Türkiye'de Eğitim Düzeyi Arttıkça İşsizlik Oranı Düşmüyor!
TEDMEM, "Bir Bakışta Eğitim 2023: Türkiye Üzerine Değerlendirme ve Öneriler" raporunu yayımladı.
- | Son Güncelleme:
- | Yeni Günaydın
Türk Eğitim Derneği'nin düşünce kuruluşu TEDMEM, 2023'de Türkiye'de eğitim ve eğitim-istihdam ilişkisini irdeleyen bir rapor yayımladı. Ortaya çıkan verilerin Türkiye'nin geleceği için düşündürücü olduğu tespiti yapıldı
TEDMEM, "Bir Bakışta Eğitim 2023: Türkiye Üzerine Değerlendirme ve Öneriler" raporunu yayımladı.
100’den fazla veri tablosu ve grafiğin incelendiği, Türkiye'nin eğitim sistemine dair önemli veriler ile uluslararası karşılaştırmalarını bir araya getirildiği çalışmanın ortaya koyduğu veriler Türkiye'nin geleceği için pek de ümitvar değil.
En dikkat çekici verilerden biri Türkiye'de 25-34 yaş aralığındaki her 3 yetişkinden 1'nin ortaöğretim mezunu bile olmadığı.
Ortaöğretimi tamamlayamamış gençlerin en yoğun olduğu ülke Türkiye
Ortaöğretim mezunu dahi olmayan genç yetişkinlerin oranı tüm ülkelerde her geçen yıl azalıyor.
OECD'nin 2015 ve 2022 yıllarına dair veriler kıyaslandığında orta öğretim bile biterememiş 25-34 yaş aralığında genç yetişkinlerin oranı yaklaşık 4 yüzde puan azalmış durumda.
Ortaöğretim mezunu dahi olmayan genç kadınların oranındaki en büyük düşüş ise Türkiye’de.
2015'te yüzde 52,1 olan bu oran 2022'de yüzde 33,7’ye gerilemiş durumda.
Ancak Türkiye'de ortaöğretim mezunu bile olmayan genç kadınların oranı OECD ortalamasının yaklaşık üç katı.
Aynı durum erkekler için de geçerli, yine Türkiye negatif bağlamda OECD ortalaması üstünde.
Kore, Kanada, İrlanda, Çek Cumhuriyeti, Litvanya'da genç yetişkin nüfusun yüzde 90’ından fazlası en az ortaöğretim mezunuyken, Türkiye'de hala 25-34 yaş aralığındaki her üç yetişkinden biri ortaöğretim mezunu dahi değil.
Bununla birlikte 2015'ten 2022'ye kadar geçen zamanda Türkiye'de yükseköğretim mezunlarının oranı yüzde 13,7 artışla yüzde 41,2’ye yükselmiş durumda.
Bu oran hala OECD ülkeleri ortalamasının 6 puan gerisinde.
Yükseköğretim mezunu genç yetişkinlerin eğitim düzeyleri incelendiğinde, lisans mezunu genç yetişkin oranlarının Türkiye yüzde 26,5'luk oranla OECD ülkeleri ortalamasının üstünde.
Bununla birlikte Türk Eğitim Derneği eğitim düzeyi-işsizlik ilişkisi ile ilgili olarak Türkiye'deki yükseköğretim politikalarının işgücü piyasasının ihtiyaçları göz önünde bulundurularak yeniden şekillendirilmesi gerektiği tavsiyesinde bulunuyor:
Türkiye’de son yıllarda izlenen politikalarla üniversite sayılarında ve kontenjanlarında ciddi bir artış gerçekleşmiş, neredeyse her ilde bir üniversite olması ve katkı payı ödemelerinin kaldırılması sayesinde yükseköğretime katılımın maliyetleri düşmüştür. Genç yetişkinler arasındaki yükseköğretim mezunlarının oranındaki artış bu politikaların etkisi olarak değerlendirilebilir. Ancak Türkiye’de 25-34 yaş aralığındaki genç yetişkinlerin işsizlik oranları incelendiğinde yükseköğretim mezuniyetinin istihdam açısından anlamlı bir fark yaratmadığı görülmektedir. OECD ülkeleri ortalamasında eğitim düzeyi arttıkça işsizlik oranları düşmekteyken Türkiye’de böyle bir ilişki yoktur"
Yani eğitim düzeyi ile istihdam arasındaki pozitif ilişki Türkiye'deki işsizlik verilerine yansımıyor.
