Cinci Hüseyin mi, Yoksa Rasputin mi?

Cinci Hüseyin ve Rasputin'in benzeşen ve ayrışan yanları neler?

  • | Son Güncelleme:
  • | Yeni Günaydın

Netflix'in "Watch The Last Czars" dizisiyle pek çok kişi Rasputin'i yeniden keşfetti.

Rasputin'i araştıran ve hakkında malumat toplayan çoğu kişi Cinci Hüseyin ismi ile de karşılaşıyor.

Biz de bu yazı da Cinci Hüseyin ve Rasputin'in benzeşen ve ayrışan yanlarına değinerek okurları bu zahmetten kurtaralım.

Rasputin ve Cinci Hüseyin'in şifacılığı

Dördüncü Murad'ın vefatı sonrası tahta geçen Sultan İbrahim, ruhi bunalımlar içerisindeydi.

En önemlisi de Osmanlı soyu Sultan İbrahim ile tükenmenin eşiğindeydi.

Öyle ki hanedanın "Kırım Hanlığı"na geçmesi en ciddi çözüm yollarından birisi olarak tartışılıyordu. 

Sultan İbrahim, yaşadığı bunalımı bir hatt-ı hümayunda şu naif ifadelerden temaşa edebiliyoruz:

Sancı deyu yatırum, kâh arkama gelür, irkilür, kulaklarım tıkalur... Şöyle sıkılmam vardır ki ölüyorum, gayetle halim yaman olmuştur, … Pek halim mükedder, mizacımda küdûrat vardır, … Göreyim seni bu benim derdime nice çare çalışursuz, … Beni seversen buna çare bulasın, ona buna sorasın.

(Tayyip Gökbilgin,
"İbrahim",
İslam Ansiklopedisi)

Padişahın derdine derman olacak ve Osmanoğlu hanedanlığını yok oluştan kurtaracak kişi doğru dürüst medrese tahsili dahi olmayan; büyü, muska ve cincilikle geçimini sağlayan Safranbolulu Hüseyin Efendi isimli bir zat olacaktı.

Padişahı iyileştirdikten sonra Anadolu kazaskerliği makamına kadar yükselecek ve rüşvetçiliği sayesinde Karun gibi zengin olacaktı.

Rasputin'in de yükselişi şifacılığı ile başlayacaktı.

Çariçe Aleksandra, Britanya'nın büyük Kraliçesi Victoria'nın torunuydu. Bu sebeple Ruslar tarafından hiç sevilmiyordu.

Üstelik bir türlü erkek çocuk doğuramamış, peşi sıra dört kız çocuğu dünyaya getirmişti.

Üzerindeki baskıyı nihayet bir erkek çocuk doğurarak kırmıştı; ama biricik veliaht Aleksis Nikoloviç irsi bir hastalığın pençesinde kıvranıyordu.

Doktorlar bir türlü çare bulamayınca efsun ve büyülerle uğraşan şifacılara başvuruldu.

Saraya gelen şifacılardan birisi de Rasputin'di. 

Veliaht Nikoloviç'in hastalığı kanı pıhtılaşmıyordu.

En ufak bir yarada kanamadan ölme riski bulunuyordu; dolayısıyla, adeta cam fanusta yaşıyordu. 

Kimilerine göre Rasputin hipnoz yöntemi kullanarak çocuğun bir şekilde iyi hissetmesini sağladı. 

Nasıl yaptığına dair bir delil yoksa da Rasputin bir şekilde yaralanma sırasında kanı pıhtılaştırmayı başarmıştı.

Artık Rus sarayının kapısı bu tuhaf Papaz Rasputin için sonuna kadar açılacaktı. 

Cinci Hüseyin ve Rasputin'in kadınlar üzerindeki hâkimiyeti

Cinci Hüseyin'i saraya sokan ve Sultan İbrahim'i ona meftun edecek kişi elbette Kösem Sultan olacaktı.

İngiliz sefir ve Osmanlı tarihçisi Sir Paul Rycaut'un iddiasına göre Kösem Sultan katledildiği anda dahi elbiselerinin arasından Cinci Hüseyin Efendi'nin muskası çıkacaktı. 

Medrese sıralarında Cinci Hüseyin'in sınıf arkadaşı olan Evliya Çelebi, "Seyahatname" isimli meşhur eserinde Cinci Hüseyin'in tahsilini ve ilmini şu sözlerle tasvir eder:

Zağferonborlu (Safranbolu) nam şehirde Şeyhzade nam bir softa idi. Asitane'ye (İstanbul'a) gelip Unkapanı iç yüzünde Fil okuşu'nda Hamid Efendi Medresesi'nde hakir Ahfeş Efendi'den Molla Cami tilavet edip (okuyup) Kitab-ı İlm-ı Hacib Kafiye'yi ı'rab ederken, bu mezbur (adı geçen) Cinci Hoca, Ahfeş Efendi üstadından Kitab-ı İzzi okurken hikmet-i aziz ismine mazhar düşüp, bir günde izzet bulup saadetli padişaha surh- bad ve Kenzü'l- arş ed'iyelerin (dualarını) tilavet idüp, bi-emrillah (Tanrı'nın buyruğuyla) İbrahim Han hoş- hal olup (durumu iyileşip) Şeyhzade'nin ismi Cinci Hoca olup iştihar buldu (ünü yayıldı).

