Siyasette Dünden Bugüne Kara Propagandalar!..

Türk siyasetinde kutuplaşma ve kara propaganda eksik olmuyor.

  • | Son Güncelleme:
  • | Yeni Günaydın

Montaj video polemiği sürüyor. Türk siyasetinde kutuplaşma ve kara propaganda eksik olmuyor. Tarihçi Prof. Dr. Hakkı Uyar, dünden bugüne yürütülen kara propaganda örneklerini anlattı

Seçim öncesi siyaset dünyası montaj video tartışmalarıyla gerildi.

Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, kendisini PKK liderlerinden Murat Karayılan ile aynı anda gösteren kurgu videoya katıldığı Habertürk TV yayınında sert tepki gösterdi.

Kılıçdaroğlu'nun hedefinde Cumhur İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Recep Tayyip Erdoğan vardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştiren Kılıçdaroğlu, rakibini "montajcılık", "sahtekarlık" yapmak ve iftira atmakla suçladı.

Tartışmaların bu noktaya gelmesine neden video, Erdoğan'ın İstanbul'daki mitinginde gösterildi. Daha sonra ise televizyon ekranlarına taşındı.

Videonun montaj olduğu iddialarının ardından Erdoğan katıldığı TRT yayınında gazeteci Abdülkadir Selvi'nin sorusu üzerine "Kılıçdaroğlu'nun Kandil'dekilerle video çekimleri var. Ama montaj ama şu ama bu" açıklaması tartışmayı daha da alevlendirdi. 

Erdoğan'ın bu açıklaması muhalefetçe "videonun montaj olduğu kabullendi" şeklinde yorumlandı.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da Habertürk'te dün katıldığı bir başka yayında videonun kurgu olduğunu kabul etti.

Kalın, "Bir grup kıvrak zekalı gencin hazırladığı kısa bir video. Bunun bir araya getirildiği unsurlar gerçek. Videonun kendisi bir kurgu" ifadelerini kullandı.

Montaj video tartışması bununla da sınırlı değil. Cumhurbaşkanı adaylarından Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce hakkında da sosyal medyada bazı yayınlar yapıldı. İnce, bunların montaj olduğunu ifade ederken, açılan soruşturmada bazı kişiler gözaltına alınmış, bazı hesaplara ise erişim engeli getirildi.

Siyasette cepheleşme geçmişten beri büyük gerilimlere neden oldu

Türkiye'de siyaset özellikle seçim dönemlerde oldukça sertleşebiliyor.

Bu dönemde bilinçli ve bilinçsiz olarak ortaya atılan iddialar veya yalanlar kimi zaman hayli yayılarak halkın bir nezdinde karşılık bulabiliyor.

Buna inanan çok sayıda insan olabiliyor. Konuyu Dokuz Eylül Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakkı Uyar, Independent Türkçe'ye değerlendirdi.

Türkiye'deki siyasal partiler, Türk demokrasi, CHP, tek parti dönemi ve Türk modernleşme tarihi üzerine çalışan Uyar, bu konularda 10 kitaba imza atan biri.

İkinci Meşrutiyet'ten beri de parti kavgaları ve siyasal kutuplaşmanın olduğunu ifade eden Uyar, bu cepheleşme şöyle sıraladı:

İttihatçı-İtilafçı cepheleşmesi (1908-1922)

Vatan cephesi (DP-CHP, 1958-1960)

Sağ-sol cepheleşmesi (1965-1980)

Milliyetçi cephe (1975-1980)

Laik-İslamcı cepheleşmesi (1990’lı yıllar)

Cumhur ve Millet ittifakları rekabeti.