İşsizlik oranları yükseköğretim mezunları için yüzde 12,7 ortaöğretim mezunları için yüzde 12,1 ortaöğretim mezunu dahi olmayanlar için ise yüzde 12,8.
Tüm eğitim seviyeleri için, Türkiye’de kadınların istihdama katılım oranları erkeklere kıyasla oldukça düşük.
Türkiye ile Litvanya arasındaki fark burada durumu yeteri kadar anlatıyor.
Litvanya'da ortaöğretim mezunu dahi olmayan genç yetişkinlerin istihdam oranlarındaki cinsiyete bağlı fark yaklaşık yüzde 3 puanken bu Türkiye'de yüzde 55'e kadar yükseliyor.
Kadınlar ile erkekler arasındaki adaletsiz durum kendini OECD ülkelerinde de gösteriyor.
Hem Türkiye’de hem OECD ülkeleri ortalamasında kadınlar aynı eğitim düzeyindeki erkeklere göre daha az kazanıyor.
Yalnızca Türkiye’de değil, neredeyse tüm OECD ülkelerinde, kadınların geliri aynı eğitim düzeyindeki erkeklerden daha düşük görünüyor.
Meksika ve Kosta Rika'dan sonra en kötü Türkiye
Lisansüstü eğitimde ise OECD ülkelerinde genç yetişkinler için yüzde 15,1 olan Türkiye're yüzde 2,5'e kadar düşüyor.
Yetişkinlerde yaş aralığı artırıldığında, 25-64 yaş aralığındaki her iki yetişkinden birinin ortaöğretim mezunu olmadığı görülüyor, bir başka deyişle Türkiye'de bu yaş aralığındakilerin yeredeyse yüzde 54'ü ortaöğretimi bitirememiş.
Türkiye bu göstergeyle Meksika (yüzde 56,2) ve Kosta Rika'nın (yüzde 54,9) ardından en kötü grafiğe sahip ülke.
"Türkiye'de her 3 gençten 1'i hiçbir şey yapmıyor"
18-24 yaş arası genç nüfusa ilişkin istihdam ve eğitim verilerinin incelenmesi önemli.
Türkiye’de bu yaş aralığındaki gençlerin yüzde 67,1’i eğitimde değil.
Bir önceki yıla kıyasla bu oranın yaklaşık yüzde 7 arttığı gözlemleniyor.
Birinci sırada ise yüzde 71,6 ile Yeni Zelanda yer alıyor.
Söz konusu yaş aralığındaki eğitim dışı gençlerin yaklaşık yarısı (yüzde 33,6) çalışıyor.
Geri kalan yüzde 33,5'luk kesim ne çalışıyor ne okuyor.
Yani her 3 gençten 1'i hiçbir şey yapmıyor.
En azından resmi veriler böyle söylüyor.
Türkiye'nin bu anlamda da ortalaması OECD ülkelerin iki katından fazla görünüyor.
Bir başka dikkat çekici veri ise mesleki ortaöğretim mezunu 25-29 yaş aralığındaki genç yetişkinlerin istihdamda olma oranının genel ortaöğretim ve yükseköğretim mezunlarından daha yüksek oluşu.
Türkiye işsiz ve eğitimini sürdürmeyen yükseköğretim mezunlarında birinci
Türkiye 25-29 yaş aralığındaki yükseköğretim mezunları içinde ne eğitimde ne istihdamda olanların oranının en yüksek olduğu ülke.
OECD ülkeleri ortalamasında yüzde 9,9 olan bu oran Türkiye’de yüzde 25,6.
Belçika, Finlandiya, Macaristan, İzlanda, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç, İsviçre ve Birleşik Krallık’ta bu oran yüzde 5'in altında.
Türkiye, 25-64 yaş aralığındaki nüfus içinde hem ortaöğretim mezunları hem de yükseköğretim mezunları için en düşük istihdam oranına sahip OECD ülkesi.
