinde dayanışmasının sayın Cumhurbaşkanımız tarafından gündeme getirilmesi söz konusu olacaktır.

Türkiye, BRICS'e üye olacak mı?

Brics, ekonomik amaçlı bir platform. Kural temelli, yapısal bir hali yok. Brics'in AB'ye nazaran farklı ve güzel tarafı bütün medeniyetleri, ırkları bünyesinde barındırıyor olması. Biraz daha kurumsal hale dönüşebilirse ciddi fayda üretir. Bizim buradaki ilişkilerimiz, diyaloglarımız son derece normal. Brics üyesi ülkelerle ilişkilerimizi iyi tutmaya çalışıyoruz. Dış ticaret hacminin en yüksek olduğu iki ülke Çin ve Rusya, Brics üyesi. Ülkemizin dış politika rotasını daha sağlıklı yürütebilmek için bu çerçevede bakmak lazım. İlişkimiz var, görüşmelerimizi, müzakerelerimizi yapıyoruz Brics üyesi ülkelerle. Onlar da zaten evrim sürecindeler. Bir Gümrük Birliği, ortak para birimi, serbest ticaret anlaşmalarının hayata geçtiği bir yer değil. Kredi verme sistemini çalışıyorlar. Kendi aralarında yerel para birimiyle ticaret yapıyorlar. Bu bizim de taraf olduğumuz konu. Dolarsızlaştırmada çalışmalar var. Siyasetin dayattığı bir strateji bu. Biz hem AB adaylığı hem diğer ekonomik işbirliği teşkilatlarında üyeliklerimiz var. Asya Pasifik'teki devasa ekonomik platformda daha ileri üyelik için başvurumuz olması söz konusu. Platformların birbirlerine alternatif değil tamamlayıcı olarak görmek lazım.

AB'de kural temelli bir işleyiş var. Biz AB ile olan ilişkilerimizin seyrinde bugünkü durumda olmasaydık, AB ileri adım atma konusunda irade koyabilseydi, aslında bizim buradaki belli konulara bakış açımız daha da değişebilirdi.

Avrupa'da aşırı sağın yükselişi bir tehdit

MİT'te iken Avrupa'da aşırı sağı tehdit kategorisinde takip ettiğimiz konuydu. Aşırı sağı Avrupa'nın kendisi de tehdit olarak görüyor. Tehdit tanımına girdiğimiz için soydaşlarımıza tehdit oluşturan hususları da tehdit algılıyoruz. Aşırı sağın Avrupa'da sabıkalı bir tarihi var Avrupa'da Türk ve Müslümanlara yönelik olarak. Aşırı sağın yükselişi kimin için ne ifade ediyor Avrupa'da? Ben diyorum ki; Avrupa ülkeleri, özellikle merkezi Avrupa ülkeleri zaten Türkiye ile olan ilişkilerinde hep aşırı sağ iktidardaymış gibi politika izliyorlar. Biz Türkiye'yi AB'ye alırsak aşırı sağ güçlenecek diyorlar. Burada mesafeli politikadan bahsediyorlar. AB kendisini öyle yapıyor. Aksini ispat etmek durumunda olan onlar. Şu ana kadar ispat etmediler. Olanı anlatıyoruz, suçlamıyoruz. Türkiye ile olan ilişkilerinde aşırı sağ iktidardaymış gibi oldu. Biz bazen diyoruz ki, kendileri gelse de onlarla görüşsek. Hitler'e karşı, faşistlere karşı savaş vermiş bir Avrupa var ama şimdi o temellere ters bir Avrupa var. Kendi eleştirisini yapmadı, bugün bunu yaşıyor. Avrupa aşırı sağın kendi içindeki problemler, dinamiklere yakından bakıldığında enteresan açmazları içeriyor. Orada da çok ciddi zavallılık ve tarihsel zavallılık söz konusu.

Gazze'de ateşkes olacak mı?

Netanyahu liderliğindeki İsrail sisteminin Hamas'ı bahane ederek Filistin direniş hareketini tamamıyla yok etmek, yıllardır devam ettirdiği işgali meşrulaştırmak ve kurumsallaştırmak şeklinde kurduğu politika var. Sistemli bir savaş planını sonuna kadar uyguluyor. Avrupalı devletler ve ABD İsrail'in bu politikasını destekleme konusunda çok şey yaptılar. Devam eden katliamın hala devam ediyor olması, uluslararası sistemin bir şey yapmamış olması, şu anda büyük fay kırılmalarını daha sonra etkilerini göstereceği realiteyle karşı karşıyayız.

Gazze'deki savaş ve dünyanın bölünmesi, büyük çoğunluğun Filistin'in yanında yer alması dünyanın gidişatı açısından önemli. Eğer iki devletli çözümü bir an önce İsrail'e dayatıp 'Senin artık başkasının toprağını çalmakla işin yok' demeliydi. Bu olsaydı muazzam barış çıkardı. Herkesin barış içinde yaşadığı bölge. Bölgede muazzam altyapı var. Tehdidin yaygınlaşması şu anda savaşın yayılıyor olması büyük sıkıntı. 

Şimdi de özellikle Lübnan'ın gündeme gelmesi. Lübnan'daki aktörlerin Kıbrıs'ı tehdit etmesi bunun habercisi. Suriye alanında devam eden operasyonlar var. Rum yönetiminde Avrupalı aktörleri baştan beri uyarıyoruz. Buranın operasyon merkezi haline dönmüş olması. Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin Gazze'ye yönelik operasyonlarda belli ülkeler tarafından üs olmasını istihbaratlarda sürekli görüyoruz. Bunu gündeme getirince birdenbire lojistik üs ilan ettiler. 

FETÖ'yle mücadele hangi aşamada?

