Osmanlı Seyyahının Brezilya Macerası!

Bağdatlı Abdurrahman tarihte çok az Müslüman'ın girişmeye cesaret edeceği bir maceraya atılmıştı

  • | Son Güncelleme:
  • | Yeni Günaydın

Bağdatlı Abdurrahman'dan bize kısacık bir risale şeklinde seyahatnamesi kalsa da öylesi bir tarihte çok az Müslüman'ın girişmeye cesaret edeceği bir maceraya atılmıştı

Bağdatlı Abdurrahman bin bir türlü sıkıntı ve elemden sonra nihayet İstanbul'a gelmişti.

Payitahtta, kaptan-ı derya Ateş Mehmed Paşa'nın emri altında imamlık yapmaya başlamıştı.

Abdurrahman için sıkıntılı günler bitmişti. 

Tam o sırada Padişah, iki savaş gemisinin okyanus rotasını takip ederek Basra Körfezi'ne gitmesi emrini vermişti.

Bağdatlı Abdurrahman, biraz da dünyayı görme arzusuyla bu vazifeye gönüllü olmuş ve 1865 yılının eylül ayında İstanbul limanından ayrılan savaş gemilerinin içerisindeki yerini almıştı.

Bu yolculuk Abdurrahman için hiçbir zaman Basra'da bitmeyecek bir seyahatin başlangıcı olacaktı.

"Müselliyetü'l-Garib" olarak bilinecek eserinden de öğreneceğimiz üzere Osmanlı ve Brezilyalılar arasında alışılmamış bir ilk karşılaşmanın hikâyesine dönüşecekti.

Filhakika, Bağdatlı Abdurrahman'ın Seyahatnamesi elimize Diyanet İşleri Başkanlığı'nın hazırladığı "Brezilya'da İlk Müslümanlar - Brezilya Seyahatnamesi" isimli eser vesilesiyle geçti.

Prof. Dr. Mehmet Görmez önsözüyle okuduğumuz ve yararlandığımız bu kaynak için de emeği geçenleri tebrik etmek gerekir.

Rio de Janeiro'da ağırlanma

Bağdatlı Abdurrahman'ın da içerisinde bulunduğu gemiler Basra'ya hiçbir zaman ulaşamadı.

Şiddetli fırtınalar Osmanlı mürettebatını Brezilya kıyılarına, Rio de Janeiro'ya kadar getirecekti.

Brezilya, Osmanlılar için farklı bir âlemdi. Ne dilleri ne de dinleri hakkında en ufak bir malumata sahip değillerdi.

Portekiz lisanı ile konuşan beyaz tenli subaylar birkaç kez kıyıya yanaşan Osmanlı gemilerini yoklamış, bu hadise Avrupalıların bu kıyılarda da egemen olduğunu yahut bir zamanlar bulunduğunu gösteriyordu.

Bağdatlı Abdurrahman'ı sarsan gelişme ise Brezilya'da Müslümanların bulunmasıydı:

Daha sonra, yine birtakım adamlar geldiler. Bunlar da öncekilerin sözlerini tekrar ederek öğleye kadar yanımızda oturdular. Biz öğle namazını eda etmek için kalkınca, onlar da kalktılar. Hepsi birden abdest alarak bizimle birlikte namaz kıldılar. Bunu üzerine Müslüman olduklarını anladık. Kendilerine saygı gösterdik, ikramlarda bulunduk. Akşamüzeri izin alarak ayrıldılar. Son derece memnun kalmışlardı. Ertesi günü, daha kalabalık olarak yeniden geldiler. Bu kez yanlarında Arapçadan ve Portekiz dilinden anlayan bir de tercüman getirmişlerdi. Bulunduğum kamaraya, bana saygı amacıyla, başlarını açarak girdiler, oturdular. Tercüman aracılığıyla, saygı amacıyla başı açmanın İslâm'a aykırı olduğunu söyledim. Kendilerine güler yüz göstererek gereken saygıyı yerine getirdim.

