Ekonomi Psikolojimizi Nasıl Etkiliyor?
Uzman Psikolog Dr. Serap Duygulu ve Prof. Dr. Acar Baltaş ile Türkiye'yi psikolog koltuğuna oturttu
- | Son Güncelleme:
- | Yeni Günaydın
Ekonomik kriz, anksiyete krizlerini de beraberinde getirmeye mi başladı? Independent Türkçe, Uzman Psikolog Dr. Serap Duygulu ve Prof. Dr. Acar Baltaş ile Türkiye'yi psikolog koltuğuna oturttu
Her 6 ayda bir yaşanan zam kaygısı, gelecek beklentileri ya da bir eve sahip olma fikri…
Türkiye son birkaç yılı böyle geçiriyor.
2002'de 1,5 TL olan dolar kuru bugün 27 TL sınırına dayanmış durumda.
Kıdem tazminatı tavanı 40 yılın en düşük seviyesine geriledi.
1982'de asgari ücretin 7,5 katı, 1992'de de 5,7 katı olan kıdem tazminatı tavanı, Temmuz 2023'te asgari ücretin 1,75 katına kadar düştü.
Toplumun büyük bölümü parayı kazanıp harcarken ayın sonunu nasıl getireceğini hesaplıyor.
Bir bankada çalışan Deniz Abdikoğlu o sıkıntıyı yaşayan milyonlarca kişiden biri.
"Ekonomik sıkıntılardan dolayı üzerimde büyük bir yük taşıdığımı hissediyorum" diyor.
Ona göre Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri ev sahibi-kiracı ilişkileri.
Maaş zammı tek başıma en temel ihtiyacı barınmaya bile yetmiyor:
Eskiden maaşımın yarısını kiraya verip diğer yarısıyla ödemelerimi rahatlıkla yapabiliyorken şimdi güne eksiyle başlıyorum. Bazen su alırken bile daha ucuza nereden alabileceğimi arıyorum. Bir genç olarak dünyanın birçok ülkesini gezmek istiyorum fakat bu sadece bir hayal olarak kalıyor. Dolar ve euro karşısında sürekli değer kaybeden bir para birimimiz olduğu için… Özel bir bankada çalışıyorum ve her gün insanların kredi veya kredili ürünleri alabilmek için saatlerce beklediğini biliyorum. Şu anki yüksek kredi faizlerine bile göz yumuyorlar sadece ihtiyaçlarını karşılayabilmek için. Borcu borç ile kapatmaya çalışıyorlar. Ne önümü görebiliyorum ne bir şeylerin hayalini kurabiliyorum bu karanlık içinde"
Türkiye’de asgari ücret 11 bin 402 lira.
Türk-İş'e göre, açlık sınırı 10 bin 373 TL, yoksulluk sınırı 33 bin 788 TL.
DİSK’in araştırması ise Haziran 2023'te açlık sınırı 10 bin 434 TL, yoksulluk sınırını ise 36 bin 091 TL olduğunu söylüyor.
Yani asgari ücret açlık sınırından yaklaşık bin lira fazla, yoksulluk sınırından 22-24 bin lira daha az görünüyor.
Asgari ücretin artışı sonrası ÖTV zamları insanları uykusunda yakaladı.
Başta İstanbul, Ankara, İzmir olmak üzere hayat pahalılığı ve alım gücü gün geçtikçe zorlaşıyor.
Ekonomideki tablo sadece cebi değil, insan psikolojisini de yıpratıyor.
CHP milletvekili ve eczacı Burhanettin Bulut’un çalışmasına göre son 10 yılda antidepresan kullanımı yüzde 66 artmış durumda.
Sağlık Bakanlığı’nın 2021 yılında yayımladığı verilere göre ise antidepresan kullanımı 2010’da yüzde 33’ydi, 2021’de ise bu oran yüzde 53’ü buldu.
Bu veriler ışığında Türkiye’de ekonomik krizin yükselişi ile ruh halindeki sıkıntılar paralellik gösteriyor.
