Tacizci Doktor Nasıl Öldü?
Uyuşturucu bağımlısına çevirdiği hastalarını taciz ediyordu.
- | Son Güncelleme:
- | Yeni Günaydın
Hastalarını önce uyuşturucu ilaçlara bağımlı hale getiriyor ardından da bu zaaflarından faydalanarak iğrenç tacizlere maruz bırakıyordu. 10 yıldan fazla süren sistematik tacizlerinin ardından nihayet mahkeme karşısına çıkarılan ve suçu kesinleşen o doktorun, kaldığı cezaevinde ölü bulunması tartışma yarattı. İşte tüm ayrıntılar...
New York'ta bulunan Beth Israel Tıp Merkezi'nde görev yapan nöroloji uzmanı Dr. Ricardo Cruciani'nin uzmanlık alanı ağrı tedavisiydi.
Doktor doktor dolaşıp şifa bulamayan birçok hasta, son çare olarak Cruciani'nin kapısını çalıyordu. Üstelik hakkındaki yorumlar da çok olumluydu. Hastalarına şefkatle yaklaşıyor, onlara kendilerini ve dertlerini önemsenmiş hissettiriyordu.
Ancak bu sıcakkanlı görünüşün ardında aslında bir canavar yatıyordu.
Cruciani, kendisine başvuran kadın hastalara önce çok güçlü opioid ilaçlar reçete ederek ağrılarının zayıflamasını sağlıyordu. Zaman ilerledikçe ilaçların sayısını ve dozlarını artırıyor, hastalarını yavaş yavaş bu ilaçlara bağımlı hale getiriyordu.
Gaddarlığı bununla da sınırlı değildi. Uyuşturucu bağımlısı haline getirdiği kadınları akla gelmeyecek şekillerde taciz ediyordu. Masum ve dostane gibi görünen sarılmalarla, saç okşamalarla başlayan tacizler bir noktada elle sarkıntılığa, izinsiz öpücüklere hatta cinsel ilişki zorlamalarına dönüşüyordu.
Tacize 'hayır' diyen kadınları ise çok ağır bir ceza bekliyordu: Cruciani bu hastaları opioid reçetelerinden mahrum bırakıyor, kadınlar çok kısa süre içinde yoksunluk krizlerine girmeye başlıyordu.
Cruciani'nin hastalara verdiği ilaçlar o kadar ağırdı ki başka doktorlara gidip aynı ilacı yazdırmak istediklerinde, "Ben bu kadar yüksek dozu reçete edemem" yanıtını alan hastalar bile vardı.
EYALET EYALET, HASTANE HASTANE DOLAŞMIŞ
Üstelik Cruciani'nin sistematik tacizleri bir-iki hastayla sınırlı değildi. Gelen şikayetlere karşın Cruciani büyük bir rahatlıkla hastane hastane dolaşmayı sürdürdü. 2000'lerin ortalarından itibaren 10 yıllık süre zarfında ABD'nin Doğu Yakası'ndaki üç eyalette çok sayıda hastanede çalıştı.
Mahkeme belgelerine göre, Cruciani kadın hastaları muayene ederken odaya bir refakatçi almıyor, hastalar yanlarına bir hemşireyi ya da güvendikleri birini çağırdığında tepki gösteriyordu. Çoğu zaman hastayla birlikte odaya giriyor ve kapıyı arkadan kilitliyordu. Bire bir muayenelerin süresi en az bir saat, bazen daha fazla sürüyordu. Hastaların randevuları genelde gün sonuna ayarlanıyor, o sırada muayenehanede başka kimse kalmamış oluyordu. Çok sayıda hasta, defalarca hemşirelerden ya da diğer personelden muayene esnasında odada kalmalarını istedi ancak çoğu zaman bu ricaları karşılık bulmadı. Eski hastalardan biri, "Bir hemşire kapıyı çaldığında Cruciani kapıyı açar kafasını dışarı uzatırdı. Diğer çalışanların olan bitenin farkında olduklarını hissediyordum" diyordu. Birçok hasta Cruciani'nin çalıştığı hastanelerdeki personeli tacizler konusunda uyardı. Çok sayıda hasta da yöneticileri uyarma amacıyla hastanelerin şikayet kutularına mektuplar bıraktı ya da hasta hakları servislerine başvurdu. Ama bu şikayetler her seferinde sonuçsuz kaldı.
Nihayet 2017'de Pennsylvania'da hakkında açılan davada cinsel saldırı ile suçlandı. Philadelphia savcılığı ile avukatları arasında varılan anlaşma sonucu "cinsel saldırı suçlusu" ilan edilen Cruciani, tıp lisansını kaybetti ancak hapis cezası almaktan kurtuldu.