"Parti kavgası vatana ihanete kadar gitti"

İkinci Meşrutiyet döneminin siyasal ortamındaki parti kavgalarının (İttihat ve Terakki Fırkası ile Hürriyet ve İtilaf Fırkası) ülkeyi olumsuz yönde etkilediğini belirten Uyar, "Sokak terörü, gazeteci cinayetleri (Hasan Fehmi, Ahmet Samim) sopalı seçimler ve sürgünler, iki parti arasında büyük bir nefret yarattı. Ocak 1913'te Babıali baskını bir hükümet darbesiydi. Darbeyi yapanlar İttihatçı, darbeye maruz kalanlar İtilafçı idi. Aradan birkaç ay geçtikten sonra darbeyle gelen Başbakan Mahmut Şevket Paşa, muhaliflerin suikastına uğradı" dedi ve şunu ekledi:

İki grup arasındaki nefret, Milli Mücadele'yi de olumsuz etkiledi. Hürriyet ve İtilafçılar, Milli Mücadele'yi İttihatçı bir hareket olarak gördükleri için desteklemedi. Düşmanla işbirliği yapmayı tercih etti. Parti kavgası vatana ihanete kadar gitti."

İnönü, Uşak'ta taşlandı, İstanbul Topkapı'da linç edilmek istendi

Uyar'a göre cumhuriyetin ilk döneminde de partiler arasındaki rekabet kimi zaman çirkin denebilecek olaylara da neden oldu.

Özellikle çok partili sisteme yeni geçilen 1950'ler siyaseten de sert yıllardı.

Uyar, buna dair bir örneği şöyle anlattı:

Adnan Menderes, 1958'de '... politika ve ihtirastan vareste vatandaşların kin ve husumet cephesine karşı bir vatan cephesi kurmalarını' istedi. Böylece Menderes kendi taraftarlarını 'Vatan Cephesi'nde toplanmaya çağırırken, muhalifleri de 'kin ve husumet cephesi' olarak tanımlıyordu. Dönemin siyasal geriliminin bir ürünü olan Vatan Cephesi uygulaması sırasında muhalif gazeteciler baskı altına alındı. Hapse atıldı. İnönü, Uşak'ta taşlandı, İstanbul Topkapı'da linç edilmek istendi. Bindiği tren durdurularak Kayseri'ye sokulmak istenmedi. 1954'te biraz daha erken bir tarihte Osman Bölükbaşı'nı seçtiği için Kırşehir ilçe yapıldı. İnönü'yü seçtiği için Malatya ikiye bölünerek Adıyaman ili kuruldu. İki il böylece cezalandırıldı."

"İnönü, Menderes'in uygunsuz fotoğrafını kullanmayı reddetmişti"

Uyar'a göre1950'lerin ikinci yarısında Menderes'e ait uygunsuz fotoğrafların İnönü'ye iletildi. Ancak İnönü fotoğrafların kullanımını reddetti ve bunları kendisine ulaştıranlara da kızdı.

"Demirel yumruklandı, Ecevit suikasta uğradı"

1975'te Milliyetçi Cephe (MC) Hükümeti kurulmasıyla ülkede siyasal tansiyonun giderek tırmandığını, sağ-sol çatışmasının sokağa yansıdığını hatırlatan Uyar, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

"Türkiye'deki şiddet olayları giderek tırmandı. TRT'de yaşanan genel müdür krizinden başka, Süleyman Demirel yumruklu bir saldırıya uğradı. MC yandaşları CHP mitinglerine (Gerede, Elazığ, Bayburt, Eynesil ...) saldırdı. Ayrıca, toplumsal olaylar, sağ-sol çatışması ve terör olayları giderek arttı. MC iktidarının ilk altı ayında 21 genç öldürüldü. Başbakan Süleyman Demirel'in 'Bana milliyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz' dediği bu dönemde, 37 kişinin öldürüldüğü 1 Mayıs 1977 katliamı ve Çiğli Havaalanı'nda Bülent Ecevit'e yönelik suikast girişimi yaşandı." 

Baykal ve MHP'lilere yönelik kasetler de siyasi gerilimin yansıması

Uyar, daha yakın zamanlardaki FETÖ ayağı da olan 2010-2011 döneminde eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a yönelik kaset meselesi, birçok MHP Genel Başkan Yardımcısı'na yönelik benzer kayıtlarının ortaya çıkmasının siyasetteki gerilimin bir yansıması olarak değerlendirilebileceğini söyleyerek, "Dolayısıyla aslında yeni bir şeyle karşı karşıya değiliz. Ancak teknolojinin ilerlemesiyle olaylar daha girift hale geldi şüphesiz" şeklinde konuştu.

