Tarihin En Sıra Dışı Kraliçesi Eleanor!
Hem Fransa'dan hem İngiltere'den hem de Ortadoğu'dan sürülmüştü ama....
- | Son Güncelleme:
- | Yeni Günaydın
1189 yılında Alman Kralı Barbarossa tarihte eşine az rastlanır bir orduyla Balkanlar üzerinden geçerek kutsal topraklara doğru ilerlemeye başladı.
Silifke'de beklenmedik şekilde boğularak ölünce ordusu dağıldı.
İbn el-Esir, vakayı şöyle nakleder:
Suyun ancak bel hizasına geldiği bir yerde boğuldu. Ordusu dağıldı ve Allah Müslümanları, Frenkler arasında özellikle kalabalık ve inatçı bir tür olan Almanların kötülüğünden esirgedi.
Aynı yıl İngiltere'nin kudretli krallarından Henri de ölmüştü.
Müslümanlar, bu hayırlı gelişmeler üzerine Haçlıların bir süre durulmasını beklerken, 1190'da Henri'nin yerine tahta geçen oğlu Richard gözünü kutsal topraklara dikti.
1191'de bölgeye gelen Richard, Fransızların da desteği ile Akka gibi güçlü bir Müslüman şehri fazla zorlanmadan işgal etmeyi başardı.
Kudüs Fatihi'nin yakın adamlarından Bahaddin, İngiliz olmasına rağmen, Fransızca konuşan ve 'Aslan Yürekli' denilen tuhaf İngiliz Kralının gelişini şöyle nakleder:
Bu İngiltere kralı (Melik el-İnkitar) çarpışmada cesur, enerjik, cüretkâr bir adamdı. Mertebe olarak Fransa kralından daha altta olmasına rağmen, ondan daha zengin ve savaşçı olarak daha ünlüydü.
Yolda gelirken Kıbrıs'a uğradı, burayı ele geçirdi ve tıklım tıklım adam ve savaş malzemesi dolu yirmi beş kadırgayla birlikte Akkâ önlerinde gözüktüğünde, Frenkler sevinç çığlıkları attılar ve gelişini kutlamak için büyük ateşler yaktılar.
Müslümanlara gelince, bu olay kalplerini kaygı ve korkuyla doldurdu.
Richard, 1157 yılında Oxford'daki Beaumont Sarayı'nda dünyaya gelmişti.
Yaklaşık 10 yıl kalacağı İngiliz tahtında önemli zaferlere imza atacaktı.
Bu uzun süre zarfına rağmen İngiltere'ye birkaç aylığına uğramış, hükümranlığının tamamına yakını İngiltere dışında geçmişti.
Ona 'Aslan Yürekli' unvanını kazandıran İngiliz iç isyanı sırasında, henüz 16 yaşında olmasına rağmen, elde ettiği zaferler olacaktı. Richard'ın zafer haberi savaştan savaşa koşması nedeniyle bedeni artık hasta düşmüş Kudüs Sultanı'na iletildiğinde, art arda zaferlerle gevşemiş komutanlarının aksine akılla hareket edecekti.
Kudüs Sultanı Selahaddin Eyyubi savaş meydanında kazandığı zaferlerini korumak için bu kez diplomasiyi bir silah gibi kullanacaktı.
Hıttin'deki kırılma
Selahaddin, emirleri kontrol altına aldıktan sonra dahi Kudüs'e doğrudan bir saldırı için acele etmemişti; fakat Renaud de Chatillon isminde vahşi bir baron Kudüs'ün yeni Kralı Guy de Lusignan'ı tesiri altına alarak korkunç bir plan yaptı.
Renaud de Chatillon, Müslümanların en mahrem şehri olan Mekke'yi yağmalamak ve yıkmak için harekete geçti.
Chatillon'un Mekke'ye gönderdiği birlikler şehrin girişine yakın bir noktada yok edilse de hacıları taşıyan kervanlar bizzat Chatillon tarafından yağmalanmış ve Müslümanlar esir edilmişti.
Bu gelişmeye rağmen Kral, Renaud de Chatillon'u cezalandırmaktan kaçınmış ve esirleri Selahaddin'e vermeyerek savaşı kabul etmişti.
Selahaddin komutanlarına Renaud de Chatillon'u kendi elleriyle öldüreceğine dair ant içti ve ordusuna sefer için hazırlık emri verdi.
Komutanları Kudüs'e doğrudan bir saldırı isterken Selahaddin, bir meydan muharebesi olmadan Kudüs'ü kuşatmanın anlamsız olacağını biliyordu.
