Sosyal Medya ve Çocuklar: Batı'da Nasıl Adımlar Atılıyor?
Son yıllarda yapılan hamleler, şirketlerin yanı sıra hükümetlerin de mercek altına alınmasına yol açıyor
- | Son Güncelleme:
- | Yeni Günaydın
Son günlerde Türkiye gündemine damga vuran olaylar, sosyal medyanın çocuklar üzerindeki etkisine dair tartışmaları da beraberinde getirdi.
Platformların çocuk istismarına ortam hazırlamasının yanı sıra genç kuşağın şiddet yanlısı örgütlenmelere dahil olması da endişelerin başını çekiyor.
Her ne kadar bu endişeler ve arkasındaki sorunlar yeni olmasa da gündeme taşınmalarıyla birlikte kısıtlama kararları gelmeye başladı.
Öte yandan çocukları koruma iddiasıyla sosyal medyaya erişimin engellenmesi, ifade özgürlüğünü ihlal etmesinin yanı sıra mevcut sorunları ortadan kaldırmadığı gerekçesiyle de tepki topluyor.
Sözkonusu tehdidin, sosyal medyadan ziyade toplumsal ve yasal temellere dayandığına dikkat çekiliyor.
Sadece bu tür olaylar yaşandığında gündeme gelen ve harekete geçilmesini tetikleyen meselelerin, daha derinlikli ve tehlike altındaki grupların çıkarını gözeterek çözülmesine ihtiyaç duyulduğu ifade ediliyor.
Çocuk ve gençleri çeşitli şekillerde tehlikeye atan durumları ortaya çıkmadan önleme gerekliliği vurgulanırken, tartışma ve eylemlerin cezai yaptırımlar yerine sosyal medyaya kayması da eleştiriliyor.
Sosyal medya uygulamaları, şiddet ve istismarın yanı sıra çocukların ruh sağlığına zarar verdiği gerekçesiyle de gündeme geliyor.
Çeşitli araştırmalar, sosyal medya kullanımını depresyon ve anksiyete gibi ruh sağlığı sorunlarının artış göstermesiyle ilişkilendiriyor. Gençlerin bu sitelerde geçirdiği vakit, kendine zarar verme veya intihar düşüncelerine zemin hazırlayabiliyor.
Özellikle ergenlik çağındaki kız çocukları, TikTok ve Instagram gibi platformlarda paylaşılan içerikler yüzünden olumsuz bir beden algısına kapılabiliyor ve bu durum yeme bozukluğu gibi ruh sağlığı sorunlarını beraberinde getirebiliyor.
ABD Sağlık Dairesi Başkanı Dr. Vivek Murthy, çocukların ruh sağlığına verdiği zararlardan dolayı, sosyal medya platformlarına tütün ürünlerindeki gibi uyarı etiketleri konması çağrısı yapıyor.
Bunların yanı sıra aşırı sosyal medya kullanımının, çocukların beyin gelişiminde ciddi etkiler yaratabilmesi de sözkonusu. Ayrıca bu platformlar, çocuk ve gençlerin uykusunu alamamasına bağlı olarak da bilişsel gelişimi olumsuz etkileyebiliyor.
Diğer yandan sosyal medya platformları, güçlü arkadaşlıklar kurma imkanı sunmak gibi olumlu yönlere de sahip. Örneğin yaşadığı ortamda kendisini yalnız hisseden bir genç, internette ortak ilgi alanlarına sahip olduğu kişilerle temas kurabilir.
Bunun yanı sıra başka ülkelerden yaşıtlarıyla konuşarak farklı kültürleri tanıyabilir ve internetin dışında erişemeyeceği kadar geniş bir çeşitliliğe sahip bir kitleyle arkadaş olabilir.
Bütün bunlar göz önüne alındığında çocuk ve ergenlerin sosyal medya kullanımına yönelik adımların büyük bir hassasiyetle atılması gereği öne çıkıyor.
Türkiye'deki mevcut tartışmalar, diğer ülkelerin meseleyi nasıl ele aldığını da gündeme taşıdı.
