Almanlar, Zeus Sunağı'nı Türklerden Nasıl Alabildi?
Bergama'dan çalınan Zeus Sunağı politik zorbalığın en mücessem örneğiydi
- | Son Güncelleme:
- | Yeni Günaydın
Osmanlı döneminde 'âsâr-ı atîka' olarak isimlendirilen tarihi ve doğal miras; Fransa, Almanya ve İngiltere tarafından acımasızca yağmalandı.
Bu eserler şu anda British Museum, Louvre Museum ve Berlin Museum'da en nadide eserler olarak sergileniyor.
Çoğu âsâr-ı atîka; tüccar, seyyah ve arkeolog kılığında gelen yabancılar tarafından Osmanlı topraklarından çalındı.
Bazı eserler çok küçük bedeller ve rüşvetlerle yurt dışına çıkartıldı.
Osmanlı'nın tarihi değerini geç de olsa anladığı eserleri koruma teşebbüsü ise büyük devletlerin siyasi baskısı karşısında çoğu zaman Osmanlı'nın geri adım atmasıyla neticelendi.
Bergama'dan çalınan Zeus Sunağı bu politik zorbalığın en mücessem örneğiydi.
En acısı bu devasa yapının 10 sene boyunca sandıklar içerisinde Berlin'e götürülmesi oldu.
Alman büyükelçileri ve siyasiler İstanbul hükümetinin bu tahliyeye karışmaması için satın alma, rüşvet ve siyasi baskı dâhil olmak üzere her yolu kullanmıştı.
Osman Hamdi Bey, Almanların Bergama'daki son eserleri de sandıklar içerisinde taşıması hadisesini İstanbul'a şöyle bildirecekti;
…Almanyalıların mukaddemâ istihsal etmiş oldukları [önceden aldıkları] ruhsat mucebince Berlin'e nakletmiş oldukları asârın [Pergamon Sunağı'nın parçalar hâlinde taşınmasının] enkaz ve eczası olarak muahharan[eserden geriye kalan yıkıntı ve parçaların son defa olarak] bulup yetmiş[70] sandık derununa [içine]vaz' etmiş oldukları[koydukları]bin dokuz yüz on yedi [1917] parçanın dahi Berlin'e irsali[ulaştırılması] iltimasında bulunmuşlardır. iltimas olunmuş, ve eğer çi [eğer ki] evvelce verilen mezuniyetin [önceden verilen kazı araştırması izninin] müddet-i münkaziye olması hasebiyle [sürenin sona ermiş olması nedeniyle]ecza-yı mezkûrenin [kazıda elde edilen söz konusu parçaların] nakline selâhiyetleri yok ise de [yetkileri bulunmamakla birlikte], bunların Almanya müzesince ehemmiyeti hâiz olduğu ve Müze-yi Hümâyûnca işe yarar şeyler bulunmadığı[Sadrazamın ve bürokratlarının görüşüne göre, Osmanlı müzesince önemi yok muydu acaba?!]…
Osmanlı topraklarındaki tarihi eserler acımasızca yağmalanırken Halil Edhem Osmanlı'daki birçok kişinin konuya bakışını ve kavgasını şöyle betimleyecekti:
Evvela şunu söyleyeyim ki, Avrupa'da bazı kimseler vardır ki, müzelerin göreceği vazife ve hizmet bitmiş olduğundan artık onlara lüzum olmadığını iddia ederler. Hatta müze kelimesini bile artık işitmeğe tahammül edemezler.
Bizde ise bu akılda adamlar maalesef el'an az değildir. 'Bu kırık taşları bu kadar masrafla toplamakta ne mana vardır. Bunlar hükümete büyük yük oluyor. Bunları satıp başımızdan def etmeliyiz' diyerek, acizlerine[bana] bu işlerin başında olduğum sırada hitap edenler çok olmuştur.
Hattâ Balkan Harbi'nde, müzemizin en kıymetli parçaları bir ecnebi hükümdara bir milyon liraya resmen terhin edilmek[rehin verilmek] tehlikesine bile girmişti.