"Gençlerin öldürülüp cesetlerinin kıyma yapılarak yok edildiği iddia edildi"

"Türk siyasi tarihinde yalan olduğu bilindiği ya da doğruluğu ispatlanamadığı halde ortaya atılmış en önemli suçlamalar nelerdir" sorusuna ise Uyar, şu cevabı verdi:

Bu konuda çok örnek var. Bunlardan bir tanesi 1950 seçimlerinin hemen ertesinde Ömer İnönü'nün bir cinayete karıştığı iddiası… Ömrü cephelerde geçmiş İnönü'nün asker kaçağı olduğu iddia edildi. 27 Mayıs öncesinde gençlerin öldürülüp cesetlerinin kıyma yapılarak yok edildiği de gündeme getirildi."  

"İnönü'nün asker kaçağı olduğunu söylerdik, insanlar inanırdı"

Uyar, "Bu iftira ve iddialar toplum nezdinde kabul görmüş müdür? Seçim süreçlerini etkilemiş midir" sorularını ise "Örneğin Hüsamettin Cindoruk, 'İnönü'nün asker kaçağı olduğunu söylerdik ve insanlar inanırdı' diye gülerek anlatır. Elbette söylenen yalanların ya da yapılan çarpıtmaların etkisi oluyor. Örneğin bu alanda Tek Parti döneminde örtünmenin, Kur'an'ın yasaklandığı, camilerin ahır yapıldığı vs halen toplumda karşılığı olan çarpıtmalardır" şeklinde yanıtladı.

"Geçmişteki bazı uydurmalar günümüzde bile halen seçmen davranışlarını kısmet etkiliyor"

İşin ilginç tarafı ortaya atılan bu iddia ve yalanlar aradan uzun yıllar geçse bile alıcı bulmaya devam edebiliyor.

Uyar, buna dair de "Yukarıda söylediklerime ilave olarak Lozan'ın 100 yıllık olduğu, gizli maddelerinin olduğu, Harf devrimi ile bir gecede cahil kaldığımız, Osmanlı'yı Atatürk'ün yıktığı tarihi saçmalıklar halen muhafazakâr çevrelerde geçerliği olan ve hatta seçmen davranışlarını kısmen de olsa etkileyebilen şeylerdir. İlave olarak Turgut Özal'ın zehirlenerek öldürülmesi, 27 Mayıs'ı İnönü'nün yaptığı (bu arada 27 Mayıs'ın önemli aktörlerinden Türkeş hiç anılmaz) yine popülerliği olan uydurmalardır" şeklinde konuştu.

"Kara propaganda Türkiye’de işlemeye devam ediyor"

Uyar, kara propagandanın en çok mağduru olmuş lider ve parti olarak  tüm zamanlar için İsmet İnönü ve CHP'yi açık ara önde gördüğünü belirterek, "Elbette 27 Mayıs sonrasında Menderes ve DP de benzer kara propagandaya maruz kaldı" ifadelerini kullandı.

Son olarak kutuplaşma siyasetiyle beraber kara propagandanın Türkiye'de işlemeye devam ettiğini vurgulayan Prof. Dr. Hakkı Uyar, "Demokrasi kültürümüz ağırlıklı olarak çatışma üzerine kurulu. Hem basın ve toplum görece çok özgür değil hem de partiler mahalleler olarak ayrışmış durumda. Teknolojinin gelişimiyle beraber sosyal medya da çok yaygın bu amaç doğrultusunda kullanılıyor" diyerek sözlerini tamamladı.

 


 

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yapılmamış.İlk yorum yapan sen ol...

Yorum Yap

Bu Alan Boş Bırakılamaz
Bu Alan Boş Bırakılamaz
Yorum Yapma Şartlarını Kabul Etmediniz