KADINLAR YAŞADIKLARI KÂBUSU BİR BİR ANLATTI
Dünyanın büyük bir kısmı bu canavarı Ekim 2021'de New York Times'da yayımlanan bir haber sayesinde tanıdı. O sırada Cruciani hakkında New York ve New Jersey eyaletlerinde açılan davalarda tutuksuz yargılanıyordu. Manhattan Savcılığı'nın 2018'de hazırladığı iddianamenin işleme konması pandemi nedeniyle gecikmişti.
Dr. Cruciani'nin tacizine uğrayan kadın hastalarından biri olan Tanisha Johnson, yaşadıklarını New York Times gazetesine anlatmıştı. Johnson'ın dediğine göre, Cruciani bir noktada kendisine ayda 1300 haplık reçeteler yazar hale gelmişti. Aynı dönemde tacizleri de yoğunlaşmıştı. Sık sık vücudunun çeşitli yerlerine elleriyle dokunuyor ve önünde mastürbasyon yapıyordu. Bir keresinde Johnson'dan kendisine oral seks yapmasını isteyince kadın çileden çıkmış ve doktordan buna son vermesini istemişti. Onun üzerine işkencenin ikinci aşaması olan ilaçsız bırakma süreci başlamıştı. Johnson, o günleri New York Times'a, "Opioid yoksunluğunun ilk haftası insana ölüm gibi geliyor" sözleriyle anlatmıştı.
Bu yıl Haziran sonunda başlayan dava 29 Temmuz günü sonuçlandı. Jüri, Cruciani'nin, 12 farklı cinsel saldırı, cinsel taciz, tecavüz suçu işlediğine karar verdi. Bir ay süren duruşmalarda savcılık 2012 yılı civarında New York, New Jersey ve Pennsylvania'daki çeşitli kurumlarda Cruciani'nin hastası olan altı kadının hikayelerine odaklandı.
Manhattan Bölge Savcısı Alvin Bragg, kararın açıklandığı gün yaptığı açıklamada, 68 yaşındaki Cruciani'nin hastaları üzerindeki gücünü istismar edip onların acılarından faydalanarak halkın sağlık çalışanlarına olan güvenini ihlal ettiğini söylüyor ve ekliyordu:
"Dr. Cruciani ardında halen hayatlarını güçten düşmelerine neden olan hastalıklar ve yıllar süren travmalar yaşayan altı kişi bıraktı. Onun korkunç eylemlerini geri çevirmemiz mümkün olmasa da bu hükmün adaletin yerine gelmesini sağlayacağını umuyorum."
Cruciani'nin avukatı Fred Sosinsky ise yaptığı açıklamada dava sürecinde yaşanan "hatalara" dikkat çekerek kararı temyize götüreceklerini söylemişti.
ÖMRÜNÜN GERİ KALANINI HAPİSTE GEÇİRMESİ BEKLENİYORDU
Cruciani hakkındaki ceza duruşmasının 14 Eylül tarihinde yapılması planlanıyordu. Diğer yandan Cruciani önümüzdeki günlerde önce New Jersey eyaletinde mahkeme karşısına çıkacak, ardından da kadınları yasa dışı cinsel eylem amacıyla eyalet sınırlarının dışına çekme suçlamasıyla yine Manhattan'da fakat bu kez federal mahkemede yargılanacaktı.
Bütün bunların neticesinde Cruciani'nin ömrünün geri kalan kısmını cezaevinde geçireceği tahmin ediliyordu. Ancak dün yaşanan bir gelişme bütün bu beklentileri boşa çıkardı: Cruciani, dava duruşmasını beklediği süreçte tutulduğu Rikers Island Hapishanesi'nde öldü.
Cezaevi yetkilileri ölüm nedenini açıklamadı ancak New York Baş Adli Tabibi'nden salı günü CNN'e yapılan açıklamada, Cruciani'nin kendini asarak intihar etmiş olduğu belirtildi. Bunun dışında bir bilgi verilmedi.
New York Times'ın ulaştığı belgelere göre, Cruciani, hapishanenin duşlara ayrılmış olan kısmında yerde oturur halde bulundu. Boynunun çevresine dolanmış bir çarşaf olan Cruciani'ye cezaevinin sağlık görevlileri hemen müdahale etti. Cruciani, duşta bulunduktan bir saat kadar sonra öldü.
Daha sonra New York Ceza İnfaz Kurumu'ndan yapılan açıklamada da Cruciani'nin ölüm saatinin 06.30 olduğu belirtildi.
