Vedat Bilgin'den 'Asgari Ücret' Açıklaması!

"Temmuz ayında yeniden düzenleme yapacağız"

  • | Son Güncelleme:
  • | Yeni Günaydın

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, "Asgari ücreti 8 bin 500 lira yaptık ama bugün hayat pahalılığı ücretleri aşındırıyor. Onun için Temmuz ayında yeniden düzenleme yapacağız" dedi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, AK Parti Ankara 2. bölge Milletvekili adayı Vedat Bilgin, 24 TV ekranlarına konuk olarak gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Bakan Vedat Bilgin, "Sayın Cumhurbaşkanımızın verdiği müjde fevkalade önemli. Bilhassa doğal gaz müjdesinden sonra sadece bulunması değil çıkartılıp karaya ulaştırılıp sisteme bağlanması fevkalade büyük bir olaydı. Şimdi de 100 bin varillik günlük üretim de çok önemli. Biz zaten bununla ilgili gelişmeyi bekliyorduk. Enerji Bakanımız Fatih Bey zaman zaman bize bilgi veriyordu ama bütün ölçümlerin tamamlandıktan sonra rakamları tespit ettikten sonra Cumhurbaşkanımıza ileteceğini söylemişti. Bütün dünya duydu, Türkiye gerçekten Gabar'da büyük bir keşifte bulundu. Bölgede daha büyük kaynakların olduğuna ilişkin bir bilgimiz var ama bu tabi Türkiye için büyük bir adım. Terör Türkiye'ye sadece terörle mücadelede kaybettirmedi. İnsanlarımızın hayatını cehenneme çevirerek hayatlarını çaldı. Bir başka şey de ülkemizin bölge insanımızın sahip olduğu değerlerin ortaya çıkmasını engelledi. Bu bir anlamda Türkiye'nin barış içerisinde o bölgede neyi keşfedeceğini, o bölge insanının istihdama üretime katılmasını engelledi. Şimdi de doğal kaynaklara ulaşmanın önünü açtığını gösteriyor. Bu bakımdan barış fevkalade önemli. Barış içerisinde demokrasi, demokrasi içerisinde terörle mücadele önemli. Türkiye'nin terörle mücadelesine ilişkin ezberlenmiş yalanlar var. Bunlar gayri ciddi şeyler. Özgürlüğün ve demokrasinin teminatı terörün etkisiz hale getirilmesidir. İnsanların canlarından daha kıymetli bir şey var mıdır? Türkiye demokrasi içerisinde terörü etkisiz hale getiriyor ve bölgede gündelik hayatın barış içerisinde sürdürülmesini yarattıkça da Türkiye'nin nelere sahip olduğunu bütün milletimiz hissediyor ve yaşıyor. Onun için ben çok kıymetli biliyorum ben bu olay" ifadelerini kullandı.

"Sayın Cumhurbaşkanımızın açıklamasıyla birlikte bu soru tarafıma çokça iletildi. Biliyorsunuz depremden sonra bizim dosya dosya meclise intikal ettirdiğimiz konular vardı" diyen Bakan Bilgin, konuşmasını söyle sürdürdü:

Son hazırlıklarımızdan biri de 7500 liranın üzerinde alan alanlara ilişkin kademeli zam planlamıştık. Bunları inşallah Temmuz ayında uygulamaya sokacağız. Bu düzenlemeyi kapsamlı bir şekilde ayrıntılı bir çalışma yaptık. Prim ödeme prim gün sayısı çok az olan yaklaşık 450 bin insan var. Onlara devlet sizin de bir geliriniz olsun diye bir maaş bağlamış. Biz 7500 TL yapınca onlar da o rakama çıktı. Ama dediğiniz gibi 6-7 bin TL maaş alanlarla ilgili farklılaştırmış bir yansıtma oranlarıyla onları dikkate alan bir değerlendirmeyi Temmuz'da yapacağız. Temmuz'da zaten bir düzenleme yapmamız gerekiyor o konuyu da onun içerisinde yapacağız. İntibak deyince teknik olarak bizim anladığımız şu. Bazıları sigorta primi ödeyenler bir tarihte ödemelerini durdurmuş ve sistem dışına çıkmışlar. Onlar şu anda sisteme dönmek istiyor. Onlardan şöyle bir talep var. Yeniden dönelim bizim intibakımızı yapın ama durdurduğumuz güne göre yapın. Bu doğru değil tabii ki. Biz durduğumuz günün değil güncellenmiş fiyatlarla intibaklarını gerçekleştiririz. Prime dayalı bir emeklilik düzeni olması lazım. Dolayısıyla prim ödemeden emeklilik sistemini sürdürmek mümkün değil ama intibak yolu açık tabi güncellenmiş fiyatlarla olursa."