Zeus Sunağı'nın yalnızca 20 bin Mark gibi komik denilecek bir rakamla Osmanlı'dan Berlin'e taşınmasına İstanbul Hükümeti tarafından izin verilmişti.
Bu işleme direnen bazı devlet adamları olsa da çoğu cahil bürokratın telkini ve Almanların siyasi ağırlığı bu satışın gerçekleşmesine neden oldu.
Kamil Paşa'nın Zeus Sunağı'nın kaçırılmasına müsaade eden şu emirnamesi ise tarihin utanç vesikalarından birisi olarak kayıtlara geçti:
Maarif Nezaret-i Celilesi'nin Meclis-i Mahsus-ı Vükelâda [Bakanlar Kurulunun konuyla ilgili özel oturumunda]mütalâ olunup melfufatıyla maan [ekleriyle birlikte] arz ve takdim kılınan tezkeresi mealinden müsteban olduğu [özetinden anlaşıldığı] veçhile [üzere], Almanluların [Alman devletinin] mukaddema istihsal etmiş oldukları ruhsat mucebince [önceden aldıkları izin gereğince], Berlin'e nakl eyledikleri asâr-ı atîkanın [eski eserlerin],enkaz ve eczası olarak[eserlere ait parçaları] muahharan [daha sonra] bulup yetmiş sanduk derununa vaz' eyledikleri [70 sandık içine yerleştirdikleri] bin dokuz yüz on yedi [1917] parçanın dahi Berlin'e iysali [ulaştırılması] Bergama'da bulunan Berlin Müzesi Müdürü tarafından talep ve iltimas olunmuş, ve eğer çi [eğer ki] evvelce verilen mezuniyetin [önceden verilen kazı araştırması izninin]müddet-i münkaziye olması hasebiyle [sürenin sona ermiş olması nedeniyle] ecza-yı mezkûrenin [kazıda elde edilen söz konusu parçaların] nakline selâhiyetleri yok ise de [yetkileri bulunmamakla birlikte], bunların Almanya müzesince ehemmiyeti hâiz olduğu ve Müzeyi Hümâyûnca işe yarar şeyler bulunmadığı [Sadrazamın ve bürokratlarının görüşüne göre, Osmanlı müzesince önemi yok muydu acaba?!] cihetle ecza-yı mezburenin [sözü edilen arkeolojik parçaların] jigantomaş [Yunanca Gigantomaghi] tabir olunub elyevm Berlin Müzesinde bulunan cesim parlifin alçıdan mamûl modeli Müze-yi Hümayûn'a gönderilmek üzere Almanyalulara terk olunması müdir-i mumaileyh ile [Konze ile] kararlaşdırılmış olduğundan bahisle, icra-yı icabı istifsar olunmasına ve vakıâ ecza-yı merkûmenin asılları Berlin Müzesi'nde olmak hasebiyle,bunlar Müze-yi Hümâyûn'a bittabi işe yaramayacağı[?!] gibi işbu icraya mukabil [bu uygulamaya karşılık] olmak üzere salifül beyan parlifin bir kıta modeli dahi gönderileceği beyan kılınmasına nazaran ecza-yı mezkûrenin Almanyalulara terk olunması meclis-i mezkûrca [Bakanlar Kurulu'nca] dahi tensip olundu [uygun görüldü] ise de olbabda irade-yi seniyye-yi cenab-ı padişahi ne veçhile şeref sünuh ve südur buyurulur ise[padişahın konuyla ilgili irade koymasına göre]merzuk- münifi infaz olunacağı beyanıyla tezkere-yi senaveri terkim kılındı efendim. Fi 20 Muharrem sene 304, fi 7 Teşrin-i evvel sene 302.
Sadrazam Kâmil.
Eski kültür bakanlarından birisine "Bu sunağın Türkiye'ye getirilmesi mümkün değil midir" diye sorduğumda tebessüm etmiş ve "Almanlar değil sunağı, bir çakıl taşını bile vermezler bize" demişti.
YORUMLAR
Yorum Yap