Türkiye’deki her dört yükseköğretim mezunu yetişkinden biri istihdamda değil.
Doktora mezunları harici Türkiye'deki istihdam oranları tüm eğitim düzeyleri için OECD ülkeleri ortalamasından daha düşük.
Türk Eğitim Derneği'nin "Bir Bakışta Eğitim" raporu bu noktada bir kez daha işgücü piyasasının beklentileri ile eğitimin kazandırdığı niteliklerin örtüşmediğine, bu durumun da doğal olarak işsizliğin artışına neden olduğuna işaret ediyor.
Zorunlu öğretim süresi en az olan 4. ülke Türkiye
Türkiye, ilkokul kademesinde zorunlu öğretim süresi en az olan 4. OECD ülkesi.
OECD ülkelerinin çoğunda ilkokul altı yıl sürüyor ve ortalama toplam zorunlu öğretim süresi 4 bin 561 saat.
Hatta Avustralya, Danimarka, İzlanda ve Norveç'te zorunlu ilkokul kademesi toplam yedi yıl.
Türkiye; Avusturya, Almanya, Macaristan, Litvanya, Polonya ve Slovakya ile birlikte ilkokulun dört yıl sürdüğü yedi ülkeden biri.
Türkiye'de yıllık ortalama zorunlu öğretim süreleri ilkokul için 720, ortaokul için 843 saat iken OECD ülkelerinde ilkokul için 805, ortaokul için ise 916 saat.
Eğitime en düşük harcama yapan ülke Türkiye
2020-2021 yılları arasında Türkiye’de öğrenci başına yapılan eğitim kurumları harcaması tüm kademelerde artış gösterse de Türkiye, tüm eğitim kademelerinde öğrenci başına en düşük harcama yapan OECD ülkelerinden biri.
Tüm eğitim kademelerinde öğrenci başına yapılan eğitim kurumları harcaması Türkiye'de ortalama 5 bin 352 dolarken bu OECD ülkeleri ortalamasında 12 bin 647 dolara yükseliyor.
Öğrenci başına yapılan harcamaların kişi başına düşen GSYH'ye oranı Türkiye'de yüzde 19,1 OECD ülkeleri ortalamasında ise yüzde 27,2 seviyesinde.
Türkiye'de GSYH'nin yüzde 4,7'si eğitim kurumlarına harcanırken, OECD ülkeleri ortalamasında bu oran yüzde 5,1 olarak görülüyor.
Yükseköğretim öncesi kademeler için eğitim kurumlarına yapılan özel harcamaların GSYH’ye oranının en yüksek olduğu OECD ülkelerinden biri ise Türkiye olarak göze çarpıyor.
İlkokuldan yükseköğretim kademesine doğru öğrenci başına yapılan harcama miktarı artsa da Türkiye’de tüm eğitim kademeleri için öğrenci başına yapılan eğitim kurumları harcaması OECD ülkeleri ortalamasından oldukça düşük.
Rapora göre öğrenci başına yapılan harcamaların OECD ülkelerine kıyasla çok düşük olması, başta eğitimde fırsat eşitliği olmak üzere eğitim alanında çözülmeyi bekleyen pek çok sorunun önündeki en önemli engellerden biri.
Okullaşma oranı ne alemde?
Türkiye'de ilkokul ve ortaokul dönemlerine denk gelen 6-14 yaş arasındaki okullaşma oranı yüzde 100.
15-19 yaş aralığındaki okullaşma oranı OECD ülkeleri ortalamasında yüzde 84, Türkiye'de ise yüzde 71.
Türkiye'de liseye devam eden öğrencilerin yüzde 38'i, OECD ülkeleri ortalamasında ise yüzde 43,6'sı mesleki programlara devam ediyor.
Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, Lüksemburg, Hollanda, Slovakya, Slovenya ve İsviçre'de bu oran yüzde 60'ın üzerinde görünüyor.
3 yaş grubu çocuklar için erken çocukluk eğitimine katılım oranı Türkiye ile OECD ülkeleri arasındaki fark uçurum misali.
Türkiye'de bu oran yüzde 6,4 iken OECD ülkeleri ortalaması yüzde 72.