Uzman Psikolog Dr. Serap Duygulu içe dönük duygusal çatışmaya, Prof. Dr. Acar Baltaş ise bugünkü eylemsizliğe dikkat çekiyor.
"Ekonomik krizin süresi tahmin edilemediği için kaygı oluştu"
Dr. Serap Duygulu, öngörülebilir olmayan bir ortamın panik ve endişeye sebep olduğunu söylüyor:
Yaşayış biçimini belirleyebilmesi açısından insan psikolojisinde en temel şey önünü görebilmektir. Pandemiyle başlayan ve sonrasındaki bu ekonomik krizde nasıl davranacağımızı, var olan kaygımızı, gerginliğimizi nasıl yansıtacağımızı bilemedik. Bireysel ve toplumsal davranışımız çok olumsuz etkilendi. Ekonomik krizin ne kadar süreceği ve alım gücümüzün ne kadar düşeceği gibi verileri tahmin edemediğimiz için insanlarda çok yoğun bir kaygı oluştu. Ve bu kaygı giderek artmaya devam ediyor"
Bu durumun getirdiği panik, korku ve gelecekle ilgili olumsuz düşüncelerin, saldırganlığı ortaya çıkardığını belirten Duygulu, "Ya içe dönük saldırganlık ve olumsuz davranış bozuklukları ya da kişileri, kurumları ve kitleleri hedefe almak gibi dışı dönük saldırganlıklarla karşılaşıyoruz. Trafikte tampon tampona kazanın bile cinayetle sonuçlandığını görüyoruz" tespiti yapıyor.
"Bizim gibi toplumlarda en büyük güvence ev sahibi olmak"
Duygulu, gençlerin gelecek beklentilerinin gerçeklikten uzaklaştığını söylüyor.
Toplumda hakim olan belirsizliğin doğru yönetilmesi gerektiğinin altını çizen Duygulu, "Gençlerin bir diploma almak, meslek sahibi olmak, kendini bir yere ait hissetmek gibi geleceğe dönük birtakım beklentileri var. Bizim gibi toplumlarda en büyük güvence kaynağı düzenli gelire ve bir eve sahip olmak ama görüyoruz ki bu beklentilerimiz şu an çok gerçekçi değil" diyor.
Planlananın dışında, beklenmedik ekonomik sorunların ortaya çıkmasının toplumsal erozyona sebep olduğunu belirten Duygulu, "Krizler bir şekilde aşılabilir ama belirsizlik süreci doğru yönetilmezse, toplumun öfkesinin yanlış yönlendirilmesine sebep olabilir" tespiti yapıyor.
Siyasi aktörlerin, evine temel gıda maddesi alamayan kişileri yatıştırması gerektiğini söyleyen Serap Duygulu, ötekileştirmeden ortak ve ılımlı adımların atılmasına ihtiyaç olduğunu belirtiyor.
"İktidara oy veren kitle sineye çekiyor"
Prof. Dr. Acar Baltaş ise baskı ve korku kültürünün topluma yerleştiğini, zamlara karşı tepki gösterilemediğini söylüyor.
Panik ve bunalmışlık halinin iktidarca rasyonalize edildiğini belirten Baltaş, "Açıklamaları görüyorsunuz. Aslında 2016’dan beri zam yapılmadı, ilk defa zam yapılıyor gibi yaklaşımlar var. Yani kendi iktidarı destekleyen kitle nezdinde bu zamlar çok büyük bir sorun değil. Ortada bir kriz varsa da iktidara oy veren kitle bunu sineye çekiyor, rasyonalize ediyor" diyor.
Baltaş’ın bir başka dikkat çektiği konu ise eylemsizlik ve öfke birikimi.