(Brezilya'da İlk Müslümanlar,
Brezilya Seyahatnamesi)

Brezilya'da bulunan köle siyahiler ve özgürlüğünü kazananların çoğu Afrika'dan kaçırıldıklarında İslamiyet dinine mensuplardı; ama bu uzak coğrafya getirildiklerinde önemli bir kısmı henüz çocuk olmaları sebebiyle İslam dininin esaslarını bilmiyor yahut unutmuşlardı.

Bu sebeple, biraz da kimlik arayışıyla, Brezilyalı siyahiler Bağdatlı Abdurrahman'dan İslam'ı öğrenmek isteyeceklerdi:

Amerika'daki siyahîlerin içinde Müslüman olanların sayısı çok azdır. Müslüman olanlar da memleketlerinden küçük yaşlarda ayrıldıkları için, cehalet hastalığına yakalanmışlardır. Bu Müslümanlardan bazıları, beni görünce son derece memnun oldular. Beni, kendilerine İslâm'ın buyruklarını öğretmem için evlerine dâvet ettiler. (age.)

Bağdatlı Abdurrahman, Brezilyalı Müslümanların dinlerini büyük bir yanlışlık içerisinde yaşadığını üzüntüyle tespit etti. Namazı yanlış kılıyor, duaları bilmiyor ve en önemlisi de Kuran'dan bihaber durumdaydılar: 

İçlerinden birini tek başına namaz kılarken gördüm. İftitah tekbirini aldıktan sonra, bir kez sağına, bir kez de soluna eğildi, rükûya gitmeden secdeye varıp yeri öptü. Bunu birkaç kez tekrar etti. Sonra da aklına geleni söyleyip selâm vermeden namazdan çıktı. (age.)

Brezilyalı Müslümanların içerisinde yaklaşık 15 gün kalan Bağdatlı Abdurrahman tüm çabalarına rağmen buradaki Müslümanların İslami yaşantılarında bir değişiklik meydana gelmemesinin nedenini sonraları anlayacak ve şu sözlerle aktaracaktı:

Ne var ki, bu süre içinde harcadığım nefes ve emeğin hiçbir etkisini göremedim. Bunun, tercümanın Portekiz dilini yeterince bilmemesin den ileri geldiğini sanıyordum. Ama daha sonra, Portekiz dilini öğrenince, nedenin yalnız bu olmadığını anladım. Meğer tercüman, mayasındaki habâset gereğince, ifadelerimi başka şekillerde anlatırmış. (age.)

Seyyahımız Abdurrahman'ın iddiasına göre kendisini Müslüman olarak tanıtan tercüman esasen Yahudi idi ve tercümeyi bilinçli şekilde çarpıtıyordu.

Abdurrahman'ın faaliyetleri Müslüman olmayan diğer Brezilyalıların da ilgisini çekecekti ve Osmanlı amiralinden şu ricada bulunacaktı:

O sırada, siyahîlerden birkaç kişi gemiye geldiler. Kumandan İngilizce bildiği için, yanlarında İngilizceyi ve Portekiz dilini bilen bir tercüman da getirmişlerdi. Kumandanın yanına girdiler. ‘Biz şimdiye kadar dünyada mevcut beyaz insanların tümünün Hristiyan ve yalnız siyahîlerin Müslüman olduğunu sanıyorduk. Sizleri görünce, diğer ülkelerde de Müslümanlar olduğunu anladık. Bundan dolayı çok memnun olduk.' diyerek kendilerine İslâm'ı öğretecek bir adam bırakılmasını rica ettiler. (age.)

Bağdatlı Abdurrahman bu vazifeyi üstlendi ve Brezilya'da bilhassa siyahilerin İslam'ı doğru öğrenmesine vesile olurken birçoğunu da Müslüman yapmayı başardı.

Bununla da yetinmedi ve Arap harfleri kullanarak Portekiz lisanında birçok hadis, ayet ve İslami öğreti içeren tercüme eserler yazarak öğrencilerine ezberletti. Bağdatlı Abdurrahman bireysel gayretleri ile Brezilya'daki Müslümanların sayısı kısa sürede 19 bine ulamıştı (Bu Bağdatlı Abdurrahman'ın iddiasıdır).