"Tek tip sigortalık mümkün mü? " sorusuna ise Bakan Bilgin şöyle konuştu:

"Maliye ile ilgili kayıtlardan sosyal sigortalar sistemine girmek mümkün değil. O maliyeyle ilgili vergiyle ilgili düzenleme. Biz prim gününe esas olacak şeyin çalışma hayatıyla ilgili bir kaydının olması. Sigorta sistemine müracaatın olması. Öyle bir kayıt varsa o tarihte çalıştıklarını gösteren bir belgeleri varsa o bizim için önemlidir. Onunla bize müracaat ettikleri takdirde bütün geriye doğru yapabiliriz işlemi. Ama ellerinde öyle bir belge yoksa iş akdini gösteren bir belge yoksa onu gerçekleştirmemiz beklenemez. Çok farklı zamanlarda çok farklı iş statülerinde işe girenler var. Düşünün şu anda Türkiye'de istihdam edilen insanların sayısı 31 milyonu aştı. 31 milyon insan içerisinden geriye doğru baktığınız zaman sistem içinde farklı uygulamalar da var onların hepsinin tek tipleştirilmesi mümkün değil. Ama kapsamlı bir reformla bunlar arasında eş güdüm sağlayarak prim farklılıklarını da standardize ederek bu yapılabilir ama bu kapsamlı bir reformla mümkün."

'Şu an birinci dereceye gelebilen herkesin 3600'e sahip olması gerekir'

Bakan Bilgin, "3600 ek gösterge meselesi belli meslek gruplarına dönük bir şeydi. Biz bunu genişlettik. Birçok meslek grubunu kattık. Bazı askeri rütbeleri kattık, uzman çavuşlar, avukatlar vs. Bir de herkese 600 ek puan verdik hiç göstergesi olmayan personel vardı onları da ek 600 puan vererek işe başladık. Fakat orada bir eksik kaldı onu tamamlayamadık. O da şu birinci dereceye gelebilen herkesin 3600'e sahip olması gerekir. Onu yetiştiremedik onu da yetiştireceğiz inşallah" dedi.

Taşeronların bütün detaylarını çalıştıklarını belirten Bakan Bilgin, "Asıl işte taşeron çalıştırılamaz. Direğe çıkan adam enerji yapıyor onun yerine taşeron olmaz, yerin altında taşeron olmaz. Bunu kesin bir kurala bağlayan yeni bir düzenlemeyi hazırladık dosyasız hazırdı ama deprem bize süre kaybettirdi meclisin çalışmamasından dolayı oraya son gün de geçici işçileri yetiştirebildik ve o sorunu çözdük" diye konuştu.

Avans ödemesi olur mu?

Bakan Bilgin, "Bazıları başvurmuştur ama hak edişi yok, şartları tutmuyor. Öyle durumda olan yaklaşık yüzde 7 gibi bir rakam var. Böyle olunca da sonradan onu geri almak vs" dedi.

"Asgari ücret ne kadar olur?" sorusuna Bakan Bilgin şu yanıtı verdi:

"Biz orada bir kaç şeye bakıyoruz. Türkiye'de şu anda enflasyon düşüyor ama fiyatlar düşmüyor. Fiyat artış hızının düşmesi enflasyon. Ama fiyatlar yüksek. Bu fiyatların ücretler üzerindeki olumsuz etkisini kırmak için elimizde iki tane demokratik sistemin iki kurumu var. Birisi toplu sözleşmeler, diğeri de asgari ücret. Asgari ücretin özelliği şu en alt düzeydeki daha aşağı ücret olmaz. Demokratik sosyal hukuk devleti böyle bir kural koymuş ve biz de bunu yaklaşık 60 yıldır uyguluyoruz. Biz burada tarihsel olarak büyük bir adım attık. Birçok şey yaptık. Saymaya kalksam bazen ben bile unutuyorum. O kadar çok şey yaptık ki bir kısmını unuttum. Şunu muhakkak vurgulamak isterim. Bu tarihi bir olay çünkü. Bunu hep şöyle anlatıyorum. Rahmetli Ecevit çalışma hayatının ilk çalışma bakanıdır. Ne iş yapmıştır çok unutulmaz bir çalışma bakanıdır. Neden toplu sözleşme düzenini ilk uygulayan çalışma bakanı olduğu için. Onunla ilgili yönetmelikleri prosedürleri falan. Onun içindir ki Başbakan hastaneye yattığı zaman Zonguldak'tan işçiler geldiler elbiseleri ile hem tabutunun başında daha sonra hem hastanede önünde saygı duruşunda bulundular. Sonra Ecevit başbakan oldu hükümet programına koydu ama yapamadı. Neydi o asgari ücreti vergi dışı bırakamadı ki bunu kimse bırakamadı. Bunu biz gerçekleştirdik 1,5 yıl önce. Bu çalışma hayatında gerçekten devrim niteliğinde bir olaydır. Biz öğrencilik günlerimizde çok eylemli bir dönemde öğrenci oldum. Bir grup arkadaşımızla fabrika o dönem fabrika ama şu an baktığımızda küçük bir atölyeymiş. Onun duvarına asgari ücretten vergi alınması diye yazı yazdık. Şablonumuz vardı götürüp yazı yazdık onun altına sağ tarafına da bozkurt logosu yaptık. Milliyetçi işçi sendikaları vardı onun adına yapıyorduk.

Kimin yaptığı belli olsun diye 3 arkadaşla yaptık bunu. Bunu oraya yazarken bunu kaldırmak benim çalışma bakanlığıma nasip olacak. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu kararlılığıyla bu meseleyi çözelim. İşçilerin asgari ücretinden devlet para almasın kararıyla yapıldı bu, yoksa yapılamazdı. Bunun yaklaşık maliyeti 90 milyar TL. Sadece onunla kalmadı bütün ücretlilerin asgari ücret düzeyinden vergi alınmadığı bir uygulama gerçekleştirdik. Biz Ocak ayında asgari ücreti 8 bin 500 lira yaptığımızda Mustafa Kartoğlu beyle de bir telefon konuşması yaptım, medyada durum nasıl diye birkaç arkadaşımla Mustafa Bey'den farklı başka gazetelerle de konuştuk ve 8 bin 500 TL yaptık. Hayat pahalılığı ücretleri aşındırıyor. Geçen yıl da Temmuz'da düzenleme yapmıştık."

"Asgari ücret 5 haneye çıkar mı?" sorusuna Bakan Bilgin şu yanıtı verdi:

"Şimdi rakamla ilgili bir şey söylemeyeyim. Orada fiyat artışlarını fiyatların genel seviyesini ve ücretlerin reel alım gücünü ölçen parametrelerimiz var ona göre değerlendiriyoruz."

Ev hanımlarının emekli olması için sigortaya müracaat etmeleri gerektiğini kaydeden Bakan Bilgin, "Gönüllü olarak kendileri başvurduğu takdirde onların primlerinin büyük bir bölümünü devlet karşılayacak. Dolayısıyla ev hanımları evde çocuklarla da uğraşırken emeklilik hakkı elde etsinler istiyoruz. Bu modern toplumda emeklilik hakkı sadece işverene bağlı olarak değil gönüllü olarak da kazanılabilecek bir haktır. Onun için Türk devleti bunu göze almıştır ve o farkı devlet ödeyecek" dedi.

Bakan Bilgin, "Ben kamuoyuna yansımayan olağanüstü bir karşılığı olduğunu düşünüyorum yaptıklarımızın. Özellikle medyayı kast ediyorum. Bir gün yürüyorum bir motosikletli kasklı bir adam durdu yanımda. Eşimle birlikte yürüyordum. Durdu yanımda 'Abi sen çalışma bakanı mısın' dedi. 'Benziyor muyum' dedim, 'Benziyorsun' dedi. Benim dedim. Bu EYT ne zaman çıkar dedi?. Önümüzdeki hafta açıklanır dedim dua etti, gitti. Size gelmeden önce 3 fabrikaya gittim, işçilerle buluştum. İnanın insan her halde ancak mutluluğu böyle hisseder. Gittiğimiz bir fabrika yaklaşık 300 kişilik bir fabrikaydı. Togg ile gittik. Onun yanında resim çektiler. Sürpriz bir şeyle karşılaştım o fabrika Togg'a parça üretiyormuş. O işçilerin emeği var bindiğimiz araçta, çok mutlu oldum. Bütününü gördüler. O 300 kişinin içerisinde EYT'li var mı diye sorduğumda hem emekli olmuş hem çalışan kişiler vardı" dedi.