Nijerya’daki zam tepkilerini ve Fransa’da bir gencin öldürülmesinin ardından başlayan protestoları hatırlatıyor:
Nijerya’da benzin dahil birçok şeye zam yapıldı. Halk hareketlendi. Fransa'daki olaylar bir gencin ölümü üzerine başlamadı. O gencin ölümü üzerine cisimleşti. İnsanların yaşadıkları umutsuzluğun çaresizliğin öfke patlamasıydı"
Gençlerin umutlarının kaybolduğunu öne süren Baltaş şöyle devam ediyor:
Bir devlet memuru olabilmek için nerelerden referansınız olması gerektiğini biliyorsunuz. İlişki ile bir pozisyona geliyorsunuz, dolayısıyla serbest rekabetin özü kaybolmuş vaziyette. Bu da tabii umudu ve ümitleri biraz azaltıyor. Ne yapıyor gençler? Yurt dışına gitmek istiyor. Ama bırakın vizeyi, randevusunu dahi alamıyorlar. Gençler, o ülke insanının beşte biri itibarını görmek için beş kat daha fazla çalışmaya gidiyorlar"
"Psikoloğa gitmek bile tuzu kuruluğun işareti"
Psikoloğa gitmek gerçekten lüks mü?
Profesör Baltaş bu kesimin ekonomik şartlarının çok da kötü olmadığını dile getiriyor:
Ekonomik bir daralma varsa zaten psikoloğa gidecek parayı bulamazlar. Yani özel psikoloğa gitmek, psikoloğun bedelini ödemek bile ekonomik açıdan sıkıntıda olan bir insanın yapabileceği bir şey değil. O bile bir tuzu kuruluğun işareti"
"Tamam ekonomik kriz var, ya sonra?"
Kaos ortamında kriz ne zaman biteceğine dair gerçekçi söylemlerin olması gerektiğini belirten Duygulu, pandemi dönemi ve bitişini örnek gösteriyor:
"O zaman aklıselim uzmanlar 1-2 yıl içinde normale dönüleceğini söyledi. İnsanlar bu süreye kabul gösterdi. Vatandaş krizin ne zaman biteceğini duymak istiyor. Ekonomi otoritelerinden ekonomik krizde döngüyü sağlamanın çok zor olduğunu duyuyoruz. "Ee.. Tamam. Sonra? İşte insanlar bunu bilmek istiyor. Tamam bir kriz var, birtakım sıkıntılar yaşanıyor. Ne zaman stabil hale gelineceğine dair veriler olmazsa, yukarıda söylenenlerin halkta bir karşılığı olmayacak"
Son dönemde dolandırılma olaylarının artmasına da dikkat çeken Duygulu, insanların var olan küçük yatırımlarını çok para kazanacağı vaatleriyle kaptırdığını dile getiriyor:
Sebep, geleceği görememek. Elindekini bir şekilde değerlendirmek. Daha fazla kazanmaya çalışmak"
Anksiyete krizlerini nasıl aşacağız?
Ekonomik gerekçelerle artan anksiyete krizlerine değinen Duygulu, bu durumla nasıl başa çıkılması gerektiği ile ilgili "Bu tür kriz anlarında kişiler daha önceden neyle uğraşıyorlarsa o işlerle daha fazla uğraşıp, daha fazla çaba göstermeli" diyor.
"Çünkü olumsuz düşünmenin ve sadece bir düşünceye takılı kalmanın bizi iyiye götürmeyeceğini biliyoruz" diye ekleyerek.
Bir reçete olarak dijital dünyayı kullanmanın faydalı olabileceğini söyleyen Duygulu, basit alternatif işler yaratmanın avantajlı olabileceğini belirtiyor:
Gençlerin dijital dünyaya çok hakim olduğunu biliyoruz ve görüyoruz. Sahip olunan birtakım donanımları çok iyi kullanabilmek ve yeni kazanımlar için çaba göstermek lazım. ‘Bir işe gireyim, düzenli bir maaş alayım’ ile ne yazık ki günümüzde hayatımızı sürdürmek çok da imkanlı gibi gözükmüyor"
Tüketim alışkanlıklarının da kesinlikle değişmesi gerektiğini vurgulayan Duygulu, daha çok harcamaya yönelik davranışlardan uzak durmanın faydalı olabileceğini dile getiriyor.
Independent Türkçe
YORUMLAR
Yorum Yap