Doğu-Batı Arasında Kedi Tarihi!

Kedi, Doğu medeniyetinde evde beslenen ve dostluk ilişkisi en güçlü hayvandır.

  • | Son Güncelleme:
  • | Yeni Günaydın

Kedi, Doğu medeniyetinde evde beslenen ve dostluk ilişkisi en güçlü hayvandır. Gelgelelim ki zavallı kedilerin talihi aynı tarihlerde başka coğrafyalarda pek parlak görünmüyordu

Kedi, Doğu medeniyetinde evde beslenen ve dostluk ilişkisi en güçlü hayvandır.

Bilenler mutlaka hatırlar Kanuni Sultan Süleyman devrinin önemli şairlerden Meali'nin kedisinin ölümü üzerine yazdığı "Kedi Mersiyesi" bu dostluğun nasıl anlam taşıdığını ortaya koyar:

Yandun ölüm oduna derd ile nâgâh pisi
Hasretâ şîr-i ecel buldu sana râh pisi
Nidelüm ah pisi neyleyelüm vah pisi
(Beklenmedik bir anda elden çıktın. Ölüm ateşiyle sen de yandın. Ecel arslanı seni aldı götürdü. Nidelim âh kedi, neyleyeyim vâh kedi)


Serçe tutar gibi tutar idi tavukla kazı
Kendi akran gibi şîr ile ederdi bâzı
Nice kâfir sıçan öldürmüş idi ol gâzi
Nidelüm ah pisi neyleyelüm vah pisi
(Tavuk ile kazı serçe tutar gibi yakalardı. Aslanla kendi akranı gibi oynardı. O gazi kedi nice kâfir fareyi tutup öldürmüştü. Nidelim âh kedi, neyleyeyim vâh kedi)


îr-i merd idi bahâdurdı yavuz gürbe idi
Yaşlu sanman anı genç idi katı körpe idi
Bıyığı kıllarının her biri bir harbe idi
Nidelüm âh pisi neyleyelüm vâh pisi
(O, mert bir aslandı, yavuzdu ve yiğitti. Sen onu yaşlı sanma, aksine çok genç ve körpeydi. Zira bıyığının her kılı âdeta kısa bir mızraktı. Nidelim âh kedi, neyleyeyim vâh kedi)


Rûhı şâd ola ki incitmez idi kimesneyi
Ne gönindeki biti ne kulağındaki keneyi
Paça ile bası hoş idi severdi teneyi
Nidelim âh pisi, neyleyeyüm vâh pisi
(Ruhu şâd olsun ne derisindeki biti ne de kulağındaki keneyi incitmezdi. Paça ile tahılı gayet çok severdi. Nidelim âh kedi, neyleyeyim vâh kedi)

Şimden girü sıçan duta bütün dünyâyı
Kemüre heybeyi çuvalı, dele torbayı
İnlede yoksuklu ve yoksul ide bayı
Nidelim âh pisi, neyleyeyüm vâh pisi
(Bu saatten sonra bütün âlemi fareler tuta. Heybeleri kemireler ve torbaları deleler. Yoksulları inleteler ve zengini yoksul yapalar. Nidelim âh kedi, neyleyeyüm vâh kedi)

(Kaynak: Kedinin Ölümüne Yazılan Bir Mersiye:
Ah Pisi Vah Pisi - Tarih ve Medeniye


Velhasıl Osmanlı'da kedilerin bu denli önemli olmasının tek nedeni cana yakın olmaları değildi.

Salgın hastalıkların çoğu sıçanların tüylerinde taşıdıkları bitlerle ülkeden ülkeye yayılıyordu ve Osmanlılar bu tehdidin farkındaydı. 

Dolayısıyla kediler Türklerin sağlık bekçileriydi aynı zamanda.

Gelgelelim ki zavallı kedilerin talihi aynı tarihlerde başka coğrafyalarda pek parlak görünmüyordu. 

Avrupa'da kedilerin serencamı

Ortaçağ ile beraber kedi Avrupa'da sihir, büyü ve cadılık imgeleri ile beraber kullanıldı.

