Cübbeli'nin İddialarını Güvenlikçiler Değerlendirdi!

'İç savaş çıkmaz ama devlete karşı harekete geçebilirler'

  • | Son Güncelleme:
  • | Yeni Günaydın

Cübbeli Ahmet'in Selefi iddiasına güvenlik uzmanları ve ilahiyatçılar cevap verdi: İç savaş çıkmaz ama devlete karşı harekete geçebilirler

Emekli emniyet müdürü Avcı ve MİT yetkilisi Öneş, Selefilerin Türkiye açısından risk olabileceğini iddia ederken, ilahiyatçılar Özşahin ve Bayındır olayı temkinli yaklaştı

Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'den selefilere dair yeni iddialar geldi 

Kamuoyunda Cübbeli Ahmet Hoca olarak tanınan İsmailağa tarikatının ileri gelenlerinden Ahmet Mahmut Ünlü, 17 Ocak 2020'de Habertürk TV'de katıldığı programda Selefilerle ilgili şu iddialarda bulunmuştu:

"2000 Selefi dernek var şu an. Selefiler sıkıntı. Adıyaman civarı çok ateşleniyor. Çok dernekler kuruluyor oralarda. Tehlike boyutuna gelmeden tedbir alınmazsa FETÖ boyutuna döner."

Ünlü, konuşmasında Selefilerin Türkiye'de iç savaş riskini de körükleyebileceğini öne sürerek, IŞİD ve El Kaide'nin de bu görüşte olduğunu savunmuştu.

Ünlü'nün bu iddialarını sorduğumuz ve açıklamalarını 22 Ocak 2020 haberleştirdiğimiz Türkiye Selefilerinin bilinen isimlerinden Ebu Said el Yarbuzi adıyla bilinen Mehmet Balcıoğlu ise "Halk dilinde buna 'işkemden atıyor' deriz" diye cevap vermişti.

Ünlü'den yeni Selefi iddiaları

Ünlü iddialarında ısrar ediyor. Dün Twitter hesabından yine tartışma yaratan açıklamalar yaptı. Ünlü'nün bu sefer hedefinde Diyanet vardı.

Ünlü'nün bu çıkışının gerekçesi geçen günlerde Sakarya'daki Tozlu Câmii'nde Kuveytli Selefi Davetçi Osman el-Hamis'in bir konuşması.

Diyanet'e yönelik eleştiriler yönelten Ünlü, "Diyanet bu işin kontrolünü kaybetmiş durumdadır. Diyanet'i uyarıyoruz. Hangi ırktan ve milletten olursa olsun eğer camiilerde bu adamlara konuşma izni verirseniz Selefîliğe, Vehhabîliğe hizmet edip iç savaşı körüklemiş olacaksınız" iddiasında bulundu. 

Diyânet en kısa zamanda kendine gelmeli, bünyesindeki sapık i'tikâdlı Vehhâbî zihniyetli adamları da tespit edip ihrâc etmeli ve câmiileri de mutlakâ kontrol altına almalıdır. Diyânet'e Vehhâbîler yerleşmiş ve bâzı müftüler de Vehhâbîleri câmiide konuşturuyorsa, Suriye Ulemâsı Birliği Başkanı Üsâme er-Rifâ'î Hazretleri ne yapabilir?

İç karışıklığa sebebiyet verirler iddiası

Ünlü, bu paylaşımlarında dışında diğer mesajlarında dikkat çeken iddialarından biri de şu şekilde oldu:

Bunlar şu anda kendilerine yer edinmeyi hedefliyorlar. Daha sonra da camiilerde bu kadar kalabalık toplayan bu kişilerin insanlarda büyük etkisi olduğu için onları sokağa dökmesi kaçınılmaz olacaktır. Tabii böylesi tahrîklerden Arap kardeşlerimiz daha ziyâde etkilenip memlekette iç karışıklığa sebebiyet vereceklerdir. Bundan dolayı devlet büyüklerimizi uyarıyoruz.

Twitter'da destek veren de oldu karşı çıkan da

Ünlü, özet olarak Türkiye'de Selefilerin örgütlenmesine izin verilmesi halinde iç karışıklığa neden olunacağını öne sürüyor.

Ünlü'nün bu iddialarına çok sayıda destek veren olduğu gibi karşı çıkan da oldu.

Destek verenlerden biri de Selefilik üzerine çalışmalar yapan ilahiyatçı Prof. Dr. Hilmi Demir oldu.

