Depremler Zina Yüzünden!
İsmailağa tarikatının mollaları arka arkaya verdikleri mesajlarla gündemde.
- | Son Güncelleme:
- | Yeni Günaydın
İsmailağa tarikatının vaizcilerinden Mesut Demir, Ege'de meydana gelen depremleri kürtaja açılan üniversitelere ve kadınların kıyafetlerine bağladı. Bir başka molla Mehmet Aldemir ise müziğin insanı zina yapmaya ittiğini savundu.
Sosyal medyada yer alan videosunda, bazı hadislere göndermede bulunarak, "Küçük çocuklar dahi müzik dinlediğinde bir anda hareketlenmeye başlıyor. Allah'u alem belki de olay oradan geliyor. İslam'da saz, kemençe, davul, zurna gibi aletlerin alışverişleri caiz değildir" dedi.
Kamuoyunda Cübbeli Ahmet olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü ise artık bir fenomen.
Artık bir Youtuber gibi sosyal medyada görünen Cübbeli Ahmet, Türkiye'de insanların yüzde 90'ının namaz kılmadığını ifade etti.
Namaz kılmamamdan ötürü ekonomik krizin yaşandığını savunan Cübbeli, şu ifadeleri kullandı:
"Ne beladayız ya ne belada? Bundan sonra da bana ekonomiden bahsediyorlar. Ekmek bulup yediğine şükret. Beni İsrail'de ara sıra kılan, terk eden adam bir kasaba geldi, çeşmesinden su içti, ondan sonra gözeleri kurudu." Şeyh öldü, yerine Kılıç geçti, çıkışlar arttı
İsmailağa ismini İstanbul'un Fatih ilçesinin Çarşamba semtindeki bir camiden alıyor.
İsmailağa Camii merkez olmak üzere örgütlenen bu dini yapı aslında Nakşibendiliğin Halidî koluna bağlı bir cemaat.
Nakşibendilik ise aslında cemaatten daha ziyade tarikat. Aslında İsmailağa bir cemaatten ziyade bir tarikat.
Şeyhliğini de Mahmut Ustaosmanoğlu ya da bilinen adıyla Mahmut Efendi uzun süre yaptı.
Mahmut Efendi'nin 23 Haziran'da vefat etmesi üzerine yerine ise Hasan Kılıç geçti.
Geçmişte görünmeyi tercih etmiyorlardı
Geçmişte de İsmailağa'daki bazı mollalar açıklamalarda bulunurdu. Çok tanınanlardan biri Metin Balkanlıoğlu diğeri de Cübbeli Ahmet'ti.
Ancak bunlar tartışmalı konulara girmemeyi tercih ederdi. Çünkü, şeyhleri çok konuşmaktansa dinleyerek ibadet, taat ve güzel ahlaklarıyla topluma örnek olmaları gerektiğini salık veriyordu.
Mahmut Ustaosmanoğlu da hayatı boyunca çok fazla görünmedi ve medya aracılığıyla mesaj vermedi.
Fakat onun vefatı ve ardından posta oturan Hasan Kılıç da benzer şekilde hareket etmesi üzerine son dönemde konuşan mollaların sayısında artış oldu.
Farklı kişileri polemik oluşturan açıklamalarda bulunmaları tepki toplarken yapı içindeki hiyerarşinin de ihlal edildiği ifade ediliyor.
Sadece İstanbul'da değil Türkiye'nin her yerinde kız ve erkeklere yönelik Kur'an kursları bulunan ve geniş bir kitleye sahip camiada bazı imamlar adete birbiriyle yarışıyor.
Onun için de farklı konularda fetvalar vererek ön plana çıkmayı planlıyor olabilirler.
İlahiyatçılar bu durumu Independent Türkçe'ye değerlendirdi.
"Söylenenlerin dinde yeri yoktur"
Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlhami Güler, İsmailağa mollalarının söylemlerinin İslam ile ilgisi olmadığını söyledi.
