Eğitimciler Uyarıyor: Çocuklar Travma Yaşayabilir!

Eğitimciler okullarda yaygınlaşan ÇEDES projesi için uyardı; 'Çocukların zihninde onarılmaz yaralar açabilir'

  • | Son Güncelleme:
  • | Yeni Günaydın

Millî Eğitim Bakanlığı'nın Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı ile imzaladığı “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum" (ÇEDES) projesi kapsamında okullarda yürütülen etkinlikler giderek yaygınlaşıyor.

Proje kapsamında “manevi danışman” olarak görevlendirilen imam, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve Kur'an kursu hocaları, okullarda öğrencilere "değerler eğitimi" veriyor, seminerler gerçekleştiriyor.

Türkiye'nin farklı kentlerinde, ÇEDES kapsamında öğrenciler hem okullarda hem de okul dışı etkinliklerde din görevlileriyle bir araya geliyor; camilere, il/ilçe müftülüklerine ya da çeşitli derneklere ziyaretler düzenleniyor.

En son Kars Merkez İmam Hatip Ortaokulu’nda ÇEDES projesi kapsamında “sabır” konusunu işlemek için okulda maket mezar kuruldu ve annesi kaybeden bir öğrenci maket mezar başında ağıt yaktı.

Okulun sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda, “ÇEDES projesi değerler kulübü ocak ayı sabır temalı etkinliğimiz gerçekleştirilmiştir. Öğrencimiz vefat eden annesine özlemini sabır temasıyla sahnelemiştir" ifadeleri kullanıldı.

BBC Türkçe'ye konuşan eğitimciler, pedagojik formasyonu bulunmayan din görevlilerinin çocuklara yetkinlikleri dışında “değerler eğitimi” vermesini eleştiriyor.

'Okulun ağıt yakmayı öğretmekle ne işi olur?'

Eğitim uzmanı Salim Ünsal, maket mezar mizanseninde çocuklara travma yaşatıldığını söyleyerek, "Okulun ağıt yakmayı öğretmekle ne işi olur?" diye soruyor:

"Bu tip uygulamaların ne pedagojik ne psikolojik ne de bilimsel yönden olumlu bir sonucu olamaz. Biz çocuklara hayatın gerçeklikleriyle ilgili bunları mı öğreteceğiz?

"Bunlar çocukların psikolojisi üzerine çok derin etkiler yaratabilecek uygulamalar ve çocukların zihninde onarılmaz yaralar açabilir. Çünkü bu eğitimler uzman eşliğinde takip edilmezse, çok daha yüksek bir travma yaşayabilirler.

"O mizanseni izleyen çocuklara aynı travmanın yaşatılması kabul edilemez. Bu çocuklar o etkinlikten gerçek anlamda ne kazandılar? Hayatlarına bunu nasıl uygulayacaklar? Akıl alır gibi değil."

'Bu ülkede din eğitimi veren binlerce din kültürü öğretmeni var'

Araştırmalar, erken yaşta verilen dini eğitimin çocukların hayal güçlerini baskıladığını ve eleştirel düşünebilme becerilerini engellediğini ortaya koyuyor.

Yedi yaş altındaki çocuklara verilecek eğitimin soyut kavramlar üzerinden değil, somut uygulamalar ve interaktif yöntemlerle işlenmesi gerektiği belirtiliyor.

Din görevlilerinin ise bunu sağlayabilecek bir pedagojik formasyonu bulunmuyor.

Hürriyetçi Eğitim Sen Genel Başkanı Levent Kuruoğlu, öğretmenler dışında kimsenin okullarda din ya da değerler eğitimi veremeyeceğini anlatıyor:

"MEB ortaya bir müfredat koymuş, bunun uygulayıcısı olarak öğretmenleri belirlemiş. Öğretmen dışında bir kişinin müdahalesi çok yanlış. Çünkü bunlar pedagojik formasyonu olmayan, çocuklara nasıl yaklaşmaları gerektiğini bilmeyen kişiler."

Kuruoğlu bu açıdan ÇEDES projesinin 1924 yılındaki Tevhid-i Tedrisat Kanunu'na aykırı olduğunu söylüyor.

Nitekim kanunda, tüm okulların devlete bağlı olacağı ve eğitimin yalnızca devlet eliyle yapılacağı belirtiliyor.

Kuruoğlu, okullar aracılığıyla öğrencilerin bazı dernek ve sivil toplum kuruluşlarına götürülmesini eleştiriyor ve bu tip yapıların eğitim verebilmek için yeterli olmadığını söylüyor:

"Bu ülkede binlerce din kültürü öğretmeni, öğrencilere din eğitimi vermektedir. Değerler eğitimi ise her branştaki öğretmenimiz tarafından verilmektedir. Bunlar dışındaki her kurum ve kuruluş okullarımızdan elini çekmelidir."

"Dışarıdan kim oldukları, ne amaçla geldikleri ve planları belli olmayan kişi ve kurumların MEB okullarına sokulması, çocuklarda zihniyet bunalımına neden olur."

