Musa Anter Davası Zaman Aşımında!

Diyarbakır'da suikast sonucu öldürülen Kürt aydın ve yazar Musa Anter davası zaman aşımıyla karşı karşıya.

  • | Son Güncelleme:
  • | Yeni Günaydın

Tarih yaprakları 20 Eylül 1992'yi gösteriyordu. Gazeteci yazar Musa Anter, Kültür ve Sanat Festivali'ne katılmak üzere geldiği Diyarbakır'daydı. 

Anter, Seyrantepe mevkiinde Cumhuriyet Mahallesi 36. Sokak'ta silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi. 

Anter'in yanında bulunan yazar Orhan Miroğlu, saldırıdan ağır yaralı kurtuldu.

Dönemin Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi olayın ardından başlattığı soruşturmanın 1992/2598 numaralı dosyasında uzun yıllar bu cinayet, "faili gayri muayyen" olarak kaldı.

36. duruşma 15 Eylül'de 

Anter cinayetinin de dahil edildiği JİTEM ana davasının 36. duruşması, Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 15 Eylül'de görülecek. 

Dava 30 yıllık süreci tamamlamak üzere. 15 Eylül'deki duruşmada ne çıkıp çıkmayacağı bilinmiyor ama 20 Eylül'de davanın zaman aşımına uğrama tehlikesi var. 

Musa Anter ile beraberken yaralı kurtulan Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) 25. ve 26. dönem Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu ve Anter'in oğlu Dicle Anter, davaya ilişkin değerlendirmede bulundu ve zaman aşımına karşı çıktılar. 

Dicle Anter, "20 Eylül'de 30 senesi dolan davanın böyle sonuçlanmasını kabul etmeyeceğiz, böyle davalarda zaman aşımı insanlık suçudur" derken Miroğlu, "Ben de o dosyanın mağduruyum. Devletin arşivlerinin bir kısmının açılması lazım" dedi.


"Babamın cinayeti belli bir konseptin ürünüdür" 

Babası Musa Anter'in cinayetini "Belli bir konseptin ürünü" diye niteleyen Dicle Anter, "Babam tanıklıklarını kaleme alıyordu. '55 senedir bu davanın davacısı, sanığı ve tanığıyım' diyordu. Devletin başındaki kişilerin girdiği kirli ilişkileri deşifre etmeye başladı" dedi. 

"Bugün Sedat Peker nasıl bir şeyler söylüyorsa o dönem babam da zamanın kirli ilişkileri yazıyordu" diyen Dicle, Anter, "Babamın yazdıkları birçok kesimi rahatsız etti. Böyle olunca hala olgusu bir türlü devlet tarafından kabul edilmeyen JİTEM denilen grubun eliyle babamın katline karar verildi. Ankara'da verilen bu karar Diyarbakır'da uygulandı" diye konuştu. 

Dicle Anter'e göre bu cinayet tamamıyla "derin devlet" eliyle gerçekleşti. Aralarında JİTEM'de görev yapan kişiler de mevcut. Bunlardan biri de daha sonra itirafçı olan Abdulkadir Aygan. 

"Tetikçi ortaya çıktı ama bir şey söylemedi"

Adı geçenlerin doğru dürüst ifade vermediğini, olayda yer aldıkları ortaya çıkanların sorgulanmadığı ve etkin bir soruşturma yapılmadığını ifade eden Dicle Anter, şöyle devam etti: 

İlk önce bir 20 yıl geçti. Sonra yeni bir siyasi süreçle birlikte yumuşama oldu. Dosya raftan indirildi. Arkasından tetikçi Hamit Yıldırım ortaya çıktı. Bu arada Türkiye AİHM tarafından mahkum edildi. Bir maddi ceza verildi Türkiye'ye. Hamit Yıldırım, 5 yıl tutuklu kaldı ama bir şey söylemedi. 15 yıl sonra Türkiye başka bir yol ayrımına doğru gitmeye başladı. Yargı zıvanadan çıktı. Durum böyle olunca bir sonuca ulaşılmadı.

"15 Eylül'deki duruşmada zaman aşımına engelleyecek bir gelişme yaşanır mı yoksa duruşmadan 5 gün sonra zaman aşımına uğrar ve dosya raflara kaldırılır mı" sorusuna Anter şu cevabı verdi: 

"Bugüne hep umutla geldik. Bence binde bir de olsa hala bir umut var. Yani etkin bir soruşturma yapılsaydı bugün bunları konuşmuyor olacaktık." 
 

"Etkin soruşturma yapılmadı, cezasızlık ortada kaldı"

Veli Küçük, Ünal Erkan, Mehmet Eymür gibi isimlerin bildiklerini anlatmadıklarını savunan Anter, şunları kaydetti: 

Etkin bir soruşturma yapılmadı. Cezasızlık ortada kaldı. Tanıklığı olanlar ise gelip bildiklerini anlatmadı. Gelinen noktada Türkiye'den umutlanacak bir şey kaldı mı bilemiyorum. 15'inde ne olacak bilmiyorum. Yani ne umutsuz ne umutluyum. Böyle ortada yani. Duygusuzca ve üzüntülü bir şekilde sinir içerisinde Ankara'ya gideceğim. ‘Bu davanın takipçisi olacağım' diyenlerin sözlerini tutmaları gerekiyor. Bu davayı, Türkiye'deki adaletin, hukukun bir aynası gibi görmek lazım. Böyle davalarda zaman aşımını insanlık suçu olarak görüyoruz.