Son yıllarda pek çok hükümet, çocukları sosyal medyanın zararlarından korumaya yönelik düzenlemelere giderken, TikTok'tan YouTube'a, Instagram'dan X'e (Twitter) çeşitli dev uygulamalar, genç kuşağa daha güvenli bir internet ortamı sunma yolunda sitelerinde değişiklikler yapıyor.
Bazı platformlar da kendi uygulamalarını yürürlüğe koyuyor. Örneğin Instagram, "genç hesapları" sürümüyle 18 yaş altı kullanıcıların içeriklere erişimi ve diğer kullanıcılarla etkileşimlerini sınırlamaya hazırlanıyor. BBC Türkçe'nin haberine göre bu uygulama ocakta Türkiye'de de hayata geçecek.
Dünya'daki sosyal medya düzenlemeleri de tepkilerden azade sayılmaz. Sosyal medyanın çocuklar üzerindeki olumlu etkilerinin göz ardı edildiğini savunan bazı uzmanlar, hükümetlerin bu eylemlerini popülist bir siyasetin ürünü olmakla veya ifade özgürlüğünü kısıtlamakla yargılıyor.
Avrupa, ABD ve Avustralya'daki mevcut ve planlanan düzenlemelerin yanı sıra konunun etrafında dönen tartışmaları derledik.
Avrupa: Dünyadaki en kapsamlı düzenlemelerden biri bile yetersiz görülüyor
Avrupa Birliği (AB), Dijital Hizmetler Yasası'yla interneti daha güvenli bir ortama dönüştürmek adına sosyal medya platformları, e-ticaret şirketleri ve arama motorlarına birtakım zorunluluklar getirdi.
Çok Büyük Çevrimiçi Platform sınıfına alınan teknoloji devleri Ağustos 2023 ve geri kalan diğer bütün platformlar da Şubat 2024 itibarıyla yasa kapsamına alındı.
Facebook, Instagram, TikTok, X, YouTube ve Snapchat gibi Çok Büyük Çevrimiçi Platformlar ve Google'la Bing'i içeren Çok Büyük Arama Motorları'na, yasayı ihlal etmeleri durumunda dünya çapındaki gelirlerinin yüzde 6'sına kadar tazminat talebiyle dava açılabiliyor.
Teknoloji devlerine yönelik dünya çapındaki en kapsamlı yasal düzenlemeler arasında sayılan Dijital Hizmetler Yasası, çocukları sosyal medya ortamında koruma amacı taşıyan maddeler de içeriyor.
AB'nin bu hamlesi, reşit olmayan kişiler tarafından kullanılan çevrimiçi platformların, genç kullanıcılara yüksek düzeyde gizlilik ve güvenlik sağlamasını amaçlıyor.
Bu doğrultuda sosyal medya platformlarının çocuklara kişiselleştirilmiş reklam göstermesi yasaklandı. Yani bu şirketler, 18 yaşından küçük kullanıcıların internetteki hareketlerine dayanarak onlara reklam gösteremeyecek.
Facebook ve Instagram'ın çatı kuruluşu Meta, TikTok ve Snapchat gibi büyük şirketler, bu düzenlemenin ardından 13-17 yaşındaki kullanıcılara kişiselleştirilmiş reklam göstermeyeceklerini duyurdu.
Meta bu yaş grubuna sunulan reklamlarda sadece yaş ve konum bilgisinden yararlanacağını ifade ediyor.
TikTok ise 16 yaşından küçük kullanıcıların hesabının otomatik olarak gizli modda açıldığını ve içeriklerinin Sizin İçin sayfasına düşmediğini belirtiyor.
Yasa kapsamında reklamların yanı sıra kullanıcıları kendi niyetleri dışında karar almaya teşvik eden "karanlık kalıplar" adlı arayüz tasarımları da yasaklandı. Örneğin bir siteye girildiğinde çerezleri kabul etme seçeneğinin reddetme seçeneğine kıyasla daha parlak ve göze çarpacak şekilde tasarlanması karanlık kalıp sınıfına giriyor.
Dijital Hizmetler Yasası aynı zamanda çocukların güvenliğini sağlamak için platformların ebeveyn kontrolleri ve yaş doğrulama gibi önlemler almasını da bekliyor.