Bilhassa Papa IX. Gregory döneminde birçok soylu kimse kedilerle efsunlu ayinler tertip etmekle suçlanınca kediler büyük bir nefret nesnesine dönüştü. 

Engizisyon mahkemelerinde yakılan veya boğdurulan, cadı olduğu iddiasıyla, kadınlar varsa kedileriyle birlikte gömülürdü.

Bilhassa yaşlı kadınların kedi beslemeleri mutaassıplar için tedirginlik veren bir eylemdi. 

Papa IX. Gregory döneminde kedi katliamı öyle boyutlara ulaştı ki Allah'ın laneti bu garip mahlûkların imdadına Hızır gibi yetişti.

"Hıyarcıklı Veba" olarak bilinen salgın karşısında tek çözüm kedilerdi; çünkü hastalığı taşıyan fareleri durdurabilecek yegâne güç onlardı.

Kedi bu misyonu sebebiyle gerekli görülmüşse de Osmanlı'daki yahut Mısır'daki gibi bir gönül bağı yoktur. 

Ta ki Britanya Kraliçesi Victoria kedilere ilgi duyana dek. 

Kraliçe Victoria'nın kedilere olan düşkünlüğü evvela İngiliz burjuvası ve ardından da tüm Avrupa'da büyük bir kedi modası başlatır.

"Fransa kralı 30 bin kediyi neden öldürdü?"

Bu iddiada adı geçen Fransız Kralı III. Hanri olduğunu belirtelim. 

III. Hanri'nin hayattaki en büyük korkusu kedilerdi. Bu korku öyle boyutlara ulaşmıştır ki Kralın akli melekelerini tehdit eder hale gelmişti. 

Bu yüzden hükümet şehirdeki kedileri toplatma kararı almış ve bu faaliyette 30 bin civarı kedinin hayatını kaybettiği söyleniyor. 

Fransız resmi kaynaklarında III. Hanri'nin kedi korkusu ele alınmışsa da katliamdan bahsedilmiyor.

Bu iddia yalnızca Kral muhalifi kaynaklarda yer alıyor. 

Velhasıl Hz. Muhammed'in kedilere olan ilgisine de değinmeden geçmeyelim.

Sahabelerden bir kısmı Abdurrahman İbni Sahr'ın kedileri beslemesinden rahatsızlık duyarak, peygambere şikâyet etmişti.

Sebep olarak sokakta gördüğü her pis kediyi evine götürmesi ve onları beslemesi sunulmuştu. 

Peygamber bir gün Abdurrahman İbni Sahr'ı gerçekten de yavru bir kediyi sokakta alıp severken görür.

Peygamberin kendisine yaklaştığını gören İbni Sahr onu hemen hırkasına gizler.

Peygamber ise ona şöyle seslenir:

Utanma, öğün. Sen kedi babasısın. 

Bu olay sonrası İbni Sahr artık Ebu Hureyre olarak bilinir.

İlerleyen zamanlarda peygamber bir vesileyle "kedi sevgisinin imandan olduğunu" söyler, sahabe hayretle nedenini sorunca Allah Resulü "Ebu Hureyre bilir" yanıtını verir. 

Kedi tuhaf bir hayvan.

Kimi dönem ve coğrafyada kutsal kabul edilmiş; sözgelimi, Mısır'da kötü ruhlara karşı insanları koruyan bir tür bekçi olarak görülmüş.

Bu durum Uzak Doğu'da da benzer şekilde cereyan etmiş ve tapınak muhafızları olarak değerlendirilmişlerdir.

Roma döneminde kedi sosyetenin saygınlık unsurudur. Romalı zenginler çeşitli kedileri evlerinde besleyerek onlara büyük önem atfetmişlerdi.

Öyle ki bazı belgelerde bazı kedi çeşitlerinin ortalama bir köle fiyatından hayli pahalı olduğu görülmektedir. 


Independent Türkçe

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yapılmamış.İlk yorum yapan sen ol...

Yorum Yap

Bu Alan Boş Bırakılamaz
Bu Alan Boş Bırakılamaz
Yorum Yapma Şartlarını Kabul Etmediniz