Gazete Cruciani'nin 2022 yılı içinde New York'ta hapiste olduğu dönemde ya da serbest bırakıldıktan kısa süre sonra ölen 12'nci kişi olduğunun altını çizdi.
Rikers Island Hapishanesi birçok ceza ve tutukevinin bir araya geldiği bir kompleks
CRUCIANI GÖZETİM ALTINDA DEĞİL MİYDİ?
Temmuz ayında jüri Cruciani'yi suçlu bulduktan dakikalar sonra avukatı, müvekkilinin cezaevinde intihar gözetiminde tutulması için talepte bulunmuştu. Davayı yöneten yargıç da bu talebi onaylamıştı.
Sosinsky, Cruciani'nin ölümünün ardından yaptığı açıklamada, müvekkilinin şehir yetkililerinin gözetimi altında korkunç bir şekilde ölmesinin şoke edici ve üzücü olduğunu belirterek, mahkemedeki talebinin ardından yargıcın Ceza İnfaz Kurumu'na Cruciani'nin koruyucu gözaltına ve intihar gözetimine alınması yönünde direktif verdiğini söyledi.
Bu kategorideki mahkûmların banyo ve tuvaleti kullandıkları zamanlar dahil olmak üzere 24 saat izlenmesi gerektiğini hatırlatan Sosinsky, "Bildiğimiz kadarıyla bu koşulların hiçbiri sağlanmamıştır" dedi.
Konuşma yetkisi olmadığı için adının açıklanmasını istemeyen bir cezaevi çalışanı, New York Times'a yaptığı açıklamada, Cruciani'nin Eric M. Taylor Merkezi'nde tüm mahkûmlarla aynı yerde kaldığını belirtti. Kaynak cezaevinin bu kısmında eleman yetersizliği olduğunu söyledi.
İkinci bir yetkili de Cruciani'nin duş bölümüne 04.23'te girdiğini ve barınma bölümünü denetleyen bir görevli tarafından 05.35'te bilinci kapalı halde bulunduğunu söyledi. Cezaevi görevlilerinin o civarda her yarım saatte bir devriye gezmesi gerektiğini belirten kaynak bu kontrollerin yapılıp yapılmadığının net olmadığını sözlerine ekledi.
İlerleye saatlerde Ceza ve İnfaz Kurumları Direktörü Louis Molina tarafından yapılan açıklamada Cruciani'nin hangi koşullarda öldüğüne dair soruşturma başlatılacağı ifade edildi.
Ceza infaz kurumlarında çalışan görevlilerin haklarını savunan bir sendika olan İnfaz Memurları Yardımlaşma Derneği'nin başkanı Benny Boscio da yaptığı açıklamada Cruciani'nin intihar gözetiminde olmadığını belirterek şu ifadeleri kullandı:
"Üst düzey bir suçtan yargılanan bir mahkûm ilk defa cezaevine girdiğinde, intihar gözetimine yerleştirilir. Bu da fazladan bir memurun sürekli bu mahkûmu izlemesi anlamına gelir. Bu mahkûmun intihar gözetimine alınmamış olması ciddi soru işaretleri doğuruyor. Bu trajik olayın sorumlusu sendikamızın üyeleri değildir, bunun idari bir başarısızlık olduğu ortadadır."
CEZAEVİNDE KAOS YAŞANIYOR
Cruciani'nin ölümü çeşitli soru işaretlerini ve tartışmaları da gündeme getirdi. Bunların başında "Cruciani neden intihar gözetimine alınmamıştı?" sorusu geliyor.
Dahası Eric M. Taylor Merkezi de tartışmaların odağında yer alıyor. Aslına bakılırsa içerideki mahkûmların yaşam koşulları sık sık protestolara konu olan ve 2027 yılında kapatılması planlanan cezaevi çok uzun süredir sorunlarla boğuşuyor. Ancak pandemi nedeniyle yüzlerce infaz sorumlusunun işe gitmemesi sorunları daha da artırdı. Eleman eksikliği birçok aksaklığı beraberinde getirdi.
Cezaevi çalışanları ve mahkûm avukatları, geçtiğimiz yıl Eylül ayından itibaren gözaltındaki kişilerin de buraya gönderilmesinin ve kabul işlemlerinin fazlasıyla uzamasının günden güne artan kaos ortamı oluşturduğunu belirtiyor. Bir önceki New York Belediye Başkanı Bill de Blasio, geçen yaz sonunda yaptığı ziyaret sonrası kabul sürecini hızlandırma sözü vermişti. Ancak alınan önlemlerin etkisi kısa sürede kayboldu.