Mesajı retweet eden Demir, bir diğer paylaşımında "Açıkça söylemeliyim ki: Diyanet nasıl FETÖ konusunda geride kalıp aktif mücadelede pasif davrandıysa Selefi-Vehhabilik konusunda da aynı biçimde davranmaya devam ediyor" dedi. 

Temelini 13. yüzyılda Mardinli İbn-i Teymiye attı

Ünlü'nün dikkat çektiği Selefilik temelleri 13. yüzyılda Mardin'de yaşamış İbn-i Teymiye adlı din adamı tarafından atılmış bir mezhep.

Ancak 18. yüzyıldan sonra bugünkü Suudi Arabistan'da taban buldu. Selefilik zamanla farklı Müslüman ülkelere de yayıldı.

Cihatçı akımlar içinde yayıldı

Türkiye'de "Vahhabilik" olarak da adlandırılan Selefilik, bugün Suudi Arabistan, Kuveyt gibi ülkelerde en yaygın mezhep olarak biliniyor.

Ancak gerek Türkiye'de gerekse dünyada bilinir hale gelmesi ise 1980'li yıllardan itibaren yaygınlaşan ve kendilerine "cihatçı" adını veren kimi dini örgütler vasıtasıyla oldu.

Arap Baharı'nın başladığı 2011'den sonra gerek Suriye gerekse Irak'a savaşmak amacıyla giden insanların artmasıyla birlikte Selefilikle ilgili araştırmaların ve demeçlerin sayısında da bir artış yaşandı.

Selefilerin Türkiye'de taban bulması halinde Ünlü'nün iddia ettiği gibi orta veya uzun vadede iç barışı tehdit eden bir risk oluşturma ihtimalleri var mı?

Bu soruyu güvenlik bürokrasisinin içinde yer almış 2 isimle ilahiyat kökenli uzmanlara sorduk.

Güvenlik bürokrasisinden gelen isimler Cübbeli Ahmet'in iddialarıyla daha paralel görüşler sergilerken ilahiyat kökenli isimler, Ünlü'nün kaygılarını paylaşmadı.

Hanife Avcı, Selefi grupların iyi izlenmeleri gerektiği görüşünde

"İç savaş çıkmaz ama devlete karşı harekete geçebilirler"

Bir dönem Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanlığı yapan emekli emniyet müdürü Hanifi Avcı, Selefi hareketlerin daha radikal İslamcı grupların görüşü olduğunu ve son zamanlarda Türkiye’de hareketlerinde bir artış olduğunun gözlemlendiğini öne sürdü.

Türkiye'deki geleneksel İslam'ın çoğunlukla şiddetten uzak ve barışçıl olduğunu kaydeden Avcı, şunları söyledi:

Selefilik tüm dünyada silahla, kavgayla, dövüşle, mücadeleyle anlayışı yansıtan gruplar. Türkiye'de varlıklarına dair emareler epeydir görülüyor. İç savaş çıkmaz ama devlete karşı harekete geçebilirler. Başka türlü eylemler yapabilir. Laikçi anlayışa sahip insanlara yönelik eylemler yapabilir. Silahlı eylemler yapan grupların genellikle selefi anlayışa sahip olduğunu görüyoruz. Bu nedenle takip edilmesi ve izlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Epey zamandır böyle bir düşüncem var. Bunu da dillendirdim.

"Eylemci anlayışa dönüşmemesi için özenle izlenmeliler"

Ünlü'nün açıklamasında Selefi hareketlerin Türkiye'de yaşayan Arapları da tahrik edebileceğini öne sürmüştü.

"Selefilik, Türkiye'deki yabancı kökenli nüfus arasında taban bulabilir mi" sorusuna Avcı, "Suriye, Çeçenistan ve Afganistan'da savaşanların bir kısmı da Selefidir. Buralardan gidip o kesimlerle temasa geçen, onlardan etkilenen Türkiye'de geniş bir kesim var. Dolayısıyla gelecekte eylemci bir anlayışa dönüşmemesi için özenle izlenmeleri gerekiyor" diye cevap verdi.

"Emniyet, istihbarat hassasiyet gösteriyor ama Diyanet tarafında bir şey duymamıştık"

Selefi grupların takibinin MİT, polis ve Diyanet tarafından yapılması gerektiğini ifade eden Avcı, "Bu konuda belki emniyet belki istihbarat hassasiyet gösteriyor ama Diyanet tarafında şu ana kadar pek bir şey duymamıştık. Varsa bile biz bilmiyoruz" dedi ve sözlerini tamamladı:

Belki Cübbeli Ahmet Hoca ona dikkat çekmek istedi. Sonuçta bizim zayıf gördüğümüz noktayı daha iyi görüyordur. Birçok seveni var. Sevenleri, Selefi anlayışın Türkiye'deki durumuna dair kendisine daha net bilgiler taşıyordur. Daha önce de uyarıda bulunmuştu. O bizden daha iyi gördüğü için de kaygılanmıştır diye düşünüyorum. Ve o kaygısı da bence belli oranda haklıdır.