Öte yandan bu yasanın çocukları korumak için yeterli olmadığını düşünenler de var. Avrupa Tüketici Örgütü Dijital Politika Sorumlusu Fernando Hortal Foronda "Dijital Hizmetler Yasası'nda zorunlu kılınan, sosyal medya şirketlerine yönelik denetimlerin ilk turunun yayımlanması birkaç yıl alacak" diyerek ekliyor:
Ancak alınan önlemler, algoritmaya dayalı önerileri kısıtlamada yetersiz kalıyor ve bunlar, genellikle reşit olmayanların ruh sağlığına zarar veren temel nedenler arasında sayılıyor.
Foronda'nın değindiği sorun, yeme bozuklukları ve intihar düşüncelerini teşvik eden videoların çocukların karşısına çıkmasını içeriyor.
2022 tarihli bir araştırma, 13 yaşındaki birinin TikTok'a üye olduktan sonraki birkaç dakika içinde bu türden içeriklere maruz kalabileceğini göstermişti.
Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen de Dijital Hizmetler Yasası'nın "yetersiz" kaldığını düşünürken, AB'nin sosyal medya kullanımına 15 yaş sınırı getirmesini talep ediyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise bu yaşa kadar akıllı telefon kullanımının yasaklanması istediğini söylüyor.
Ayrıca Macron'un talimatıyla kurulan bir komisyonun bu yıl yaptığı bir araştırmada da benzer tavsiyeler verilmişti.
Komisyon 13 yaşına kadar akıllı telefon, 18 yaşına kadar da Instagram, TikTok ve Snapchat gibi sosyal medya uygulamalarının kullanılmamasını öneriyor.
Fransa meclisi geçen yıl, 15 yaşından küçük çocukların sosyal medya platformlarına kaydolması için veli izni alınmasını zorunlu kılan bir yasa tasarısını kabul etmişti.
İspanya hükümetiyse haziranda, sosyal medya hesabı açmak için belirlenen alt sınırı 14'ten 16 yaşa yükseltmeyi öngören bir yasa tasarısı sunmuştu.
Sosyal medyayla ilgili kararların yanı sıra Avrupa'nın pek çok ülkesinde okullarda akıllı telefon kullanımına kısıtlamalar getiriliyor.
Hollanda yeni eğitim öğretim döneminde, öğrencilerin dikkatinin dağıldığı gerekçesiyle ortaokul ve liselerin ardından ilkokullarda da akıllı telefon kullanımını yasakladı.
Belçika'nın bazı bölgeleri de böyle bir uygulama benimserken, Fransa bazı okullarda 15 yaşın altında akıllı telefon yasağını test ediyor. Başarılı sonuç alınması durumunda kuralın yasalaşması muhtemel.
İtalya ve Yunanistan ise daha yumuşak bir kararla telefonların okula getirilmesine izin verirken, öğrencilerin cihazlarını sınıfta kullanmasına müsade edilmiyor. Bu yaklaşım, çocuklarına okuldayken ulaşabilmek isteyen ebeveynleri de rahatlatabilir.
Birleşik Krallık'taki (BK) okullardan da öğrencilerin akıllı telefon kullanımına sınırlamalar getirmesi bekleniyor.
Bunun nasıl yapılacağı okul yönetimine bırakılırken, şubatta İngiltere'deki okullar için bazı yeni yönergeler yayımlandı. Bazı kurumlar akıllı telefonları tamamen yasaklıyor bazıları da İtalya'yla Yunanistan gibi yöntemleri tercih ediyor.
Diğer yandan Okul ve Kolej Liderleri Birliği (Association of School and College Leaders / ASCL) sendikası, son yönergelerin gerçek bir etki yaratacağına şüpheyle yaklaşıyor.
Genel sekreter Geoff Barton, çoğu okulun cep telefonu kullanımını halihazırda büyük ölçüde kısıtladığını söyleyerek "Bu, olmayan bir soruna karşı uygulanan anlamsız bir politika" diyor:
Hükümet enerjisini, çocukların rahatsız edici ve ölçüsüz içeriklere erişebildiği çevrimiçi platformları kontrol altına almaya harcasa çok daha iyi olur.