Yukarıda bahsettiğimiz üzere 2022'de ölen 12 mahkûmun dördü Eric M. Taylor Merkezi'nde kalıyordu.
"ÇIKIŞ YOLU OLMADIĞINI NİHAYET ANLADI"
Yıllarca tacize uğrayan kadınlar Cruciani'nin suçlu bulunmasını memnuniyetle karşılamıştı. Onlardan biri olan Terrie Phoenix, ölüm haberinin ardından "Bugünden sonra başka bir yargıca hesap verecek olduğunu bilmeye sığınıyorum" diye konuştu.
Bir diğer hasta olan Hillary Tullin de ölüm haberinin ardından yaptığı açıklamada hem Cruciani'nin çocukları hem de "kendisiyle yüzleşme şansını asla bulamayacak tüm kurbanlar için" üzgün olduğunu belirtti. Tullin, "Nihayet çıkış yolu olmadığının ayırdına vardı. Jüri üyeleri dediklerimize inanmıştı. Söylediklerimizin hepsi gerçekti. Cruciani hayatının geri kalanını hapiste geçirecekti" dedi.
Tullin, 2005 yılında, Cruciani hakkındaki suçlamaları ilk dile getiren kişilerden biri olmuştu. O sırada Tullin, üç yıldır Cruciani tarafından tedavi ediliyordu. Güçlü kronik ağrılar yaşayan kadının durumu karşısında geçmişte göründüğü doktorların tamamı çaresiz kalmıştı. Tullin, Ekim 2021'de New York Times'a yaptığı açıklamada, "15-20 farklı doktora gittim. Hiçbiri sorunumun ne olduğunu anlamıyordu. Sonunda deli olduğuma karar verip beni başlarından savıyorlardı" diyordu.
Cruciani ise farklıydı. Tullin'i muayene ettikten sonra kadına, pek de anlaşılamamış bir hastalık olan tüm vücut kompleks bölgesel ağrı sendromu teşhisi koymuştu. Cruciani'nin yönlendirmesiyle kadın opioid tedavisine başlasa da ağrıları kesilmemişti. Bunun üzerine Cruciani başka tedaviler uygulamaya başlamıştı.
Aynı zamanda neredeyse her gün kadını evinden arıyor, ona sürekli kişisel hayatından ve ailesinden bahsediyor, "Çok güzelsin, hep seni düşünüyorum" gibi sözler söylüyordu. Tullin muayenehane ziyaretleri sırasında yaşanan kısa kucaklamaların bir süre sonra uzun süreli sarılmalara ardından da tacize dönüştüğünü söylemişti. Sonunda, o dönemde Beth Israel'de görev yapan bir psikoloğa Cruciani'nin kendisini zorla öptüğünü anlatan Tullin önce "Doktor'un sizi öpmesini istediniz mi?", ardından da "Benim bu konuda ne yapmamı istiyorsunuz?" cevaplarını almıştı.
Tullin psikologdan bu durumu ilgililere bildirmesini istese de psikolog bu talebi yerine getirmemişti. Tullin, "Sessizlik kültürü geçerliydi, bu konuda bir daha asla ağzımı açmadım" ifadeleriyle neden hem Cruciani'ye hem de çalıştığı kurumlara dava açtıklarını anlatıyordu.
Tullin Temmuz ayında jürinin kararının açıklanmasının ardından basına yaptığı açıklamada, "Haklılığımızın nihayet kanıtlanması, sonunda bu adamın bir daha asla birilerinin canını yakamayacağını bilmek, sonunda geceleri rahat uyuyabilecek olmak... Bu çok büyük bir rahatlama hissi" demişti. Mahkemede ifade de veren Tullin, 20 yıl önce ağrıları nedeniyle Cruciani'ye başvurduğunu, doktorun kısa süre içinde evini arayıp 'Seni düşünüyorum' demeye başladığını, hatta bir keresinde kendisini zorla tutup öptüğünü anlatmıştı. Karar nedeniyle yaşadığı mutluluğun çok büyük olduğunu da söyleyen Tullin, "Duygusal ve zihinsel yaralarım asla kaybolmayacak ama umuyorum yavaş yavaş aklımda geriye düşecekler. Onca zaman travma danışmanlığı ve terapi alsam da bu karar çıkana kadar 'İyileşmeye başlayabilirim' diyemiyordum. Artık hayatımı yeniden kurmayı denemeye başlayabilirim" ifadelerini kullanmıştı.
YORUMLAR
Yorum Yap