Cübbeli Ahmet'in yaptığı konuşma ve şarkıcı Gülşen'in daha önce söylediği ifadelerinin peş peşe servis edilmesinin gündemi manipüle etmeye dönük gibi durduğunu belirten Güler, "Bu tür çıkışlar gerçek gündemi, ekonomiyi manipüle etme amaçlı da olabilir. Bu iktidar tarafından da yapılmış olabilir" dedi.
Hocaların yer aldığı videoların manipülasyon kokan bir yanı olduğunu dile getiren Güler, "Kimin tarafından yapıldığı konusunda çok emin değilim. Dediğim gibi gerçek ekonomik gündemi saptırmaya dönük, din üzerinden bir manipüle olabilir. Bilindiği gibi bizim toplum din konusunda hassas bir toplum. Dolayısıyla toplumu meşgul etmeye de tahrik etmeye de dönük olabilir. Söylenenlerin dinde yeri yoktur. Bunların saçma sapan şeyler. Bunların dinle diyanetle bir alakası yok" diye konuştu. "Kitaplarda yazılı şeyleri çocukça ve cahilce söylüyorlar"
Prof. Dr. İlhami Güler, şunları kaydetti:
Kur'an-ı Kerimi, İslam'ı az bilen bir insan bunların din ile bir ilgisinin olmadığını bilir. Maalesef dinsel kültürümüz, Orta Çağ'daki anlayışın devamı olarak şekillenmiş bu tarikat-cemaat yapıların elinde. Modern dönemde yaşamın gelişmelerine, din, İslam ve Kur'an'ın temel değerleri doğrultusunda yorumlama yok. Bunlar kitaplarda yazılı olan şeyleri hala böyle çocukça ve cahilce söylüyorlar.
"Sağcısı, solcusu, tarikatçısı herkes bunu yapıyor"
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerim Buladı ise Türkiye'de herkesin kendi düşünce dünyasına göre bir şey söylediğini ifade etti.
Kanunların "fikir hürriyeti" adı altında buna müsaade ettiğini aktaran Buladı, "Sadece bu alanda değil çeşitli alanlarda fikri teamüller birçok kesim tarafından paylaşılıyor. Sağcısı, solcusu, tarikat, tasavvuf gibi birçok kesim bunu yapıyor. Bunun bir siyasi, ideolojik veya felsefi bir yönü olabilir. Ya da belirli bir kesimler onu körükleyebilir" değerlendirmesinde bulundu. "Ülkede bazı değerleri kıymetsizleştirme furyası başladı" diyen Buladı, "Değerlerimizi korumak genel olarak hepimizin görevidir. Değerler dediğimizde inanç, ahlak, gelenek ve göreneklerimize ait olan şeylerdir. Bunları herkesin koruması gerekir. Korunması gerekirken herkes kendince bir fikir yürütüyor. Oysa ortak ve müşterek paydada birleşmemiz gerekir" şeklinde konuştu.
"Değerleri kıymetsizleştirmek beraberlik ruhunu yok eder"
Prof. Dr. Bunaldı, "Bir bakıyorsunuz ki her grup farklı bir tarafından devleti çekmeye çalışıyor" dedi ve sözlerini şöyle tamamladı:
Kardeşim devlet elden giderse, kutsal değerlerin de dahil her şey elden gider. İbadetleri dahi doğru dürüst yapamayacak duruma geliriz. Dolayısıyla müşterek değerler, bu ülkenin dokunulmaz ve vazgeçilmez temel değerleridir. Bunları örseler, ötekileştirir veya kıymetsizleştirirsek beraberlik ruhu kalmaz. Birliği, beraberliği ve istikrarı sağlayamadığımız taktirde her şeyimizi kaybederiz. Bugün belki de bunlara daha fazla ihtiyacımız var.
YORUMLAR
Yorum Yap