BK, geçen yıl ekimde geçirdiği Çevrimiçi Güvenlik Yasası'yla aslında bu soruna da el atma niyetinde.
2025'in ikinci yarısında yürürlüğe girmesi planlanan yasa, çocukları sosyal medyanın zararlarından korumayı amaçlıyor.
Yasa kapsamında internet sitelerinin çocukların karşısına çıkan içerikleri daha sıkı kontrol etmesi ve pornografik veya intihar, kendine zarar verme ve yeme bozukluklarıyla ilgili içeriklerin genç kuşağın akışından kesinlikle çıkarması gerekiyor.
Platformların aynı zamanda bir yaş doğrulama metodu içermesi ya da bütün içeriklerini çocuklara uygun hale getirmesi bekleniyor.
BK'nin medya denetim kuruluşu Ofcom, işleyişi denetleyerek şirketleri sorumlu tutabilecek. Şirketler, 18 milyon sterline kadar ya da dünya çapındaki nitelikli gelirlerinin yüzde 10'una kadar (hangisi daha fazlaysa) para cezasına çarptırılabilecek.
Ofcom ayrıca kurallara uymayan şirketlere üye olmak için gereken yaş sınırının 18'e yükseltilebileceği uyarısında bulunuyor.
Diğer yandan Çevrimiçi Güvenlik Yasası da bazı kesimlerin eleştirileriyle karşılaşıyor.
Dijital haklar alanında faaliyet gösteren düşünce kuruluşu Open Rights Group'un başkanı Jim Killock, özellikle "cinsellik, cinsiyet kimliği, uyuşturucu ve diğer hassas konularla ilgili eğitim ve yardım içeriklerinin" bu tür düzenlemeler sonucu gençlerin önüne çıkmayacağından endişeleniyor.
Lordlar Kamarası'nın bağımsız üyesi ve çocukların internet ortamındaki güvenliğine yönelik öncü isimlerden Barones Beeban Kidron ise mevcut düzenlemeyi yetersiz buluyor.
Financial Times için kaleme aldığı yazıda "Kod, tasarım özellikleri açısından zayıf" diyen Kidron ekliyor:
Araştırmalar, canlı yayın ve doğrudan mesajlaşmanın yüksek risk teşkil ettiğini gösterse de bunlarla mücadele etmek için çok az zorunlu hafifletici önlem yer alıyor.
Çocuklarının ölümü sosyal medyayla bağlantılı bazı ebeveynler de yeni düzenlemelerin yetersiz olduğunu düşünüyor.
Çevrimiçi Güvenlik için Yaslı Aileler, dönemin BK Başbakanı Rishi Sunak ve temmuzda iktidara gelen Başbakan Keir Starmer'a mayısta bir mektup göndererek, çocukların çevrimiçi güvenliğine yönelik daha güçlü adımlar atmalarını talep etmişti.
Mektupta okul müfredatına ruh sağlığı ve intiharı önleme konularının eklenmesine yönelik bir taahhütte bulunulması da istenmişti.
Aileler ayrıca teknoloji şirketlerinin sorumlu tutulmasına ilişkin tartışmalarda seslerinin duyulmadığını söyleyerek Ofcom'u suçluyor.
İnternette zorbalığa maruz kaldıktan sonra intihar eden 14 yaşındaki Mia Janin, sosyal medyadaki bir tartışmanın ardından öldürülen 13 yaşındaki Oliver Stephens ve Instagram'la Pinterest'te kendine zarar vermeyle ilişkili içerikleri gördükten sonra 14 yaşında intihar eden Molly Russell'ın ebeveynleri bu ailelerden bazıları.
16 yaşındayken, 15 yaşındaki Scarlett Jenkinson ve Eddie Ratcliffe tarafından öldürülen trans çocuk Brianna'nın annesi Esther Ghey de sosyal medya şirketlerine karşı hükümeti harekete geçmeye çağıran ebeveynlerden biri.
