Avrupa'da Bir Osmanlı Devleti!
Napolyon, Osmanlı toprağı Mısır'ı işgal edince Türk-Rus ittifakı harekete geçti.
- | Son Güncelleme:
- | Yeni Günaydın
1778 yılında Napolyon'un büyük bir donanma kurduğu istihbaratı Osmanlı sarayına ulaştı; ancak Paris'teki elçimizden ve İstanbul'daki Fransız sefirinden öğrenilebilen malumata göre bu hücum İngilizlere yönelik olacaktı.
Oysa Napolyon büyük donanmasıyla İskenderiye önlerinde göründüğünde Osmanlı'nın böyle bir seferden haberi dahi yoktu.
Öyle ki Mısır işgal edildiğinde dahi elçimizin hâlâ bu durumdan habersiz olması üzerine Üçüncü Selim tarihte eşine az rastlanır bir hareketle resmi evraka Paris Elçimiz Seyyid Ali Efendi için 'eşek herif' yazar.
Elbette tek 'eşek herif' Seyyid Ali Efendi değildir; çünkü tutuklanarak apar topar sorguya getirilen Fransız Maslahatgüzarı Ruffin de Napolyon'un bu harekâtından haberdar değildir.
Türk yetkililerin sorgusunda bu donanmanın hedefi neresidir diye sorulduğunda Fransız yetkili Ruffin şöyle cevap verecekti:
Ben 'Devlet-i Aliye'ye' yalan söyleyemem. Otuz kırk yıldan beri Osmanlı topraklarında oturuyorum. Padişah nezdinde hayırlı halim denenerek 'malum' olmuştur. Tamamen hakkında hiçbir şey bilmediğim bir 'madde' konusunda nasıl bilgi vereyim? Ama Reis Efendi'nin duyduğu 'müthiş' haberi ben de duydum.
Bundan dolayı ben de üzüntü içindeyim. Daha önce İstanbul'da bulunup Obr De Bayye'nin elçiliği sırasında Paris'e dönen Vantor adlı tercüman, Marsilya'ya gelip Tulon'da görevli olduğunu bana yazdı.
Tarafıma gelen yazıda görev yerinin 'mechul' olduğunu ve görev yerinin neresi olduğunu benim bileceğimi zannediyor. Onun görevli olarak Tulon'a gelmesi beni bir kat daha endişeye sevk etti.
(Tarih-i Cevdet)
Atı alan Marsilya'yı çoktan geçmişti. Napolyon, İskenderiye önlerinde 38 bin asker 171 ağır top ile arz-ı endam ettiğinde Osmanlı hiçbir direniş gösteremedi.
Üstelik işgalden hemen sonra da yalnızca askeri nota vererek durumu kınadı.
Napolyon karaya ayak bastığında amacının Mısır'ı işgal etmek değil, halkı özgürlüğüne kavuşturmak olduğunu ilan etti.
Buna göre Memlüklerin/kölemenlerin zalim yönetiminden Mısır halkını kurtaracak ve Osmanlı Sultanı'nın iktidarını yeniden tesis edecekti.
Bu amaç doğrultusunda halkın manevi duygularını da kullanan Napolyon, tarihe Mısır Bildirisi olarak geçen mektubunda şunları söyleyecekti:
Ey Mısırlılar!
Size, benim buraya dininizi yıkmak için geldiğim söylenecektir. Bu açık bir yalandır, inanmayınız.
Zalimlere, benim buraya gasp edilmiş haklarınızı iade için geldiğimi, Allah'a Memluklerden daha fazla inandığımı ve Hazreti Muhammed ile hayranlığımı celbeden Kur'an-ı Kerim'e hürmetkar olduğumu söyleyiniz.
Nerede verimli arazi, kıymetli elbiseler, güzel esirler ve mükemmel evler varsa, hepsi Memluklere ait. Eğer Mısır onların çiftliği ise Allah'ın bunu onlara verdiğine dair tapu senetlerini göstersinler.
Allah adildir ve merhametlidir. İdareye bundan böyle herkes ortak olacak ve mutlu bir şekilde yaşanacaktır.
Ey şeyhler, imamlar ve diğer önde gelenler! Fransızların da hakiki birer Müslüman olduklarını ve Osmanlıların şevketli padişahı ile her zaman dost bulunduklarını halkınıza anlatınız.
Maksadımız, padişaha asi olan Memlukleri ezmektir. Bize hemen destek verecek olanlar müsterih bulunsunlar fakat Memluklere katılmaya kalkanların vay haline! Onlar için selamet yoktur ve dünyadan izleri silinecektir.
Napolyon Mısır'a sıkışıyor
Muzaffer bir komutan olarak Mısır'da fetihten fethe koşan Napolyon'a ilk darbeyi İngilizler vuracaktı.
Napolyon'un Ebukır limanında demirli donanması İngilizler tarafından yakılmış ve Fransız ordusunun ülkesi ile olan tüm ilişkisi kesilmişti.
Napolyon, Mısır'ı elinde tutuyordu; ama aynı zamanda Mısır'da da esir kalmıştı.
Bunun üzerine rotasını doğuya çeviren Napolyon, Hindistan'a kadar uzanan bölgedeki tüm Osmanlı topraklarını işgal etmek için harekete geçti.
24 Şubat 1799 tarihinde harekete geçen Napolyon, Gazze ve Yafa gibi stratejik noktaları ele geçirdi.
Napolyon, hepi topu 30 bin kişilik orduyla Osmanlı'nın bugünkü Ortadoğu coğrafyasındaki topraklarının önemli kısmını tek tek ele geçiriyordu.
