HDP'li Mithat Sancar'dan Bütçe Konuşması!
Sancar, “Bu bütçe, sizlerin son bütçesidir” ifadelerini kullandı
- | Son Güncelleme:
- | Yeni Günaydın
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, TBMM Genel Kurulu’ndaki bütçe görüşmelerinde, “Bu bütçe, bir seçim bütçesidir. Seçim yatırımı olarak yapılacak harcamalar bütçeye bir açık kalemi olarak önceden konulmuş durumda. Bu iktidar 2023 bütçesini seçim bütçesi yapmaya çalışsa da bu kaynaklarla ayakta tutmaya ve varlığını sürdürmeye çalışsa da hayır, bu mümkün değil. Bu bütçe, sizlerin son bütçesidir. Sizlerin tabelaları depolara inecek, çürümeye terk edilecek. Bu bütçe, bu iktidarın veda bütçesidir. Küçük ortağının da değersiz yalnızlığının müjdecisi bir bütçe olacaktır” dedi.
TBMM Genel Kurulu’nda bugün 2021 Yılı Kesin Hesap Kanun Teklifi ve 2023 Yılı Bütçe Kanun Teklifi görüşülüyor. 12 gün boyunca kesintisiz devam edecek görüşmelerin ilk gününde bütçenin tümü üzerine konuşmalar yapılıyor.
Genel Kurul’da, HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan'ın ardından HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar söz aldı. 2023 yılı bütçesini eleştiren Sancar’ın konuşmasında öne çıkan başlıklar şöyle:
Türkiye, her geçen gün daha fazla yoksulluk, daha fazla açlık ve sefalet, daha fazla yolsuzluk ile tarihinin en önemli seçimine doğru gidiyor. İktidar ortaklarının sözcüleri pembe tablo çizmeye çalışıyorlar ama gerçek öyle değil. İşsizler, emekçiler, emekliler, gençler, kadınlar, engelliler, çiftçiler ve küçük esnaf çok büyük bir kriz ile karşı karşıya. Çok boyutlu bir krizin yarattığı enkazın altında bırakılmak isteniyor.
İktidar bloğu, bu enkazın üzerinden yükselmek, yaratılan devasa imtiyaz düzenini sürdürmek için devletin büyük imkanlarını kullanıyor. Adaletsizliği, eşitsizliği, sömürüyü her alanda derinleştiriyor. İşte 2023 yılı bütçesi, bu çerçeve içerisine yerleştirilerek çıkarılmak isteniyor. Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki konuşmalarda bunun ön hazırlığını hep beraber gördük.
Bu bütçe neyin bütçesi sorusuna birkaç başlıkla cevap vermek mümkün. Bu öncelikle otoriterleşme ve savaş bütçesidir. Bu, bir faiz bütçesidir. Bu, bir seçim bütçesidir. Enflasyonist bir bütçedir. Bu bütçe, sermayeye kaynakların daha çok aktarıldığı bir bütçedir. Kamusal hizmetlerde reel kesintilere uğrayan bir bütçe. Vergiler yoluyla yükün halkların omuzlarına bindirildiği bir bütçe. İktidarın ‘Yüzde 85’ dediği enflasyon, 2023 bütçesinde karşımızda yüzde 160 olarak çıkıyor. Türkiye halklarının boğazından geçen lokmayı her geçen gün küçülten bu enflasyonist politika, son derece asimetrik zenginleşenin de zeminini yarattı, yaratmaya da devam ediyor.
Bir yanda gece yatağa aç giren çocuklar, gün boyunca yoksulluğu iliklerinde hisseden insanlar, gençler, emekçiler, emekliler varken diğer yanda bu düzenin istismarından menfaat sağlayan sermayedarlar ve bürokratik oligarşi var. Utanma gibi erdemlerin yok olduğu, pişkinlikle savunulan bu düzen, yalanla gerilim, çatışma ve savaş politikaları ile sürdürülmeye çalışılıyor.
Bugün Türkiye’de 30 milyon insan açlık sınırının altında yaşıyor. Gençler umutsuz, Türkiye’yi terk etmenin yollarını arıyor. Eğitim sistemi tamamen çürümüş durumda. Öğrenciler ne evrensel değerleri ve bilgi teknolojilerini hak ettikleri gibi edinebiliyorlar ne de bugünlerini ve geleceklerini güvende hissedebiliyorlar.
