Atatürk Ve Lawrence Hiç Görüştü mü?
Lawrence, Türkleri çok iyi tanıyordu ve Atatürk ile bilhassa savaş zamanında yüz yüze karşılaşmamıştı.
- | Son Güncelleme:
- | Yeni Günaydın
30 Eylül 1918 tarihinde Lawrence, komutasındaki Arap birliklerle Şam'a girdiğinde; Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk yalnızca 12 gün önce bölgedeki karargâhından ayrılmıştı.
Bu kısa zaman dilimi içerisinde özellikle Batılı kaynaklar Lawrence ile Atatürk'ün görüştükleri ve politik meseleler hakkında fikir alışverişinde bulunduklarını iddia eder. Esasen bu iddiaların kaynağı Türkçülük ideolojisi üzerine W.G. Childs'ın 1926 yılında İngiliz Savaş Bakanlığı arşivinden yararlanarak kaleme aldığı "History of the Mesopotamian Campaign" isimli eserde ortaya attığı iddialardan ileri gelmektedir.
Childs, eserini kaleme alırken Lawrence'ın tanıklığından yararlandığını ve kendisine Atatürk ile yapılan görüşmeleri bizzat Lawrence'ın aktardığını iddia eder.
Bu iddiaları zayıflatan iki temel unsur bulunmaktadır. İlki Lawrence, "Bilgeliğin Yedi Sütunu (Seven Pillars of Wisdom)" isimli eserde bu görüşmelerden bahsetmez.
Diğer husus ise, Atatürk'ün aktardığı iddia edilen görüşlerin yanlışlığı böyle bir görüşmeyi hayal ürünü kılmaktadır.
Öncesinde meşhur casus Lawrence'ın kim olduğunu yeniden hatırlatmakta yarar var.
Çöl Casusu Lawrence
Lawrence için bir sürü lakap kullanılmıştır. Arabistanlı Lawrence, Casuslar Kralı Lawrence vb.
Ama bunların içinde en ilginç olanı Lawrence'ın da en övündüğü isim; Shaw'ın Oğlu Lawrence'tır.
Casus Lawrence ünlü İngiliz edebiyatçı Bernard Shaw'a yaptığı bir ziyaret sırasında Shaw'ın odada bulunan diğer misafirleri, Lawrence'ı Shaw'ın oğlu zannederek "Ne kadar da yakışıklı bir oğlun varmış" derler.
Baba konusunda oldukça sancılı bir geçmişi bulunan Lawrence bu yakıştırmadan oldukça memnun olmuş ve zaman zaman Shaw'ın Oğlu Lawrence lakabını hem kullanmış hem de bu isimle övünmüştür.
Lawrence savaştan sonra ordudaki görevine hava kuvvetlerinde devam etmiştir.13 Mayıs 1935 yılında motorunda seyir halindeyken bazı görgü tanıklarına göre önüne bisiklet süren bir çocuğun bazı tanıklarına göre ise siyah bir arabanın önüne kırması sebebiyle kaza geçirdiğini iddia etmişti. Lawrence kafatasından ağır yaralanarak hastahaneye kaldırılmıştı.
New York Times'ın hemen ertesi gün geçtiği haber kazayı daha da şaibeli bir hale getirecekti:
Tüm dünyaca Arabistanlı Lawrence olarak bilinen Albay Thomas E. Lawrence'in dün bir motorsiklet kazasında yaralandığı ve Bovington Kampı'ndaki bir askeri hastanede ölümün eşiğinde olduğu bildirilmektedir. I. Dünya Savaşı sırasında Arap isyanının kahramanı yolda bir çocuğa çarpmamak için direksiyonu kırarak bir kaza geçirdi.
Kazada çocuk yaralanmazken, Lawrence şuurunu kaybetmiş bir şekilde bulundu. Bu durumu onun muhtemelen çok hızlı olduğunu göstermektedir. Kaza, Lawrence'in yaşadığı yer olan Clouds Hill yakınlarında gerçekleşti. Ambulans Lawrence'ı hastaneye götürdükten sonra kafasında bir çatlak olduğu tespit edildi. Akrabalarına haber verildi. Ancak bu sabah iyileşme umudu kalmadığı belirtiliyor. Lawrence'in anne-babası Londra'dan havayoluyla Bavington Kampı'na geldiler.
Dünkü kaza, Thomas Hardy'nin yaşadığı yerin yakınlarında meydana geldi. Lawrence saatte 85 mil/hız yapıyordu. Ayrıca Lawrence sık sık 1931'de ölen yaşlı romancı Mr. Hardy'i ziyaret ederdi. Albay Lawrence uzun süren emeklilik hayatından sonra savaştan sonra bıraktığı aktif hayatına geri dönmeyi planlıyordu.
