Dizi Sektöründe Yeni Skandalı: Yasak Aşk Bombası Patladı!

Ünlü bir oyuncu ile evli bir yapımcının yasak aşkını kaleme alan tv100.com yazarı Fuat Uğur daha sonra yaşananları da şöyle anlattı...

  • | Son Güncelleme:
  • | Yeni Günaydın

Dizi-film sektöründe patlak veren tekelleşme skandalının perdesini tv100.com yazarı Fuat Uğur açmıştı. Uğur yeni yazısında dizi-sinema sektöründeki başka bombayı patlattı. Ünlü bir oyuncu ile evli bir yapımcının yasak aşkını kaleme alan Uğur daha sonra yaşananları da şöyle anlattı...

Dizi-film sektöründeki tekelleşme Türkiye gündemine bomba gibi düştü. İlk olarak TV100'den Fuat Uğur'un kaleme aldığı ve odağında ID İletişim ve Ayşe Barım'ın olduğu yazısı sonrası birçok ünlü oyuncu açıklama yaptı. Barım'ın çalıştığı isimler destek açıklamaları yaparken mağdurların ve haksızlıklar karşısında susmayanların isyanları sosyal medyayı salladı.

ID İletişim oyuncuları, Ayşe Barım'a art arda destek açıklamaları yaparken; başta Farah Zeynep Abdullah olmak üzere farklı farklı isimler ise sektördeki tekelleşmenin iç yüzünü anlatan paylaşımlarda bulundu. Tüm bu gelişmeler devam ederken önce Rekabet Kurulu, aralarında ID İletişim'in de olduğu 21 şirket hakkında soruşturma başlattı. Ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Ayşe Barım hakkında re'sen soruşturma başlattı. Olaylar birbirini rakip etti. 

DİZİ SEKTÖRÜNDE YENİ SKANDAL

Skandalı ilk yazan isim olan tv100.com yazarı Fuat Uğur, bugünkü "'Dilan Polat bile kurtuldu, yakında her şey unutulur' diyormuş…" başlıklı yazısında sektöre dair yeni skandalları gözler önüne serdi. İddiaların ana noktasında yine çok tanınan bir dizi oyuncusu bulunuyor. İddiaya göre, bu dizi oyuncusu, evli yapımcısıyla birlikte oluyor ve hemen ardından bir dizinin başrolüne getiriliyor. Fuat Uğur, bu yapımcısından ise "Çarpık sistemi kuran o yapımcı aynı sistemin kurbanı oldu" diye bahsediyor. İşte Uğur'un o çok konuşulacak yazısı...

Büyük medya patronunun “sekretermetre”liğinden ajans patronluğuna giden yol kolay olmadı. Piyasayı elinde tutması, oyuncuların yönlendirilmesi için ondan iyisi bulunamazdı.

Aldılar, piyasanın Kraliçe Arısı yaptılar Petek Balım’ı…

Hadi sen burada oyna, bunlar da oyuncuların. İstediğini al, istediğini at. Ama aldıklarının hepsi işimize yarasın.

O da başladı.

Yalnız değildi aslında.

Rekabet Kurulu tarafından hakkında soruşturma açılan 21 şirket var. Hangi birinin diğerinden aşağı kalır yanı var? İçlerinde muhafazakâr ve iktidara yakın kanallara çalışanlar da var, çoğunluğu oluşturan ve seküler kanallara iş yapanlar da.

Az ya da çok, kimsenin birbirinden aşağı kalır yanı yok.
BEN HERKESİN BİLDİKLERİNİ YAZDIM

Bir yazı yazdım her şey ortaya çıktı mı?

Hayır, her şey ortadaydı, herkes kendi arasında konuşuyor, fısıldaşıyordu. Ali kıran baş kesenler sanat camiasında fırtına ekip rüzgâr uçuruyorlardı.

Sen gel, sen git; istenmiyorsun artık; benle çalışmazsan yoksun…

Kriterleri var mıydı?

Misal oyunculuk yetenekleri, eğitim, dürüstlük…

Tiyatro ve sinema okullarını ter döküp bitirenler, bu meslek için gecesini gündüzüne katanlar, bazen ciddi yoksulluk çekerek bir gün bu piyasada kendisine iş verileceğini umut edenler.

Güldürmeyin. Kriterlerinin ne olduğunu günlerdir okuyoruz, izliyoruz.

Onlar için alınterinin bir kıymeti yok.

Ter dökeceksin ama başka yerlerde.

Neyse.

HAREKET ÇEKENİN İPİ ÇEKİLDİ

Benim yazımdan (*) 3,5 ay sonra, piyasayı avucunun içine alan, hırsı aklının önüne geçen isim, komisyonlarını yüzde 10’a düşüren yapımcılara, diğer ajans sahiplerini de örgütleyerek hareket çekince olanlar oldu.

Hareket çekenlerin ipi çekildi.

Bunun için de benim Rekabet Kurulu’nun sinema ve dizi sektöründeki tekelleşmeyle ilgili açtığı soruşturmayı duyuran yazımın, bu piyasanın çirkinliğini tasvir eden bir bölümü işlerine çok yaradı. Derhal “ima” edilen kişilerin kimler olduğuna dair bot hesaplardan bol bol tweet atıldı.

Gözlerime inanamadım, milyonlarca ama milyonlarca insan ülkemizde bunu konuşmaya başladı. Birtakım isimler TT listelerinin başından günlerce inmedi ve bu satırları yazdığım sırada hâlâ o listedeki “müstesna” yerlerini korumaktaydı.