Yeni Kral Guy de Lusignan büyük bir kibirle çölde Selahaddin'in karşısına çıkmak üzere surların ardından ayrıldığı haberi Kudüs'ün Efendisi'ne ulaştırıldığında Selahaddin savaşın başlamadan bittiğini anlamıştı.
Tüm su kuyuları Müslümanların elindeydi. Üstelik Haçlılar arasında birlik yoktu. Birçok Frenk komutanı Guy de Lusignan'un bu kararının bir intihar olduğunu düşünüyordu.
Nitekim Selahaddin'in ordusu Hıttin Meydan Savaşı'nda Kudüs Kralllığını neredeyse tamamen yok etmişti.Kral Guy ve Renaud de Chatillon gibi isimler esir edilerek Selahaddin'in çadırına getirildi.
el-İsfahani görüşmeyi şöyle nakleder:
Selahaddin kralı yanına oturmaya davet etti ve Renaud de Chatillon da içeri girdiğinde, onu kralın yanına yerleştirdi ve ona yaptığı kötülükleri hatırlattı:
'Kaç kere yemin edip bozdun, kaç kere anlaşma imzalayıp uymadın'
Renaud de Chatillon, çevirmeni aracılığıyla şöyle cevap verdi: Bütün krallar hep böyle davranmışlardır. Ben daha fazlasını yapmadım.
Guy bu arada susuzluktan soluyordu, sanki sarhoşmuş gibi kafasını sallıyordu ve çehresi çok sıkıntılı olduğunu belli ediyordu. Selahaddin ona rahatlatıcı sözler söyledi ve buzlu su getirterek ona ikram etti. Kral içti ve geri kalanını Renaud de Chatillon'a sundu, o da susuzluğunu giderdi. Sultan bunun üzerine Guy'ye 'Ona su vermeden önce benden izin almadın. Öyleyse ben de onu affetmek zorunda değilim' dedi.
Selahaddin, kılıcını çekti ve büyük bir katil olan Renaud de Chatillon'un boynunu tek bir kılıç darbesiyle kesti. Böylece komutanlarına verdiği son sözü de yerine getirmiş oluyordu.
Renaud de Chatillon'un katlettiği yüzlerce masum insanın ardından bizzat Selahaddin tarafından infaz edildi.
Kraliçe Eleanor ve Haçlı Seferleri
Kudüs tarihinde bu olaylar vuku bulurken ilginç simalar erkeklerden ibaret değildi.
Tarihin en sıra dışı İngiltere Kraliçelerinden birisi Akitanya Düşesi Eleanor, o zamanki kocası Fransa Kralı Louis ile beraber Müslümanları tarih sahnesinden silmek adına Haçlı Seferine çıktı.
Esasen Eleanor'un Haçlı Seferine çıkması tuhaftır.Kralın maiyeti en azından sefer bittikten ve zafere ulaştıktan sonra bölgeye gelmesi gerekirdi; ancak Kraliçe Eleanor sıradan bir kadın değildi.
Ranconlu Geoffrey, Lusignanlı VII. Huges ve Thouarslı Guy gibi önemli Haçlı baronları krala değil, kraliçeye sadakat yemini ederek sefere katılmışlardı.
Bu Eleanor'un gücünün daha ilk anda ispatıydı, Fransa Kralı bu kadar güçlü bir Kraliçe'yi arkasında bırakıp tüm ülke yönetiminin eline geçmesinden ise yanına alıp Müslüman coğrafyasına sürüklemeyi tercih etti.
Kraliçe Eleanor, henüz Kudüs civarına ulaşamadan Türk güçleri ile tanışır ve ağır bir mağlubiyete şahitlik eder.
Tarihçi Alfred Richard, Historie des Comtes Poitou isimli eserinde İkinci Haçlı Seferinde Türklerin büyük zaferi, Kraliçe Eleanor'un siyasi ihtiras ve hatalarından kaynaklandığını iddia eder.Kraliçe'ye bağlı baronlar, stratejik bir bölgeye kamp kurmak yerine Kraliçe Eleanor'un istediği yeşil bir vadiye kamp kurması ile Türklerin açık hedefi haline gelmiştir.
Kraliçe Eleanor ve Fransa Kralı Louis Antakya'ya ulaştıklarında büyük bir ordudan eser kalmamış, çok az soylu ile beraber kaleye sığınmayı başarmışlardı.