"Devlet arşivlerinin kısmen de olsa açılması gerekiyor" 

AK Parti MKYK Üyesi eski milletvekili ve olayda yaralı kurtulan Orhan Miroğlu da sadece Musa Anter davası değil, JİTEM ile ilgili dosyanın zaman aşımı tehlikesiyle karşı karşıya geldiğini söyledi. 

Miroğlu, "O cinayetlerin birçoğunda tetiği kimin çektiği belli belirsiz de var ortalıkta ama bu işlerin nasıl planlandığı kimin kiminle ortaklık yaptığı bunlar hala bilmiyor" ifadelerini kullandı.

Karanlıkta kalan cinayetler ve olaylarla ilgili devlet arşivlerinin kısmen de olsa açılması gerektiğini söyleyen Miroğlu, "Ama o arşivler bir türlü siyasi konjonktürel sebepler nedeniyle açılamadı" yorumunu yaptı.  

Bazı cinayetlerde PKK'nın da ortaklığı olduğunu aktaran Miroğlu, "Bu ortaklığı biz hiçbir zaman anlayamadık. Yani boyutlarını göremedik. Birçok cinayet de var bu. Dolayısıyla bir gün bu örgüt tasfiye olacak. Ondan sonra arşivleri açılacak. Onun dışında itirafçıların çoğu da ifadeleri de bilgi kirliliği yaratmaktan başka bir işe yaramadı" değerlendirmesinde bulundu. 

 
"Bu işi iktidar yapsa iyi olur diye düşünüyorum"

Orhan Miroğlu, sözlerini şöyle tamamladı: 

Musa ağabeyinin katledilmesi dahil JİTEM kaynaklı cinayetlerin zaman aşımı nedeniyle rafa kaldırılması çok üzücü olur. Öyle bölük pörçük ama bir bütünsel mantıkla ve anlayışla ele alınmasında fayda var. 2023 seçimleri öncesi bu işi iktidar yapsa iyi olur diye düşünüyorum. Tabii seçime bir yatırım olarak değil. Bu bizim asıl meselemiz yani. Türkiye'nin normalleşmeye ihtiyacı var. Hani bu psikolojinin biraz düzelmesi gerekiyor.

Anter kimdir? Neden öldürüldü? 

"Apê Musa" olarak bilinen Kürt aydını, gazeteci ve yazar Musa Anter, 1920 yılında Mardin'in Nusaybin ilçesine bağlı Eskimağara Köyü'nde doğdu. 

İlkokulu Mardin'de, ortaokul ve liseyi Adana'da okudu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Annesi Fesla Hanım Türkiye'nin ilk kadın muhtarlarındandı. Anter, 1944'te Abdurahim Rahmi Zapsu'nun kızı Ayşe Hale ile evlendi. 

AK Parti'nin kurucularından Cüneyt Zapsu'nun halası olan Ayşe Hanım ile evliliğinden 1945'te büyük oğlu Anter, 1948'de kızı Rahşan ve 1950'de küçük oğlu Dicle dünyaya geldi.

Musa Anter'in ilk gözaltına alınması öğrencilik yıllarında yaşandı. 

Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'a küfrettiği suçlamasıyla 45 gün gözaltında kaldı. 

Canip Yıldırım ve Yusuf Azizoğlu ile birlikte İleri Yurt Gazetesi'ni çıkaran Musa Anter, yayımladığı Kürtçe şiiri "Qimil / Kımıl" sebebiyle 1959 yılında "49'lar davası" kapsamında idam istemiyle ile yargılandı. 

27 Mayıs darbesinin ardından aftan yararlanarak serbest kalan Anter, cezaevinden çıktıktan sonra Deng, Barış Dünyası ve Yön dergilerine yazdı. 

Devrimci Doğu Kültür Ocakları, Halkın Emek Partisi, Mezopotamya Kültür Merkezi ve İstanbul Kürt Enstitüsü'nün kurucuları arasında yer aldı.

Yazdığı kitaplar:

Birina Reş / Kara Yara (1959)

Qimil / Kımıl (1962)

Ferhenga Kurdî-Tirkî / Kürtçe-Türkçe Sözlük (1967)

Hatıralarım I (1991)

Hatıralarım II (1992)

Vakayiname (1992)

Fırat Marmara'ya Akar (1996)

Çinara Min (1999)

Hakkında yazılan kitaplar:

Üç Dönemim Tanığı, Musa Anter, (Ahmet Alış) 2010, Birikim

Musa Anter'li Yıllar, Yurda Kaya (2006, Belge Yayınevi)

Dostlarının Gözüyle Musa Anter, Yavuz Çamlıbel (2010, Kurgu Kültür Merkezi Yayınevi)

Apê Musa – Faili Bilindik Meçhul, Ercan Gün (2011, Karakutu Yayınları)

Kuşatmadan İnfaza Musa Anter Cinayeti, Orhan Miroğlu (2012, Everest Yayınları)

 

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yapılmamış.İlk yorum yapan sen ol...

Yorum Yap

Bu Alan Boş Bırakılamaz
Bu Alan Boş Bırakılamaz
Yorum Yapma Şartlarını Kabul Etmediniz