Esnaf, siftah yapamıyor, mutsuz ve umutsuz. Krediler ile ayakta durmaya çalışıyor. Ayakta kalamayanlar dükkan kapatıp işsizler ordusuna katılıyor. Çiftçi, maliyeti karşılayamıyor. İthalat politikalarından kaynaklı sorunlar nedeniyle üretimden dışlanıyor. Kadınların yaşam hakkı her an tehdit altında. Erkek şiddeti kadınları hayattan koparmaya devam ediyor. Kadın emeği daha derin bir sömürü çarkına bağlanmış durumda. Yüzlerce yıldır elde edilen kazanımlar birer birer gasp edilmek isteniyor. Türkiye, toplumsal cinsiyet eşitliğinde her yıl gerilere düşüyor. 10 milyona yakın engelli; yardım, lütuf anlayışı ile toplumsal ve siyasal hayattan soyutlanıyor.
Halktan toplanan her 3 TL’lik verginin 1 TL’si faiz lobilerine, savaş baronlarına altın tepsilerle servis ediliyor. Milyonlarca emekçinin ve emeklinin sofrasına düşen üç ekmekten biri, işte bu iki lobiye aktarılıyor, paylaşılıyor. Bu yetmezmiş gibi 660 milyar TL bütçe açığı öngörülüyor. Ne demektir bu? Bu bütçe, bir seçim bütçesidir. Seçim yatırımı olarak yapılacak harcamalar bütçeye bir açık kalemi olarak önceden konulmuş durumda. Bu iktidar 2023 bütçesini seçim bütçesi yapmaya çalışsa da bu kaynaklarla ayakta tutmaya ve varlığını sürdürmeye çalışsa da hayır, bu mümkün değil. Bu bütçe, sizlerin son bütçesidir. Sizlerin tabelaları depolara inecek, çürümeye terk edilecek. Bu bütçe, bu iktidarın veda bütçesidir. Küçük ortağının da değersiz yalnızlığının müjdecisi bir bütçe olacaktır.
İktidar, 20 yıldır ülkeyi yöneten kendisi değilmiş gibi yarattığı sorunları çözmenin sözünü veriyor. Böyle bir yaman çelişkiyle yüz yüzeyiz değerli arkadaşlar. Vaatler arka arkaya sıralanıyor ve bütün bunlar kendi ürünleri değilmiş gibi çözüm önerilerini sıralayan konuşmalar yapılıyor, nutuklar atılıyor, vizyon belgeleri açıklanıyor. Oysa halkımızın büyük bir kısmı, bu toplumun büyük çoğunluğu gerçeklerin farkında. ‘Asgari ücreti artıracağız’ diyorlar ama kurdukları ekonomik sistem, enflasyonist politikalarla alım gücünü de yok ediyor. Paranın değeri pula çevriliyor, tüm emekçiler artık açlık sınırında yaşayan asgari ücretli hâline getiriliyor.
‘Emeklilikte Yaşa Takılanlar’ın (EYT) emeklilik haklarını teslim edeceğiz’ diyorlar. Oysa AKP Genel Başkanı, bundan bir süre önce ne demişti? ‘Seçimi kaybetme pahasına bu işi yapmayız’ demişti. Yani ‘Seçimi kaybetme pahasına bile olsa yapmayız’ demişti. Şimdi ne oldu ne değişti? Neden EYT'lilere haklarını vermekten söz ediyor bu iktidar? Çünkü bütün bunlar seçim yatırımı ve seçimi kazanmak, iktidarı sürdürmek amaçlı manevralar.
Yeni bir sosyal konut projesi açıklandı. Peki nereden çıktı bu ihtiyaç? Barınma sorununun sorumlusu kim? Bugüne kadar ev sahipleri ile kiracıları birbirine düşüren, bu nedenle hayat kayıplarının dahi yaşandığı sorunu bu iktidar değilse kim yarattı? Peki İstanbul'da en düşük kiranın 5 bin, Ankara'da 4 bin TL seviyesinde olduğu bu düzeni kim yarattı? Bu konut projesi için iki yıl sonrasına randevu veriyorlar; insanlarımızın umutlarını, gelecek kaygılarını istismar ediyorlar ‘Bize oy verin, iki yıl sonra bu projeyi hayata geçirelim’ diyorlar.