Henüz 14 yaşındayken dark web'e erişimi olan Jenkinson, yargılama sırasında jüriye gerçek hayattan işkence ve ölüm videoları izlemekten hoşlandığını söylemişti. 11 Şubat 2023'te işlenen cinayetten Jenkinson 22, Ratcliffe de 20 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.
Esther Ghey ayrıca sosyal medya platformu X'i anoreksiya yanlısı hesaplar barındırdığı için suçluyor. Kızının bu sayfaları takip ettiğini ve 2022'de yeme bozukluğu nedeniyle hastaneye kaldırıldığını söylüyor.
ABD'deki hamleler, anayasa ihlali itirazlarıyla karşılaşıyor
Çocuklara internette daha güvenli bir ortam sunma çabalarında Avrupa ülkelerinin ardından ABD de bu yıl bir yasa tasarısını Senato'dan geçirdi.
Associated Press'in aktardığı üzere ABD Kongresi en son 1998'de çocukları internetin zararlarına karşı korumaya yönelik bir yasayı onaylamıştı.
2000'de yürürlüğe giren Çocukların Çevrimiçi Gizliliğini Koruma Yasası uyarınca internet sitelerinin ve platformlarının, 13 yaşından küçük çocukların kişisel bilgilerini ebeveyn izni olmadan alması yasaklanmıştı.
Pek çok sosyal medya şirketi bu yasaya uymak için 13 yaşından küçüklerin üye olmasına izin vermiyor.
Çevrimiçi Çocuk Güvenliği Yasası (Kids Online Safety Act / KOSA) diye bilinen yeni yasaysa daha kapsamlı düzenlemeler içerirken, şiddetli tartışmalara da yol açıyor.
Temmuz da Senato'dan geçen tasarının yasalaşması, Temsilciler Meclisi'nde yapılacak oylamanın sonucuna ve ABD Başkanı'nın imzasına bağlı. Joe Biden yasayı desteklediğini belirttiği için Ocak 2025'ten önce başkanın önüne gelmesi durumunda KOSA'nın yasalaşması bekleniyor.
Tasarının yasalaşması halinde teknoloji şirketleri, çocuklara yönelik zorbalık, şiddet, intihar, yeme bozuklukları, madde bağımlılığının teşvik edilmesi ve alkol, uyuşturucu ve tütün gibi yasa dışı ürünlerin reklamlarını engellemeye yönelik önlemler almak zorunda kalacak.
Sosyal medya platformlarının ayrıca reşit olmayan kullanıcılara kişisel bilgilerini koruma imkanının yanı sıra uygulamaya bağımlı hale getiren özellikleri ve algoritmaya dayalı kişiselleştirilmiş önerileri devre dışı bırakma seçeneği sunması gerekecek.
Platformların, otomatik oynatma gibi uygulamayı uzun süre kullanmayı teşvik eden özelliklerine de sınırlamalar getirilecek.
Çocuklara ait hesapların varsayılan ayarlarının mümkün olduğunca güvenli hale getirilmesini amaçlayan yasa, başka kullanıcıların reşit olmayanlarla iletişime geçmesinin de engellenmesini öngörüyor.
Snapchat'in sahibi Snap, Microsoft ve X yasa tasarısını desteklerken Meta ebeveynlerin onayının alınmasını gerektiren bir düzenlemeyi tercih edeceğini ifade ediyor.
Hangi içeriklerin çocuklara zararlı olduğunu takip edecek yasanın uygulanması ise Federal Ticaret Komisyonu'nun yetki alanına giriyor.
KOSA ilk 2022'de sunulduğundan beri çeşitli örgütlerin desteğini almasına karşın pek çoklarının da eleştirilerinin odağı oldu.
Çocuklara zarar verilmesini önleme amacıyla harekete geçilmesini gerektiren yasal zorunluluğu ifade eden "özen yükümlülüğü" uyarınca sosyal medya içeriklerinin düzenlenmesi, ifade özgürlüğü ve LGBTİ+ hakları savunucularının epey tepkisini çekti.
Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği gibi kuruluşlar, yasanın eyalet yetkililerine içerikleri sansürleme imkanı vereceğini ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan yasalar yapılmasını yasaklayan ABD Anayasası Birinci Değişikliği'ni ihlal edeceğini savunuyor.