Seyyahımız, Brezilya'da bulunduğu sırada buradaki Müslümanların sosyolojik durumu hakkında da önemli bilgiler verecekti:

Müslüman kabilelerin her birinin bir reisi var. Reislerden kimilerine Fa, kimilerine de İmam diyorlar. Kabile bireyleri, bütün işlerinde, bütün sorunlarında reislerine başvuruyorlar. Kabile reisleri, nüfuz ve itibar bakımından bir üstünlük yarışı içinde bulunduklarından, aralarında sürekli bir düşmanlık var. Kalplerini ısındırmaya, aralarını bulmaya çok çalıştım. Ama bir yararı olmadı. Kabile reisleri remil1 ve simya ilimlerine büyük ilgi duyuyorlar. Bunların İslâm'ın yasakladığı şeylerden olduğunu söyleyerek terk ettirmeye çalıştım. Ama terk etmeleri mümkün olmadı. (age.)

Öte taraftan Abdurrahman'ı en zorlayan konu Brezilya Müslümanlarının içkiyi mubah saymalarıydı.

Tütün içmek ve sakal kesmek gibi hususlarda son derece hassas olan Brezilyalı Müslümanların içki konusundaki tutumu seyyahımızı hayli uğraştırmış; ama yine de değiştirmeye muktedir olamadığı konuların başında gelmiş:

Burada bütün Müslümanlar bıyıklarını tıraş ediyorlardı. Bıyıklarını kesmeyenlere kâfir gözüyle bakıyor, Allah'ın selâmını kesiyor, kız alıp vermiyorlardı. Tütünü haram sayıyor, buna karşılık içkinin mubah olduğuna inanıyor ve açıktan açığa içiyorlardı. Bir gün, kabile reislerinden birisi beni yemeğe dâvet etti. Sofrada şarap görünce, bunun haram olduğunu bildirdim. Allah'a hamd olsun, hepsi içmeyi bırakarak tövbe ettiler. Ama bazıları, şarap yerine tütün içmeye başladılar. (age.)

Bağdatlı Abdurrahman'ın en büyük sorunu bu da değildi. Brezilya'da İslamiyet resmen yasaktı. Dolayısıyla yaptığı ölümüne neden olacak bir suçtu.

Brezilyalı Müslümanlar da merkezi otoriteye kendilerini Hıristiyan gibi takdim ederek varlığını sürdürebiliyordu:

Bir zamanlar siyahîlerle Hristiyanlar arasında büyük bir savaş olmuş. Hristiyanlar savaştan galip çıkmışlar. Bu savaşa Müslümanlar neden olduklarından, daha sonra korkularından inançlarını gizlemek zorunda kalmışlar. Çünkü birisinin Müslüman olduğu anlaşılınca ya hemen öldürülüyor ya sürülüyor ya da ömür boyu hapsediliyordu. Bu durumu gördükçe kahroluyordum. (age.)

Dini meseleler bir kenara bırakıldığında Bağdatlı Abdurrahman seyahatnamesinden birbirinden sıra dışı bilgilere yer verir.

Brezilya'nın tropik meyveleri, ilginç tutileri (papağanları) Amerikalı yerlileri, Amazon Ormanları ve Brezilya memleketinin sayısız özelliğini Türklerin dikkatine sunar. 

Gel gelelim Seyyahımız Bağdatlı Abdurrahman tehlikeli görevini uzun süre devam ettiremez.

Brezilyalı Müslümanların kendi aralarındaki husumetleri, merkezi otoritenin baskısı, İslamiyet'in yanlış yorumu ve elbette memleket hasreti dönüş yolculuğunu mecbur kılar. 

Bağdatlı Abdurrahman'dan bize kısacık bir risale şeklinde seyahatnamesi kalsa da öylesi bir tarihte çok az Müslüman'ın girişmeye cesaret edeceği bir maceraya atılmıştı.

Seyyahımız, birçok Brezilyalı Müslüman'ın dinini doğru öğrenmesini sağlarken o zamana kadar Osmanlıları insan eti yiyen yamyam topluluklar olarak bilen pek çok Brezilyalının da Osmanlıları tanımasına vesile olacaktı.

 

 

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yapılmamış.İlk yorum yapan sen ol...

Yorum Yap

Bu Alan Boş Bırakılamaz
Bu Alan Boş Bırakılamaz
Yorum Yapma Şartlarını Kabul Etmediniz