Türkiye'de farklı branşlardan atanmayı bekleyen 800 bine yakın öğretmen olduğu belirtiliyor.

Birçok okulda halen rehber öğretmen bulunmadığını söyleyen Ünsal, onlar yerine okullara "manevi danışman" adı altında din görevlilerinin yerleştirilmesini eleştiriyor:

"Öncelikle her okula rehber öğretmen ve psikolojik danışmak koymamız, çocukların psikolojisini daha iyi takip edecek bir sistem oluşturmamız gerekiyor.

"Çocuklar eğer manevi danışma ihtiyacı duyuyorsa, her mahallede 10 tane cami var; gider oradaki din adamıyla konuşur. Halbuki bizim kalabalık nüfuslu okullarımızda, bir rehber öğretmen tüm öğrencilere yetişmeye çalışıyor."

'Öğretmenler bu işi beceremiyor mu?'

Değerler eğitiminin hali hazırda öğretmenler tarafından verildiğini söyleyen Kuruoğlu, ÇEDES projesinin öğretmenlerin yetkinliğini sorguladığını söylüyor:

"2018 yılında uygulamaya koyulan yeni öğretim programına göre eğitim10 kök değer üzerine inşa edildi. Bunun altında da birçok alt değer var. Biz bu değerleri, yıllar içerisinde yavaş yavaş eğitim vererek kazandırmaya çalışıyoruz.

"Ancak ÇEDES projesi, değerler eğitimini öğretmenlerin veremediğini ima etmektir. O zaman MEB çıksın desin ki, bizim 1 milyon 100 bin öğretmenimiz var, bunlar bu işi beceremiyorlar."

“Hayatın Başlangıcı ve Evrim” ünitesi, 2017-2018 eğitim öğretim yılında müfredattan çıkarılmıştı.

2024-2025 eğitim öğretim yılı biyoloji dersi müfredatı ise "yaratılış teorisi"ni merkez aldı.

Biyoloji Dersi Öğretim Programı açıklamasında, “Biyolojik olaylar; bir plan ve program gereği olarak ortaya çıkar, kainat ve içindeki canlı cansız tüm varlıklarda görülen mükemmel dengeye ve düzene işaret eder" ifadelerine yer verildi.

Ünsal ise gerek biyoloji dersi müfredatında yapılan değişikliğin gerek bilim dışı etkinliklerin toplum psikolojisinde derin yaralar açacağını savunuyor:

"Dünyada kabul edilmiş teori ve kavramlar üzerinden eğitim yapmalıyız. Ancak bugün biyoloji müfredatında bir bakıyorsunuz; evrimi tamamen çıkarmışlar, yaratıcı dogma üzerinden bir açıklamaya gitme gereği duymuşlar.

"Bunların son derece planlı ve sakil uygulamalar olduğunu, ancak toplumun psikolojisinde derin yaralar açacak uygulamalar olduğunu düşünüyorum."

Projenin detayları ne?

ÇEDES protokolüne göre projenin amacı, öğrencileri “bilime sevdalı, kültüre meraklı ve duyarlı; millî, ahlaki, insanî, manevi ve kültürel değerlere göre” yetiştirmek.

Proje, din görevlilerinin öğrencilere “Değerler Eğitimi” vermesine olanak sağlıyor.

Bu kapsamda okul içinde ve dışında öğrencilerle çeşitli faaliyetler yürütülmesini hedefleyen proje hem MEB’e hem Diyanet İşleri Başkanlığı'na hem de Gençlik ve Spor Bakanlığı’na belli sorumluluklar yüklüyor.

Örneğin okullarda, değerler eğitimi verilmek üzere “değerler kulübü” kurulması ve katılımcı öğrencilerin “temsilci öğretmenler” tarafından belirleniyor.

Projenin merkezleri arasında Diyanet gençlik merkezleri, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı gençlik merkezleri ve MEB’e bağlı resmi okullar yer alıyor.

Proje kapsamındaki etkinlikler, “İl ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinin onay vermesi” halinde protokol taraflarınca sağlanan okul dışı mekanlarda da gerçekleştirilebiliyor.

Protokolde “ÇEDES Uygulama Mekânları” diye tarif edilen bu mekanların hangi mekanlar olacağı yönünde ise herhangi bir tarif ya da kısıt bulunmuyor.

Şimdiye dek gerçekleşen birçok uygulamada, camiler ve müftülüklerde yapılan etkinlikler öne çıkıyor.

Diyanet Gençlik Merkezleri’nde yürütülecek faaliyetlerde görev alacak personeller ve gönüllü öğrenciler ise il ve ilçe müftülüklerince belirleniyor.

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yapılmamış.İlk yorum yapan sen ol...

Yorum Yap

Bu Alan Boş Bırakılamaz
Bu Alan Boş Bırakılamaz
Yorum Yapma Şartlarını Kabul Etmediniz