Ayrıca KOSA'nın, hassas gruplardaki çocukların LGBTİ+ ve üreme hakları gibi konularda bilgiye erişmesinin önüne geçmek için kullanılacağına dair endişeler de epey yaygındı.
KOSA'nın önceki taslağında eyalet başsavcılarına "özen yükümlülüğü" hükmünü uygulama yetkisi verilmesi bu endişelerin temelinde yatıyordu. Ancak tepkilerin ardından tasarı, eyalet başsavcılarından bu yetkiyi alacak şekilde yeniden düzenlendi.
Değişikliğin ardından önde gelen pek çok LGBTİ+ örgütü itirazlarını geri çekse de KOSA'ya tepkiler tamamen dinmedi.
Dijital hakları savunan sivil toplum kuruluşu Elektronik Cephe Vakfı, bunun "tehlikeli ve anayasaya aykırı bir tasarı" olduğunu savunuyor. Örgüt, KOSA'nın Senato'dan geçmesinin ardından yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
İnsanların internette neyi okuyup neyi görüntüleyeceklerine politikacıların ve bürokratların karar vermesine izin vermek korkunç bir fikir.
İfade özgürlüğü ve dijital haklar alanında çalışan Demokrasi ve Teknoloji Merkezi'nden İfade Özgürlüğü Projesi Direktörü Kate Ruane ise platformların, reşit olmayan kişilere "siyasi açıdan bölücü" olabilecek içerikler gösterdikleri gerekçesiyle dava edilmek istememelerinin ciddi bir sorun teşkil ettiğini söylüyor.
Ruane'e göre şirketler bundan kaçınmak için çocukların akışından kürtaj veya trans sağlık hizmetleri ve belki de Gazze ve Ukrayna'daki savaşlar gibi konuları gizleyebilir.
Diğer yandan Amerikan Pediatri Akademisi ve Amerikan Öğretmenler Federasyonu gibi kuruluşlar yasanın destekçileri arasında yer alıyor.
2022'de Instagram üzerinden bozuk ilaç satın alan 17 yaşındaki kızını kaybeden Julianna Arnold "Çocuklarımızı internette güvende tutma sorumluluğunun tamamı bizim üstümüzde olmamalı" diyor.
KOSA'nın bir diğer destekçisi ve çocukları ticarileşmeden, pazarlamadan ve teknolojinin zararlarından koruma amacıyla çalışan sivil toplum kuruluşu Fairplay'in icra direktörü Josh Golin ise şu ifadeleri kullanıyor:
Gençlerin çevrimiçi ortam ve sosyal medyada uğradığı zararların çoğu, bu şirketlerin kasten seçtiği tasarımların sonucu.
ABD genelinde etkisi olacak KOSA'nın dışında çeşitli eyaletler de sosyal medya platformlarına yönelik adımlar atıyor.
Geçen yıl ülkedeki 50 eyaletin 33'ü, Instagram ve Facebook'ta çocukları siteye bağımlı hale getirmeye çalışan özelliklerin kasten kullanıldığı iddiasıyla Meta'ya dava açmıştı. Teknoloji deviyse platformlarının çocuklar için güvenli olduğunu savunuyor.
New York ve Kaliforniya gibi eyaletlerde bu yıl geçen yasalarda sosyal medyanın bağımlılık yaratan özelliklerinin önüne geçilmesi amaçlanıyor.
Demokrat Parti yönetimindeki iki eyalet, sosyal medya platformlarının 18 yaşından küçüklere kronolojik bir akış sunmasını bekliyor ve anasayfanın algoritmaya göre oluşturulan gönderilerle tasarlanmasını yasaklıyor.
Ayrıca bu yaş grubundakilerin platformlara erişimi gece vakti kısıtlanıyor. Varsayılan özelliklerin değiştirilmesi için ebeveyn veya vasi izni gerekiyor.
Diğer yandan bu düzenlemelerin tam olarak nasıl uygulanacağı belirsizliğini koruyor.