Cumhuriyet Başsavcılığı re’sen soruşturma başlattı…

Oysa iyi iş görmüştü petek balım.

Gezi’de, 2019 yerel seçimleri öncesinde, mitinglerde…

İBB adayının reklamcısı ile kankalığı sayesinde hashtag açtırmış sosyal medyada, tüm oyuncularına mesaj çekerek “Bunu paylaşacaksınız” demişti. Adayın Yenikapı’daki mitingine de çağırmış, protokol giriş kapısında yoklama yapmıştı geldi-gelmedi diye.

ASIL MESELE ÖZEL HAYATLAR DEĞİL, YOK EDİLEN HAYATLAR

Malum, geniş yığınlar seyrettiği oyuncularından bazılarının ortaya saçılan özel hayatlarını dizi film gibi izlemeyi seviyor ama son bir haftadır işittiklerim Türkiye’nin yeni bir Epstein skandalıyla karşı karşıya kaldığına dair ipuçları veriyor.

Akıl almaz gerçekten.

Kriter liyakat, yetenek, çalışma, eğitim ve dürüstlük olmayınca “başka kriterler” devreye giriyor, kendini güzel bulan ve o dizi oyuncularına özenen genç kızlar da kapağı sektöre atıyorlar. Piyasada gördükleri aç yamyamları kadınsı içgüdüleriyle 10 dakikada çözüp “iş” e koyuluyorlar. Sonuçta söktüre söktüre bir rol kaptıkları zaman da artık önlerinde kimse duramıyor. Yapımcılardan başlıyorlar, yönetmenlerden çıkıyorlar. Çünkü onları bünyesine katan kapı gibi ajansları oluyor, doğal olarak da onlara her kapıyı açıyorlar. Sizler sıfır yetenekli, ağır botokslu ve silikonlu “güzel” kızları ekranda “oyuncu” diye izlerken, bu işe emeklerini gönüllerini vermiş olanlar; kadınıyla erkeğiyle elleri böğürlerinde iş bekliyorlar. Yan rollere bu türlerden bulamadıkları için teklif gelirse geliyor. Çünkü artık çürütülmüş sistemin çarklarında öğütülen ve ahlaki değerlerini kaybetmiş bu kadınlar sayesinde piyasayı ellerinde tutanlar da tüm oyunculardan aynı “performansı” bekliyorlar. Bulamadıklarında da “bizimle değilsin” deyip arkalarını dönüyorlar.

Sinema ve dizi oyuncusu Elçin Sangu’nun dün attığı uzun bir flood’un iki tanesini paylaşayım, durumu daha iyi anlatır:

Oyuncu olma hayaliyle yola çıkan pek çok kişi, sistemin dayattığı ağır şartlar altında “kölelik sözleşmesi” olarak tanımlanabilecek anlaşmalarla kariyerlerine adım atıyor. Bu sözleşmeler, sanatçının tüm haklarını ajanslara veya yapımcılara devretmesine neden olurken, yaratıcı özgürlüklerini ve ekonomik haklarını kısıtlıyor. Bu durum, sektörde kurumsallık eksikliğinin ve sistemin çarpıklığının en somut örneklerinden biridir.

Sektördeki çarpıklıklar, yetenekli kişilerin sisteme girişini de zorlaştırıyor. Ahbap-çavuş ilişkileri, yeni oyuncuların sektörde varlık göstermesini engellerken, başarılı projeler hak eden oyuncular yerine “bağlantıları güçlü” kişilere teslim ediliyor. Bu durum, yetenekli oyuncuların kariyerlerinde ilerleme sağlayamamasına ve sektördeki adaletsizlik algısının derinleşmesine yol açıyor.

ÇARPIK SİSTEMİ KURAN O YAPIMCI AYNI SİSTEMİN KURBANI OLDU

Belki siz tanırsınız, pek çok dizide oynamış bir isim var. Ben ilk kez öğrendim adını. Evli yapımcısıyla birlikte olmuş, sonra da ondan bir dizinin başrolünü kapmış. Adam kızın babasına ve kendisine iki daire alıp hediye etmiş. Ama düğmeyi yanlış yerden iliklersen hep yanlış gider. Kız kendisine aşık ettiği yapımcıyı çeşitli oyuncu ve sosyete çapkınlarıyla aldatınca kıyamet kopuyor. Yapımcı kızı terk ediyor, kız adamı taciz edip ona defalarca telefonda mesajlar atıyor, detone sesiyle sarhoş sarhoş şarkılar söylüyor. En sonunda “Yaşadıklarımızı karına ve ailene söylerim” deyince çaresiz yapımcı kızı Amerika’ya gönderiyor. Kız şimdi Dubai’deymiş, artık ne “iş” yapıyorsa…

Şimdi böyle bir piyasada nasıl yetenek, oyunculuk, sanat, performans, çalışkanlık öne geçer?

AJANS-YAPIMCI-KANAL SACAYAĞINDAKİ ÇİRKEF DÜZEN sona ermediği sürece mümkün değil.

Şimdi etrafına “Dilan Polat bile kurtuldu, bana bir şey olmaz, yakında her şey unutulur” diyormuş.

Vallahi ne diyelim, insanın ar damarı yırtılmaya görsün, hiçbir şeyi gözü görmez.
 

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yapılmamış.İlk yorum yapan sen ol...

Yorum Yap

Bu Alan Boş Bırakılamaz
Bu Alan Boş Bırakılamaz
Yorum Yapma Şartlarını Kabul Etmediniz