Türkiye'de gerçek anlamda bir sol hareketinin olmadığını ifade eden Bakan Bilgin, şöyle konuştu:

"Olmuş olsaydı reel karşılığı etnofaşizm olan etnik kimlikleri milletle özdeşleştirmeye çalışan faşizan ırkçı bir hareketle sol ittifakı olmazdı. Türkiye'deki sol niteliksel olarak sol olmadığı için kendine sol diyen hareketler ABD'den maaşa bağlanmış. 500 dolar veriyorlarmış Suriye'deki SDG'li aşağılık katillere. Aşağılık katiller sürüsünü sol olarak kabul edip onlarla işbirliği bir yapı. Bu sol mol değil. Bu etnofaşizmle işbirliği yapan Türkiye'de bir grup Türkiye'den ve halkından kopmuş zihinsel olarak kopmuş duygusal olarak bir bağı olmayan bir grup var. Bunlar kendisini sol olarak tanımlıyor maalesef.

Türkiye'deki sorunu ben temel olarak şöyle ayrıştırıyorum. Türkiye'de geleneksel olarak batıcı bürokratik bir gelenek var. Batıcı bürokratik gelenek imparatorluğun son döneminde devlete hakim olmuştur ve onlar benim bir iktidar elitleri diye tanımlayabileceğimiz bir grup. Ben ona tarihsel iktidar bloku diyorum. Türkiye'de yaklaşık 80-90 yıl iktidardadır. Yaklaşık 2015 yılına kadar iktidardadır. 2015 onların kayıp dönemidir. Bu uzun bir yıl, yüz yıllık bir iktidar. Bunlar kimdir. Bunlar batıcı askerler batıcı bürokratlar ve onlarla işbirlikçi olan komprador kapitalist zümreler. Bu iktidar batıyla işbirliğini batıyla gümrükler üzerinden işbirlikleri başlamıştır. Bu işbirliğini hep sürdürmüşlerdir. Bir kesinti olmuştur. Ne zaman Gazi Paşa milli mücadeleyi kazanınca. İzmir İktisat Kongresi'nden sonra Cumhuriyet ilan ediliyor, sonrasında da millileştirmeler başlıyor ve bunların iktidarına son veriliyor. 1. Dünya Savaşı'ndan ders çıkaran Mustafa Kemal Paşa o kadronun büyük bir çoğunluğu bu mevzuyu iyi anlamıştır. Yani meselenin bir milli iktisat kurma meselesi olduğunu çok iyi anlamışlardır. Onlar bu iktidara son vermişlerdir. Fakat 2. Dünya Savaşı'nın gelmesi bir talihsizliktir. Türkiye'nin Sovyetler Birliği karşısında NATO ittifakına katılması ikinci bir talihsizliktir ve bunları yeniden iktidar haline getirmiştir. Bu defa NATO karargâhı üzerinden devşirilen bu zihniyet Türkiye'de darbelerle demokratikleşme sürecinin önünü kesmiştir kalkınmayı da batının izin verdiği ölçüde ve batılı düzenleyici emperyalist kurumlar vasıtasıyla yönetmeye kalkmıştır. Onlar hangileridir IMF, Dünya Bankası ve Yatırım Bankası. Bunlar düzenleyici yapılardır. Dolayısıyla Türkiye batı merkezlerine bağımlı hale getirilmiştir ekonomik olarak, siyasi olarak da batılı merkezlerin çizdiği politika çerçevesinde olur da çıkarlarsa darbeyle tekrar çizgiye getirilmişlerdir. Ne oldu sonra AK Parti iktidara geldi.
AK Parti ile başlangıçta bu çevreler batılı merkezler de dahil çok sempatik ilişkiler kurmaya çalışmışlardır. Hatta yönlendirmeye çalışarak ne zaman Sayın Cumhurbaşkanına 367 hadisesi arkasından 27 Nisan E-muhtırası ve sonrasında 15 Temmuz. Arada daha birçok olay var. Ama bunlar dönüm noktalarıdır ve 15 Temmuz Türkiye'nin bütün bağımlılık ilişkilerini üreten militarist ideolojiyi bağımlılık ilişkileri üreten Dünya Bankası, IMF vs vs gibi kurumlar üzerinden Türk ekonomik politikasını belirleyici düzeyde olan bütün bu politikaları Türkiye 15 Temmuz'da bu iş böyle bir daha gitmeyecek demiştir. Erdoğan düşmanlığının arkasında yatan budur. Türkiye hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir ve milletin seçtikleri karar verir. Dünya 5'ten büyüktür bunun uluslararası yansıması da olur. Uluslararası sistem Türkiye'yi bu tavrından dolayı tehlikeli bulmaktadır. Tıpkı Gazi Mustafa Kemal'in Milli Mücadele'yi başlatmasını tehlikeli buldukları gibi. O zaman niye tehlikeliydi sömürgecilere örnek oluyordu. Hindistan tam bizim milli mücadeleyi model alan bir harekettir. Hint gazeteleri manşet atıyorlar emperyalizm yenilebilir bir şey, yendiler diye. Milli Mücadele sürecini bizden bizim medyadan daha iyi takip ediyorlar.