Çocukların sosyal medya üyeliğine ebeveyn izni zorunluluğu getirilmesiyse, ülke genelinde en çok göze çarpan düzenleme. Henüz çoğu eyalette yasalaşmayan bu zorunluluğu uygulamaya koyan ilk eyalet 2023'te Utah olmuştu.
Yasa, reşit olmayan kişilerin sosyal medya hesabı açması için şirketlere, ebeveynlerden izin alma zorunluluğu getirmişti.
Cumhuriyetçi Partili Vali Spencer Cox'un imzasıyla yürürlüğe giren düzenlemeler, 18 yaşından küçüklerin 22.30'dan 06.30'a kadar sosyal medya kullanmasını yasaklamış ve bu platformları kullanmak isteyen herkes için yaş doğrulaması şartı koşmuştu.
Ancak ebeveyn izninin, şirketlerle çok fazla kişisel veri paylaşmak durumunda bırakmasına yönelik endişeler baş göstermişti.
Ayrıca TikTok, Meta ve X gibi dev platformları temsil eden ticaret birliği NetChoice, yasanın kamuya açık içeriğe erişimi kısıtladığı ve veri güvenliğini tehlikeye attığı gerekçesiyle anayasaya aykırı olduğunu iddia ederek eyalete dava açmıştı.
Utah, yasanın uygulamaya konduğu Mart 2024'te yeni düzenlemelerle ebeveyn izni zorunluluğunu kaldırmıştı.
Yeni yasa kapsamında ebeveynler çocuklarının hesaplarına erişmeye devam edebiliyor ve algoritmaya göre düzenlenmiş uygulamaların aşırı kullanımı nedeniyle çocuklarının ruh sağlığının kötüleşmesi durumunda şirkete dava açabiliyor.
ABD genelinde en kısıtlayıcı düzenlemeleri getiren eyalet ise Florida. Cumhuriyetçi Vali Ron DeSantis'in martta imzaladığı ve Ocak 2025'te uygulanmaya başlanacak yasa, 14 yaşından küçük çocukların sosyal medya platformlarına erişimini yasaklarken, 14 ve 15 yaşındakilerin de ebeveynlerinin iznini almasını zorunlu kılıyor.
Sosyal medyanın çocuklara zarar verdiğini söyleyen DeSantis, yasanın ebeveynlere çocuklarını koruma imkanı sağladığını savunuyor.
Diğer yandan düzenlemeye tepki gösterenler, ABD Anayasası Birinci Değişikliği'ni ihlal ettiğini ve her yaştan çocuğun internetteki varlığına ilişkin kararları hükümetin değil, ebeveynlerin vermesi gerektiğini ifade ediyor.
Avustralya halkı erişim engleli talep ederken, uzmanlar endişeli
Çocukların sosyal medya kullanımına düzenlemeler getirme yolunda Avustralya da diğer Batılı ülkelere katılma planı yapıyor.
Başbakan Anthony Albanese eylülde yaptığı açıklamada, sosyal medya üyeliğine yaş sınırı getirmeyi planladıklarını duyurmuştu.
Platformların çocuklar üzerinde yarattığı ruh sağlığı sorunlarını engelleme amacı taşıyan tasarının bu yıl içinde meclise sunulacağını ifade etmişti.
"Mesele çocukların çocukluklarını yaşamasına izin vermekle ilgili" diyen başbakan şöyle ekliyor:
Bazı sosyal medya uygulamalarının, genç Avustralyalıları gerçek arkadaşlardan ve gerçek deneyimlerden uzaklaştırmasının sosyal bir tarafı yok.
Henüz hangi yaş grubuna sosyal medya üyeliğinin kısıtlanmasının amaçlandığı belli değil fakat Albanese, 16 gibi yüksek bir yaştan yana.
Avustralya Başkent Bölgesi Başbakanı Andrew Barr, yasanın geçmesi durumunda halihazırda uygulamaları kullanan çocukların hesabının kapatılmasına gerek olmadığını düşünüyor.
Guardian'a konuşan Barr, "Şu anda 14 yaşında olan ve 15, 16 yaşlarına girmeye hazırlanan çocuklarımızı bir yıl boyunca platformdan uzaklaştırıp sonra tekrar platforma girmelerine izin vermek pek mantıklı olmayabilir" diyor.