KYK borçlarının faizlerini siliyorlar. Oysa yapılması gereken bütün borçların silinmesidir, sadece faizlerin değil. Biz söz veriyoruz; evet, KYK borçlarının faizlerini değil, tamamını sileceğiz. Çünkü bütün öğrencilerin karşılıksız, eğitimlerini sürdürebilecek düzeyde bursa sahip olmaları bir haktır. Bu hak, sadece faiz silmek ile teslim edilmiş olmaz. Bütün bu saydıklarımızın hepsi yurttaşlarımızın haklarıdır. Hiçbiri seçim malzemesi yapılamaz. HDP olarak bizler, bütün yurttaşlarımızın ekonomik ve sosyal haklarını sonuna dek savunmaya, onlar için mücadele etmeye, insan onuruna yaraşan bir çalışma yaşamına, insanca ücret ve hak mücadelesinde emekçilerin yanında onlarla omuz omuza olmaya devam edeceğiz.
Burada iki büyük dünya savaşını görmüş, savaşın ortasında yaşamını yitirmiş büyük bir düşünürün, Walter Benjamin’in sözünü de hatırlatmadan geçmek istemem. Diyor ki ‘Ortada bir düşman olmaması ve barışın ne olduğu bilinmesine rağmen savaşı övmekten çekinmeyecek kadar dar ufuklu olmanın sonucu, ufaktaki yıkımdır, savaşın yıkıntılarıdır’. Bizler de tekrar hatırlatıyoruz; savaş politikalarında ısrar, yoksullukta ve yıkımda ısrardır. Çözüm, diyalogdadır, siyaset zeminindedir, müzakerededir ve gerçek bir mutabakat arayışındadır. HDP, bu konuda üzerine düşen her türlü sorumluluğu, bundan önce olduğu gibi bundan sonra da yerine getirmeye söz veriyor.
Bütçe hakkı nereden çıkmış diye uzun uzun anlatacak değilim ama akademide basit bir örnekle ya da tarihsel göndermeyle açıklanır bu; başlangıcı 1215'e, Magna Carta'ya dayandırmış. Evet, doğrudur da. Bütçe hakkı Magna Carta'yla kazanılmıştır. Bütçe hakkı, modern demokrasilerin girişiminde belirleyici bir dönüm noktasıdır.
Kral John'un 13'üncü yüzyılda, yani 1200'lerin başlarında aşırı vergi salmasına ve bu vergileri kullanarak aşırı harcamalarda bulunmasına karşı halkı da arkalarına alan baronların bir isyanı söz konusu olmuştur. Peki buraya kadar olanı biliyoruz. Diğer, anlatılmayan kısmını ise ben burada sizlerle paylaşayım, ders kitaplarında yok. Ne için topluyordu bu paraları Kral John? Sürekli vergileri artırmasının sebebi neydi? Sürekli savaş politikalarıydı. Durmadan savaşlar yürütüyordu, her seferinde kaybettiği yerleri geri almak için daha da büyük savaşlara soyunuyordu ve daha fazla paraya ihtiyaç duyuyordu. Dolayısıyla yapacağı şey, halkın varlıklarına daha fazla el koymaktı. Kendisi de öyle yapıyordu ama artık bıçak kemiğine dayanınca, özellikle işte o dönemin baronlarının da öncülüğünde isyan başladı, kendisi de masaya oturup bu Magna Carta'yı imzalamak zorunda kaldı.
Magna Carta, aynı zamanda barış hakkının sembolüdür. Yani hem bütçe hem barış hakkı aynı belgeyle ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla altını çizelim; bütçe hakkını terk ettiğiniz veya kaybettiğiniz anda barış hakkınız da tehlike altına giriyor, yok oluyor. Daha açık söyleyelim; otoriterlik ile savaş arasında, demokrasi ile barış arasında kopmaz bir bağı işte bu tarihsel örnek bize açıkça gösteriyor. Eğer bütçe hakkını kaybederseniz barış hakkınız da tehlikeye girer. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, bütçe hakkını gasp eden bir sistem. Bütçe hakkı gasp edildikçe savaş politikaları derinleşiyor, otoriterlik ilerliyor.
YORUMLAR
Yorum Yap