Ayrıca, İngiliz edebiyatında çoktan yer etmiş bir yazar olarak daha aktif bir şekilde edebiyatla ilgilenmeyi düşünüyordu. 'Revolt in the desert' kitabından kazandıklarının önemli bir payını askeri yardım kuruluşlarına bağışlayan Lawrence'in yılda 200 ila 300 paund geliri bulunmaktaydı.
(New-York Times, 1935: 1)
Öncelikle Lawrence'ın anne babası birlikte gelemezdi, çünkü babası ölmüş annesi de hemen gelemeyecek kadar uzak bir bölgede, Çin'deydi.
Üstelik haberin içeriğinde yaralanmış denilen Lawrence için başlıkta hayatını kaybettiği yazılıyordu.
Bu haberden sonra Lawrence uzun süre komada kalmasına rağmen başta Türk medyası olmak üzere neredeyse her gün öldüğüne dair haber yapılıyor, ertesi gün tekzip yayınlanarak hala hayatta olduğu söyleniyordu.
Lawrence'ın ölüp ölmediği tüm dünya medyasında büyük bir muammaya dönüşmüştü. İlerleyen günlerde Lawrence'ın hayatını kaybettiği anlaşılacaktı.
Daha sonra Lawrence vasiyeti üzerine sade bir törenle gömülmüştür. Cenazesine Churchill, Irak Kralı Faysal'ın kardeşi Emir Abdullah gibi önemli isimler katılmıştır.
Görgü şahitlerinin tutarsız ifadeleri ölümünü şaibeli hale getirmiş, birçok kişinin Lawrence'ın öldürüldüğünü iddia etmesine sebep olmuştur.
Bunlar elbette ki Lawrence'ın savaştaki rolünü yadsımak için yeterli değildir. Kışkırtılan Arap aşiretlerinin demiryolu üzerinde verdiği tahribat ve gerilla savaşları Osmanlı'nın bölge ile iletişimini ciddi zaafa uğratmıştır.
Kut'ül Amare'deki Osmanlı zaferinden sonra Lawrence'ın Eylül 1918 yılında Şam'da gerçekleştirdiği saldırıda Osmanlı ağır bir mağlubiyet almıştır.
Bu saldırıda esir alınmaması emrini veren Lawrence teslim olmuş yaklaşık 5 bin askerin başının koparılmasına sebep olmuştur.
Lawrence askerlerin esir alınmayacağı emrini verdikten sonra şu itiraflarda bulunuyor:
Evet, onları isyana ben kışkırtmıştım. Ama böylesine vahşice kan dökeceklerini hiç tahmin etmemiştim. Bazı mahalleleri gezerken silahsız Türk askerlerinin nasıl öldürüldüklerine bakamadım; tiksindim bu vahşetten…
Atatürk'ün savaş hakkında Lawrence anlattıkları
Childs'ın Lawrance'ın anlattığı iddiaların temelsizliğini ortaya koyan bir diğer unsur Atatürk'ün savaş hakkındaki iddialarıdır.
Childs, Atatürk'ün Orta Asya'yı Kızılelma olarak algıladığı ve asıl odaklanılması gereken coğrafyanın Türki Cumhuriyetler olduğunu söylediğini iddia eder. Bu politikanın Alman-Türk ittifakının temel düsturu olduğunu ama hükümetin bu siyaseti uygulamadığı görüşlerine yer verir.
Muhtemelen Childs, Enver Paşa ile Atatürk'ü birbirine karıştıracak kadar ciddi bir anakronizme imza atıyor.
Atatürk'ün hayalperest stratejiler nedeniyle İTC'ye yönelik eleştirileri ortadayken böyle bir görüşü savunacağını düşünmek hatalı olur. Lawrence'ın da böyle bir görüşü desteklemesi ya da aktarması söz konusu olamaz.
Nitekim Lawrence Şam'a girdikten yaklaşık bir ay sonra imzalanan Mondros Mütekaresi'nin yanlış bir karar olduğunu Türklerin silahlı direniş göstereceğini beyan etmesi nedeniyle Londra tarafından gözden düşmesine neden olur. Lawrence, Türkleri çok iyi tanıyor ve Atatürk ile bilhassa savaş zamanında yüz yüze karşılaşmamıştır.
Childs'ın eserinde ortaya attığı iddiaların somut hiçbir delili bulunmaz. Buna rağmen kalburüstü sayısız ciddi çalışmada bu iddiaya defaten yer verilmesini anlamak güçtür.
YORUMLAR
Yorum Yap