Bu çocukların hesapları açık bırakılabileceği gibi bir süreliğine, Instagram'ın sunduğu gibi ergenlere uygun sürümleri de kullanabilirler.
BK merkezli anket şirketi YouGov'un ağustosta yaptığı ankete göre, Avustralya halkının yüzde 61'i 17 yaşından küçüklerin sosyal medyaya erişiminin engellemesi gerektiğini savunuyor.
Öte yandan bazı uzmanlar, böyle bir kısıtlamanın ergenlerin ihtiyaç duydukları yardıma erişmesinin önüne geçebileceğini veya uygulamaları gizlice kullanarak daha ciddi bir risk altına girebileceklerini söylüyor.
Melbourne Kraliyet Teknoloji Enstitüsü'nde (RMIT) bilişim bilimleri profesörü olan Lisa Given, "Avustralya, aslında çok karmaşık bir soruya basit bir çözüm ya da basit bir cevap arıyor" ifadelerini kullanıyor:
Asıl mesele bunun, çocukları koruyacak gerçek bir çözüm mü, yoksa politika ve manşetlerle mi ilgili olduğu.
Queensland Teknoloji Üniversitesi Dijital Medya Araştırma Merkezi Direktörü Daniel Angus da Mayıs 2025'te düzenlenecek genel seçimler öncesinde hükümetten gelen bu hamlenin "popülist" bir siyasetin ürünü olduğu görüşünde.
Angus yaşlı nüfusun desteğini alacak bu yasanın, bir dikkat dağıtma görevi gördüğünü ve ülkenin gençleri güvenceye alacak yapısal reformlara ihtiyaç duyduğunu ifade ediyor.
Avustralya E-Güvenlik Ofisi Başkanı Julie Inman Grant de yaş sınırlamasıyla ilgili benzer endişeleri dile getiriyor. Kısıtlamanın, çocukların sosyal medyayı gizli bir şekilde kullanmasına yol açacağını belirterek ekliyor:
Bu da sosyal medyaya yeterli koruma olmadan erişmelerine neden olarak daha az denetlenen, ana akım olmayan hizmetleri kullanma ve ciddi risklere maruz kalma ihtimallerinin artmasına yol açabilir.
Grant hükümetin, meclise bağlı bir komitenin yürüttüğü araştırmanın sonuçlarını beklemesi gerektiğini belirtiyor. Sosyal medyanın toplum üzerindeki etkilerini araştıran çalışmanın kasımda tamamlanması planlanıyor.
Avustralya Psikologlar Birliği de bu türden bir düzenlemenin, sosyal medya şirketlerinin kendilerini denetlemesine yönelik çabalardan uzaklaşmaya yol açacağını savunuyor.
Albanese'nin açıklamasının ardından hassas gruplardaki gençlerin kendilerine yardımcı olabilecek topluluklara erişmesinin zorlaşacağı endişeleri de baş gösterdi.
Trans aktivist ve öğretmen Amy Sargeant, sosyal medyadan ulaşılabilen bu kanalların "hayat kurtarabileceğini" söylüyor.
İnternetteki nefret, zorbalık ve toksikliğin, platformların kendisinden ziyade dünyanın yansıması olduğunu savunan Sargeant ekliyor:
Bunu, çocukların bugün var olduğu şekliyle dünyaya erişimlerini ortadan kaldırarak, onları içeriye kapatıp pamuklara sararak düzeltmeyiz. Bunu, içinde bulunduğumuz toplumun koşullarını değiştirerek düzeltebiliriz.
Prof. Given da kısıtlı imkanlara sahip çocukların yaşayabileceği zorluklara dikkat çekerek "Çocukların bilgiye kendi başlarına erişmelerini gerektiren pek çok neden var" diyor.
Özellikle de yerellerde ya da ücra bölgelerdeki çocukların yakınlarda bir kütüphaneye erişimleri bile olmayabilir. Evde eğitim görüyor olabilirler.
YORUMLAR
Yorum Yap