Kral ve Kraliçe'yi bölgenin en tehlikeli isimlerinden Kont Raymond karşıladı. Kraliçe Eleanor aynı zamanda Kont Raymond'un yeğeniydi ve bu akrabalık coğrafyada akacak pek çok kanın sebeplerinden birisi olacaktı.
Louis, bir an Kudüs'e gitmek istiyor; ama Raymond ve Eleanor ise Türk hükümdarı Mahmut Zengi'ye karşı savaşmak istiyordu. Eleanor, Louis'i kalmaması halinde boşanmakla tehdit etti.Esasen Eleanor, kendisini bu coğrafyaya ait hissediyor Louis'ten boşanıp amcası Raymond ile evlenip ailesinin mirasını yeniden güçlendirme fikrini ciddi bir şekilde değerlendiriyordu.
Nihayet Kral Louis bir karar verdi.
Kraliçe'nin kendisini terk etmesi yahut Kudüs yolculuğunu durdurması Kral'a bir hakaretti.
Özel bir ekip kurdu ve karısı Kraliçe Eleanor'u Raymond'un sarayından kaçırarak Kudüs'e doğru hareket etti.
Böylesi bir aile kriziyle başlayan yolculuk elbette iyi bitmeyecekti.
Türk Hükümdar Nureddin Zengi; Kraliçe Eleanor'un ve Kral Louis'in tüm birliklerini imha etti.
Mutsuz çift canlarını zor kurtararak süratle Sicilya'ya doğru yol aldılar ve Roma'da Papa'nın huzuruna çıktılar.
4 Temmuz 1149'da mutsuz çift Papa'dan kendilerini boşamalarını arzu ediyordu.
Tarihte Kral Louis'in esamisi çok fazla okunmayacaktı; ama Kraliçe Eleanor'un hikâyesi henüz yeni başlıyordu.
Fransa'da bir anda nefret nesnesine dönüşen Kraliçe Eleanor'un bir sonraki durağı Londra olacaktı.
Kraliçe Eleanor, henüz 18 yaşında genç Kral İkinci Hanry ile evlenerek Fransa Kraliçeliğinden İngiltere kraliçeliğine geçiş yaptı.
Genç Kral İkinci Hanry ile evlenen Kraliçe Eleanor neredeyse her sene bir çocuk dünyaya getirmiş, Haçlı seferi sırasındaki siyasi hırslarını terk etmişti.
Kral, ülke dışına seferlere çıktığında Kraliçe Eleanor'u naibi olarak atıyordu.
Kraliçe Eleanor, Kuzeyli yağmacılar tehdidi, kıtlık ve salgın hastalıklar ile mücadele konusunda kısa bir sürede halkın sevgilisi haline geliyor.
Öyle ki Kraliçelik makamının bugün İngiltere'de bu denli güçlü ve halkın bağlı bir makam olmasını sağlar.
Zaman ilerledikçe Kraliçe Eleanor yaşlanmış, Kral ise hala gençti.
Kralın birçok metresi vardı; ama Rosamund isimli metres Kralı kendisine âşık etmeyi başarmıştı. Kraliçe Eleanor bu duruma dayanamadı ve Rosamund'a suikast tertipledi.
Kralın bu duruma öfkelenmesi, Kraliçe Eleanor'u durduracağı yerde daha da hırçınlaştırdı. Bu kez Kral'a karşı siyasi komploların içerisine girdi.
Kral Hanry, Kraliçe Eleanor'dan kurtulmanın tek yolunun onu İngiltere'den sürmek olduğuna karar verdi; çünkü Kraliçe Eleanor'un komplolarının, tuzaklarının ve şirretinin bir sonu ya da sınırı yoktu.
Kral Hanry, Kraliçe'yi anavatanı olan Akitanya'ya göndererek kurtulmuştu.
Kraliçe Eleanor, burada oğlunu eski kocası Fransa Kralı Louis'in kızı Constance ile evlendirecekti.
Kraliçe Eleanor'un bu planı hem İngiltere'nin hem Fransa'nın hem Müslümanların kaderini değiştirecekti.
Çünkü Kraliçe Eleanor'un oğlu İngiltere tahtına geçecek ve tüm tarihin akışını değiştirecek Aslan Yürekli Richard'ın ta kendisiydi.
Kraliçe Eleanor hem Fransa'dan hem İngiltere'den hem de Ortadoğu'dan sürülmüştü; ama kaba tabir ile dönüşü muhteşem olmuştu.
YORUMLAR
Yorum Yap