Raporda bu veri üzerinden özellikle erken çocukluk eğitimine katılımla ilgili Türkiye'de kapsamlı çalışmalar yapılması gerektiğine işaret ediliyor:
Erken çocukluk eğitimi çocukların bilişsel, sosyal, duygusal, akademik gelişimleri açısından çok önemlidir ve nitelikli bir eğitim hayatının zeminini oluşturmaktadır. Ayrıca küçük yaştaki çocukların erken çocukluk eğitimine dahil olması anne-babaların, özellikle de kadınların, işgücüne katılımını kolaylaştırması açısından da kilit bir role sahiptir"
Hangi derse ne kadar süre ayrılıyor?
Hem Türkiye’de hem OECD ülkeleri ortalamasında, ilkokul kademesinde zorunlu öğretim süreleri içinde en fazla zaman okuma, yazma ve edebiyat dersine ayrılıyor.
Türkiye’de zorunlu öğretim süresinin yaklaşık üçte birini OECD ülkeleri ortalamasında ise zorunlu öğretim süresinin yaklaşık dörtte birini okuma, yazma ve edebiyat dersi kapsıyor.
İlkokul kademesinde, matematik dersine ayrılan sürenin zorunlu öğretim süresi içindeki payında Türkiye yüzde 16,7 ile OECD ülkeleri ortalamasının önünde yer alıyor.
Ortaokul kademesinde okuma, yazma ve edebiyat dersine ayrılan sürenin zorunlu öğretim süresi içindeki oranı Türkiye’de ilkokula kıyasla neredeyse yarı yarıya azalıp yüzde 15,7'ye düşüyor, matematik dersine ayrılan süre oranı ise ilkokuldan ortaokula geçişte değişkenlik göstermiyor.
Türkiye’de fen bilimleri dersine ayrılan sürenin oranı ortaokul kademesinde yaklaşık iki katına çıkarak yüzde 11,4 oluyor.
Bu noktada OECD ülkeleri ile Türkiye arasında kağıt üzerinde çok fark yok.
Bununla beraber uluslararası karşılaştırmalar Türkiye’de öğrencilerin önemli bir kısmının okula devam etmesine rağmen temel becerileri kazanamadığını gösteriyor.
Uluslararası Eğitim Başarılarını Değerlendirme Kuruluşu TIMSS 2019 bulguları Türkiye’de 4. Sınıf öğrencilerinin yüzde 12’sinin (TIMSS ortanca değeri yüzde 8), 8. sınıf öğrencilerinin ise yüzde 20’sinin (TIMSS ortanca değeri yüzde 12) matematikte temel yeterlik düzeyine dahi erişemediğini ve diğer ülkelerdeki akranlarının gerisinde olduğunu ortaya koyuyor.
PISA 2018 bulguları da benzer şekilde 15 yaş grubu öğrencilerin yaklaşık yüzde 37’sinin matematikte, yüzde 26,3’ünün okumada, yüzde 25,1’inin ise fende temel yeterlik düzeyinin altında olduğunu gösteriyor.
Söz konusu veriler, temel yeterliklerin kazandırılması konusunda Türkiye'nin nicelikten ziyade niteliğe ilişkin sorunları olduğunu, öğrencilerin temel yeterliklerinin bu denli düşük oluşunun zorunlu eğitimin niteliğinin gözden geçirilmesini beraberinde getirmesi gerektiğini gözler önüne seriyor.
Öğretmenlerin değişmeyen hal-i pür-melali
Önce okul müdürleri...
Türkiye'deki bir okul müdürünün alabileceği en yüksek maaş OECD ülkeleri ortalamasından düşük.
Bir ilkokul öğretmeninin alabileceği en yüksek maaş ise mesleğe yeni başlayan bir ilkokul öğretmeninin alacağı maaşın sadece yüzde 9 fazlasına denk geliyor.
OECD ülkeleri ortalamasında ise bir ilkokul öğretmeni en üst kıdeme ulaştığında mesleğe yeni başlayan bir öğretmene kıyasla yaklaşık yüzde 70 daha fazla maaş alıyor.
YORUMLAR
Yorum Yap