Modern teçhizatlar ile donatılan ve İngiliz destekli Osmanlı askerleri Napolyon karşısında bir türlü varlık gösteremiyordu.
Napolyon zaferden zafere koşuyor, Ortadoğu'nun adeta yeni kralı olarak hüküm sürüyordu.
Üniversite açıyor, matbaa kuruyor ve ticareti canlandırmaya çalışıyordu.
Napolyon'un en büyük hatası Akka Kalesi'ni gözüne kestirmesi oldu.
Osmanlı, Napolyon karşısında üst üste alınan mağlubiyetlerden sonra büyük ümitsizliğe kapılmış, adeta Napolyon'un Mısır'daki devletçiğini kabullenme noktasına gelmişti.
Cezzâr Ahmed Paşa'nın ilerlemiş yaşı sebebiyle Akka'yı koruyamayacağını düşünen Napolyon, Ebu Utbe civarında otağını kurarak kaleyi işgal etmek için hazırlıklarını tamamladı.
Kalenin 24 saat içerisinde alınıp diğer fetihlere başlanmasını isteyen Napolyan 19 Mart 1799 tarihinde ordularına hücum emrini verdi.
Kale toplarla dövüldü ve surlarda açılan gediklerden ilk hücum yapıldı; ama sonuç Fransız ordusu için büyük bir hayal kırıklığı oldu.
Osmanlı askerleri çoğunlukla ilk hücumda kumdan kale gibi dağılır ve Fransız askerleri adeta "Türk katliamı" yapardı.
Oysa ilk hücumda Cezzâr Ahmed Paşa komutasındaki hiçbir asker geri adım atmamış ve hücum eden birliği tamamen yok etmişti.
Surlardaki gedikler hemen kapatılmış, hatta tamir sırasında Ahmed Paşa komutasındaki askerler kaleden çıkarak huruçta bulunmuş ve Fransız ordusunun savaş düzenini bozmuştu.
Yedi Ada Cumhuriyeti'nin kuruluşu ve Osmanlı-Rus ittifakı
Osmanlı arşivlerinde "Cezâiri seb'ai Müçtemia Cümhuriyeti" olarak isimlendirilen Yedi Ada Cumhuriyeti, 1800 yılında Osmanlı tarafından; İngilizler ve Rusların desteği ile Napolyon'un ihtiraslarına karşı Rumeli topraklarını korumak adına bir ileri karakol işlevi ile kuruldu.
Bu ittifak neticesinde, Osmanlı donanması Ruslarla beraber Cezâiri seb'ai Müçtemia Cumhuriyeti'nin korumasını alırken İngilizler de Osmanlı toprağı olan ama Napolyon tehdidi altında bulunan İskenderiye'ye çıkartma yaptı.
Yedi Ada Cumhuriyeti'nde bulunacak Osmanlı donanmasının başına Bahriye Birinci Ferik'i Abdulkadir Bey getirilmişti.
Rus-Osmanlı donanmaları Korfu Körfezinde bulunan ve Venedik Cumhuriyeti'nden kalma adaları bir bir ele geçirmişti.
Osmanlı, Fransa'nın burnunun dibindeki fetihlerle hem Mısır işgaline güçlü bir cevap veriyor hem de Rumeli'nin güvenliğini tahkim etmiş oluyordu.
Bu fetihler sırasında yaşanan ilginç hadiselerden birisi Korfu Kalesi muhasarasıydı. Osmanlı-Rus donanması kaleyi almakta zorlanınca Osmanlı'nın Yanya Valisi Tepedenli Ali Paşa'dan karadan on bin kişilik bir askeri birlik getirmesi istenmişti.
Bölge halkının ileri gelenleri; Osmanlı ve Rus yöneticilerle görüşür ve Osmanlı askerinin Avrupa'nın bu yakasına geçmesi halinde sökülüp çıkarılamayacağını ve Fransızlara sempatinin artacağını iddia etmişti.
Bu harekâtın durdurulmasına karşılık yerel halk organize olarak karadan Fransızlara karşı savaşma sözü vermişti.
Öte yandan harekâtın akamete uğraması tehlikesi karşısında Osmanlı askerinin geçişine izin verilir ve yerel halkla karşı karşıya gelmemesi adına uyarılmıştı.
Fetihlerden kısa bir süre sonra Cezâiri seb'ai Müçtemia Cümhuriyeti kurulur ve Osmanlı Devleti'ne bağlılığını bildirmişti.
Cumhuriyet kurulduktan sonra ada halkı gemilerine Osmanlı alamet olan kırmızı şeritler çeker ve yönetime Padişah tarafından Venedik asilzadeleri atamıştı. Elbette bu süreçte Cumhuriyetin bir diğer hamisi Ruslardı.
Ruslar kısa süre sonra adayı Osmanlı hâkimiyetinden çıkarıp bir Rus üssüne dönüştürme emellerine savrulmuş; ama ada halkları kendilerini Osmanlı tebaası olarak kabul etmiş ve Rus yanlısı bir politikaya yanaşmamıştı.
Ruslar; Osmanlı'dan istediğini elde edemeyince Cumhuriyet'in imhasına girişmiş ve bölgenin Fransızlar eline geçmesine neden olmuştu.
Böylelikle Osmanlı'ya bağlı ve Avrupa'nın en stratejik bölgesindeki bir Cumhuriyet ilelebet tarihe karışmıştı.
YORUMLAR
Yorum Yap