"Siyasal kriz çıkarma çabalarına alet ediliyorlar"

Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, Selefiliğin "siyasal İslam" çatısı altında değerlendirilmesi gerektiğini belirterek seçime giden süreçte siyasal İslami hareketlerin tabanlarını konsolide etmek için kutuplaştırmayı artırmak isteyebileceklerini öne sürdü.

Öneş, iddialarını şöyle sürdürdü:

Küresel küresel çatışmalar içinde yakın dönemde Ortadoğu’da selefi düşüncedeki hareketlerden faydalanma, onları yönlendirme ve ülkelerin içinde siyasal krizler çıkarma çabalarına alet edildiklerini gördük. Türkiye'de bu riskin içindedir.

"Benimsemediğimiz bir dini yoruma 'savaş çıkartır, yasaklanmalı' demek doğru olmaz"

Güvenlik bürokrasisinin içinde yer almış Öneş ve Avcı'nın ardından aynı soruları ilahiyatçılara yönelttik.

Dinler tarihi uzmanı Lütfü Özşahin, kendisinin de Selefi anlayışı asla benimseyen biri olmadığını belirterek sözlerine başladı ancak devamında şu hatırlatmada bulundu:

Kimse bir inanışı asla hedeflememeli, ortadan kaldırılmalı, 'tehlikelidir' şeklinde bir hüküm verme hakkını kendinde görmemeli. Ben de Selefiliği benimsemem ama  benimsemediğimiz bir dini yoruma 'savaş çıkartır, yasaklanmalı ortadan kaldırılmalı' diye nitelendirmek de doğru olmaz. Malikilerin, Hanbelilerin, Şafilerin, Şiilerin, Caferilerin de Alevi kardeşlerimizin de farklılıkları var. Farklı yorumları var diye onları da mı yok sayıp, yasaklayacağız. Böyle bir anlayış olabilir mi? Bir engizisyon olur o zaman.

"Biraz isabetsiz bir yorum olmuş"

Özşahin, Selefilikle ilgili iç savaş çıkarabileceği türü iddiaların da gerginliği artırabileceğini öne sürerek Ünlü’nün iddiasını "isabetsiz bir yorum olmuş" diye niteledi.

"Kur'an'a yöneliş geleneksel yapının savunucularını perişan etse de hızla yayılıyor"

İlahiyatçı Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır ise kimi grupların Kur'an'a aykırı bir yapılanma içinde olduğunu, bu yüzden yerlerde süründüklerini görerek kutsal kitaba tekrar yönelmeye başladıklarını söyledi.

"Bu yöneliş, geleneksel yapının savunucularını perişan etse de hızla yayılıyor" diyen Bayındır, "Bu sebeple sadece Selefilik değil, Sünni - Şii bütün mezhepler, tarikat ve cemaatler, her geçen gün daha fazla bir çöküş yaşamaktadır" dedi. 

Bayındır sözlerinin devamında Ünlü'ye yönelik eleştiride bulunarak "Cübbeli Ahmet gibi hocaları sinirlendiren asıl gelişme, Kur'an ayetleri ile desteklenen sorulardan kaçmak zorunda kalmalarıdır. Onların çoğu, bu gibi soruları soranlara dinsiz, ateist ve deist diyerek kendilerini savunmaya çalışıyorlar" ifadelerini kullandı. 

"Araplar arasında da sorgulama arttı"

Sorgulamanın Araplar arasında da gittikçe yaygınlaştığını öne süren Prof. Dr. Aziz Bayındır, "Bugün hocalara düşen tek görev, kendilerini sorgulayıp hatalarını görmeleri ve Kur'an'a yönelerek ayetlerin anlamını bozmaya çalışanlarla mücadele etmeleridir. Çünkü bu yönelişten rahatsız olan bir başka kesim de ayetlere yanlış anlamlar vererek kafaları karıştırmaya çalışmaktadır" diye konuştu. 

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yapılmamış.İlk yorum yapan sen ol...

Yorum Yap

Bu Alan Boş Bırakılamaz
Bu Alan Boş Bırakılamaz
Yorum Yapma Şartlarını Kabul Etmediniz