ByLock'un deşifre edilmesi FETÖ ile mücadelede dönüm noktası. Deşirfe edilmesi ile FETÖ hayalet olmaktan çıktı. Toplumda yüzlerine taktıkları bir kimlik var. İnsanlar böyle yetiştiriyorlar. Bir zombi sürüsüyle karşı karşıyasınız. Şizofrenik hayat yaşıyorlar. Bu yapısallığı keşfettikten sonra, örgüt liderinin olaylardan sonra kendi sesine petrol rafinerisi, ananas vs. medyaya düşünce örgüt birden bire internet tabanlı haberleşmeye geçti. Bunu örgüt mensupları arasında yaygınlaştırdı. Normal muhabere sistemlerinde telefon kullanırken burada herkese verdiler. Bunun inanılmaz güvenli olduğunu düşünüyorlardı. Gerçekten 2-3 arasında yapılan kodlamanın kırılması mümkün değil. ByLock meselesine geçtiklerinde, özel birim kurduk. İnsan istihbaratıyla aldık bunu. Buna yönelik özel teknik birim kurduk, başındaki arkadaşı yetkilendirdik, 'varını gücünü buraya harca gel' dedi. Bir müddet sonra 'efendim bunu çözmemiz imkansız'. Ben de 'bir insanın ürettiği bir şeyin başka bir insanın kırması gerekir' dedim. Kaynak lazımdı. Bu işi mümkün hale getirdiler, madalya falan aldılar. ByLock çözülünce FETÖ hayalet olmaktan çıktı. Buradaki örgüt mensuplarının kimlikleri değil, haberleşmeler deşifre edildikçe, ne yapıyorlar, ne ediyorlar, muazzam bir şey oldu. İçişleri ve Adalet Bakanlığı'nı bilgilendirdik Cumhurbaşkanımıza arz ettikten sonra. Ankara Emniyeti'nde birim kuruldu. Gece gündüz çalıştılar. ByLock'tan istifa etme yıllar boyu sürdü.

7 Şubat MİT kumpası sürecinde neler yaşandı?

7 Şubat'ta örgütün büyük hamlelerinden biri oldu. Başbakanımız tarafından atanmış, Cumhurbaşkanlığı tarafından onaylanmış bürokratın hedef alınması vardı. Daha önce İsrail tarafından hedefteydik. Onlar bırakınca FETÖ'cüler bu işi ele aldılar. Oluşturmak istedikleri imparatorluğa göz yummayacağımızı, hassasiyetimizi biliyorlardı. 28 Aralık'ta MGK vardı, 2011'de. O zamana kadar dönemin Başbakanlık Müsteşarı Efkan Bey, sağ olsun büyük bir devlet adamıdır. İnanılmaz cesur ve vatansever bir insandı. Onunla yakın mesaimiz vardı. Konuları mahrem götürüyorduk. MGK'ya gittiğimiz gün Cumhurbaşkanımızın konutunda böcek araması yapalım dedik. 28 Aralık'ta böcekleri bulduk. Örgüt deşifre oldu. Cumhurbaşkanımız üstün niteliklere sahip savaş yöneten komutan. Onu açıklamayı kendi stratejisine bıraktı. Yapanları ortaya çıkardık önüne dosyayı koyduk. 

Savcı Sadrettin Sarıkaya'nın daha önce MİT'e sızma çabası olmuş. MİT'e alınmıyor, savcı oluyor. Bu tür bir operasyon emri veriliyor örgüt tarafından. O da yapıyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın muazzam tepkisi olmuştu. Kendisi hayatta olduğu sürece buna izin vermeyeceğini söyledi. Cumhurbaşkanımızla Ankara'da buluştuk. Kendisi konuyu biliyordu. Kişisel dünyamda çok büyük iz bırakan konu. 1 hafta 10 gün devam etti. O esnada Cumhurbaşkanımızın ameliyatı söz konusuydu, önceden planlanmıştı. Ameliyata girmeden önce beni aradı. Kendisine asla borcunu ödeyemeyeceğiniz liderlik gösterdi. 'Ben giriyorum ne olacağı belli olmaz ama teslim olmak yok' dedi. Ameliyata girerken bile bunu düşünüp söylemesi... Kendisi aramıştı bizi. Aynı şeyi daha sonra dönemin Adalet Bakanına da söylemişti. 'Buna asla izin vermeyeceksiniz' demişti. O ciddi dönüm noktası. Ergenekon davalarından kazanmış oduğu bir hız var FETÖ'nün. Oradan geliyor. Sisteme karşı başkaldırıyor. Bunu kendi yanına kâr kalacağını düşünüyor. 

Yurt dışında TSK'nın MİT ile senkronizasyon içinde olması muazzam çarpan etkisi yaptı. Suriye, Irak operasyonları, Libya, Somali vs. Artık TSK daha odaklı ve nitelikli çalışmaya başladı. Sistem içinde FETÖ'cülerin ayıklanması gizli yarayı kapatmış oldu.

FETÖ ile mücadele zamanımızı almasaydı belli konuları daha erken yapmamız mümkün olurdu. Türkiye'nin içeride Emniyet ve Jandarma şu anda konsolide oluyorlar. Güzel bir işbirliği var. MİT'in imkan ve kabiliyetlerini yurt dışına daha fazla ayırması. Casuslukla mücadele. Burada da muazzam işler yapılıyor. Tamamıyla dış hedeflere odaklanmış yapı içerisinde olmamız gerekecek.

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yapılmamış.İlk yorum yapan sen ol...

Yorum Yap

Bu Alan Boş Bırakılamaz
Bu Alan Boş Bırakılamaz
Yorum Yapma Şartlarını Kabul Etmediniz