Şimdi aynı şeyi 15 Temmuz'dan sonra Türkler yeniden bağımsızlıkçı, ne diyorlar Cezayir, Tunus bütün bu coğrafya sadece biz mi Müslüman olmayan halklar da. Batı yenilebilir Brezilya... Bütün mazlum dünya Türkler farklı bir şey yapıyorlar. Küresel çağda emperyalizme bu şeklide bir karşı çıkış, emperyalizme biz buradayız ve bizim irademiz milletin iradesiyle biz bunları yapacağız. Türkiye'ye diz çözdüremezsiniz diyor Sayın Cumhurbaşkanı. Bu onlar için sarsıtıcı bir şey. Onun için her çareye başvuruyorlar. Hangi çareye başvuruyorlar PKK'yı maaşa bağlayarak oradaki Kandil'deki Suriye'deki karargahlarına korumaya almışlar o alçakların başındaki adamları. Burunlarını çıkardığı zaman sizin kanalda kırmızı bantla alt yazı oluyor. Onlarla iş birliği yapmak, yapılan işbirliğini görmezden gelmek tüm bu meseleyi anlamamak demektir."

'IMF ile kontrol altına aldığı bir ülke mi olacak?'

Bakan Bilgin, "Gittiğim yerlerde, seçim çalışmalarında şunları diyorum; Türkiye bağımsız, millet iradesine dayanan, demokratik kalkınma yolunda ilerleyen bir ülke mi olacak, yoksa yeniden küresel güç merkezlerinin uzaktan kumanda ile yönlendirdiği, IMF ile kontrol altına aldığı bir ülke mi olacak? Bu çok açık, 14 Mayıs bunun seçimidir. Ben Demir Yolları Genel Müdürü iken, Dünya Bankası'nın Türkiye Direktörü, Türkiye'ye geldi ve dedi ki 'Siz bir hızlı tren projesinden bahsediyorsunuz Dr. Bilgin, böyle bir şey yapamazsınız' dedi. Neden diye sorunca, 'Demiryollarına sizin ihtiyacınız yok, kapatın. Başta Haydarpaşa olmak üzere bütün demiryolları arazilerini satın' dedi. Dünya Bankası ve IMF'nin verdikleri krediler tamamen şartlı kredilerdir, bunlar bağımlılık ilişkileri üreten kredilerdir. Türkiye bugün en çok hızlı tren yolu yapan bir ülke haline geldi. Dolayısıyla bu bağımlılık ilişkilerini kırmak, Türkiye açısından fevkalade önemlidir" dedi.

"HDP'nin olduğu masada bir Türk milliyetçisi partinin (İYİ Parti) olmasını nasıl buluyorsunuz" sorusu Bakan Bilgin şu yanıtı verdi:

"PKK/PYD bir Amerikan Batı sistemi projesidir. Batı sistemi çöküyor. Batı çöktükçe, dünya üzerinde daha yıkıcı, daha tahrip edici eylemlere girişiyor. Para, bilgi Doğu'ya kayıyor. Çin dünyanın ikinci ekonomisi, çok kısa sürede birinci olacak. Türkiye'de değişiyor. Türkiye, 1 trilyon doların eşiğinde olan bir ekonomi haline geldi. Bu yönelimler içerisinde Batı, eski araçlarını sürdürüyor. Eski araçları müdahale etme, darbeler yapma, cuntalar kurma. Türkiye'de bunu uzun bir süre denediler. Sonra iç savaş gelir. İç savaş nasıl çıkartılır? Mezhep ve ayrımcılık üzerinden. Emperyalizm bu araçlarını kullandığı zamandaki tarihsel şartların aynı olduğunu varsayarak müdahale ediyor ama yönetemiyor. Çelişkisi bu. Bu çelişki, Batı'nın kaybetme hızını artırıyor. Ortalama bir Batılı aydın bu meseleleri görüyor. Fakat bunları Türkiye'nin sağduyulu, vatansever Türk aydınlarının da fark etmesi gerekiyor. Emperyalizm Türkiye'ye eski araçları ile saldırıyor. Buna karşı ilk hassasiyeti göstermesi gerekenler kim? Politik milliyetçilerdir. Amerikan'ın taşeronu olmuş bir örgütün siyasal uzantılarıyla iş birliğinin yapılması veya beraber yürüdüklerinin fark edilmesinin istenmemesi onlara yakışmaz. Türkiye'de hiçbir vatansever, bunların bu tavırlarına sessiz kalmaz, oy vermezler."

Bakan Bilgin, "KCK denilen proje, Batı emperyalizminin iç savaş stratejisinin bir uzantısıdır. Bu paçozlar, onların Türkiye'yi iç savaş stratejine sokmak için hazırladıkları şeyi kendilerine göre formüle etmişler. Fakat CHP'de çeşitli büyükelçilik görevlerinde bulunmuş isimlerin doğrudan doğruya sanki ABD elçiliğinin yapacağı konuşmaları onun ağzıyla dile getirmeleri, Atatürk'ün partisine bu ihanet yakışır mı? 'Türkiye, Karabağ'ın işgaline karşı Azerbaycan'a yardım ediyor' diyerek, bunu aklı sıra Batı'ya ihbar ediyor o aşağılık herif! CHP'den ses çıkmıyor, duymuyor musunuz bu meseleyi, böyle bir şey olabilir mi? Hala orada Mustafa Kemal Paşa'nın kalpaklı resmini koyuyorlar, utanmıyor musunuz? Bu mesele çok açıktır. Türkiye düşmanlarının ağzıyla, CHP'de konuşulmasına müsaade edildiği bir ortamda, buna kimsenin sessiz kalmaması gerekir. Birileri de çıkıp diyor ki 'Cumhuriyetin 100 yılı tamamlandı.' Siz kimsiniz? Cumhuriyet ilelebet yaşayacaktır. Bu topraklarda bin yıldır yaşıyoruz, önümüzdeki, bin yıllarda da biz olacağız. ABD'ye güvenerek böyle saldırgan üsluplara müracaat edenlere gereken cevabı, Türk milleti onların yüzüne çarparak verecektir. Muhalefet etmek için her şeyden vatansever olmanız lazım. Bu ülkenin tarihiyle, başarılarıyla sorununuz olamaz. Kalkıp, Selçuk Bayraktar'ın başarısından rahatsız oluyorsunuz, böyle bir şey olabilir mi?" dedi.

Bakan Bilgin şöyle konuştu:

"Türkiye, artık küresel bilgi akışının içinde yaşıyor. Bugün gökyüzünde sahip olduğumuz bu potansiyelin arkasında bir beyin gücü, emek var. Bazıları 'Cumhuriyet ölüyor' diyor. Tam tersine, Cumhuriyet yükseliyor farkında değil misiniz? Bakın, Cumhuriyet 100. yılında neleri başarıyor. Türkiye, Devrim otomobilini bir marka hadline getiremedi çünkü engellendi. Türkiye'nin başarısıyla gururlanmak, heyecanlanmak, o başarıyı daha yükseğe çıkaracak siyaset üretmek gerekir. Muhalefet partilerinin bize önerdiği bir iktisat politikası hatırlıyor musunuz? '300 milyar dolar borç getireceğim' diyorlar. AK Parti'yi, '21 yılda 450 milyar dolar borç getirdiler' diye eleştiriyorlardı. Daha ilk gün 300 milyar dolar borçtan bahsediyorsunuz. Böyle bir iktisat politikası olabilir mi?"

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yapılmamış.İlk yorum yapan sen ol...

Yorum Yap

Bu Alan Boş Bırakılamaz
Bu Alan Boş Bırakılamaz
Yorum Yapma Şartlarını Kabul Etmediniz