Amma Allah alimdir, şerîkimiz (ders arkadaşımız) olması cihetiyle keyfiyet-i hali ma'lumumuz (durumunu biliriz). İlm-i davetten (dua biliminden) asla bir harf bilmez idi. Ancak baht ve talihi bir zaman müsaade edip, ol dahi felek-i atlas-ı bukalemunde (bu değişen dünyada) pay-baflık (çulhalık) edip sağa ve sola gunagun (çeşit çeşit) mekikler attı.

Rasputin'i ise Rus sarayında yükseltecek ve payeler verecek olan Kraliçe Çariçe Aleksandra olacaktı.

Çariçe Aleksandra ise büyü, doğaüstü olaylar kısaca paranormal aktivitelere meraklı bir kimseydi.

Bu ilgi Rasputin'in sarayı ele geçirmesine kadar varacaktı.

Çariçe de Rasputin'e bağlanmış ve her eylemine büyük kutsallık atfediyordu. 

Rasputin'in uçkur düşkünlüğü sarayda da kendisini göstermiş, Veliaht Nikoloviç'in dadısına tecavüz etmesi bir şekilde duyulmuştu.

Saray, Rasputin'i cezalandırmak yerine dadıyı kovmayı tercih etti. Bu tavır Rasputin'in iyice yoldan çıkmasına neden olacaktı.

Halk arasında yayılan bir dedikodu ise dehşet vericiydi:

İddiaya göre; Çarice Aleksandra, Rasputin'e âşık olmuştu ve aralarında bir ilişki vardı.  

Çar İkinci Nikolay, bu iddialar sonrası gazetelerde Rasputin'in adını olumlu-olumsuz haberlerde kullanılmasını yasakladı. 

Rasputin'in gücünü doruğa çıkaracak olay, bu iddialardan hemen sonra gerçekleşti.

1912 yılında Çar ve Çariçe, Veliaht Nikoloviç'i de yanlarına alarak Polonya'ya ziyarete gittiler ama veliahtın kanaması başladı.

Doktorlar kanı pıhtılaştırıp durdurmayı başaramadı. Hemen Rasputin'e haber verildi; ama Veliaht Nikoloviç ölmeden yetişmesi mümkün değildi.

Bu yüzden esrime seansı (duyuların ötesine geçme) ile Veliaht Nikoloviç'in hayatını kurtardı.

Bu olay sonrası Çar İkinci Nikolay tamamen Rasputin ve Çariçenin kontrolü altına girdi.

Doğrusu Rasputin'in bunu nasıl yaptığı bir muammaydı; ortada aleni bir sahtekarlık olsa da Çar İkinci Nikolay'ı büyülemeyi başarmıştı.

Cinci Hüseyin ve Rasputin'in saplantıları

Cinci Hüseyin'in saplantısı paraydı.

Rasputin'in saplantısı ise kadınlar ve şehvetti.

Cinci Hüseyin'in büyük bir serveti vardı ve kaynağını rüşvetten alıyordu.

Osmanlı'nın bozulan ekonomisini düzeltmek üzere göreve getirilen Kemankeş Kara Mustafa Paşa -ki devrinin çok ötesinde bir zihniyete ve devlet adamlığına sahip olmasına rağmen, Cinci Hüseyin Efendi'nin rüşvet ağına çomak sokmasının bedelini canı ile ödeyecekti.

Abdurrahman Şeref, Cinci Hoca'nın bu idamdaki rolünü şu sözlerle belirtiyordu:

Cinci Hoca lakabıyla tanınan Hüseyin Efendi adlı arsız. Her işe burnunu sokmaya başlamıştı. Ancak Sadrazam Kemankeş Kara Mustafa Paşa'nın vakar ve heybeti, istediği oyunu oynamak isteyen bunun gibi bozguncuların sorumsuzca hareketlerine engel oluyordu. Fakat onların garazkâr tutumları yüzünden o akıllı vezir öldürüldü.

(Abdurrahman Şeref,
Osmanlı Devleti Tarihi)

Böylesi önemli bir devlet adamının katlinde dahi rol oynamayı başaran Cinci Hüseyin, İstanbul'un göbeğinde kendisine öyle bir saray yaptırmıştı ki maiyetinde yüzlerce kişi çalışıyordu.

İstanbul'daki sarayının yanı sıra, bugün Safranbolu'nun simgesi olarak bilinen abidevi Cinci Hanı'nı da yaptıran Cinci Hüseyin Efendi'den başkası değildi. 

Rasputin ise akıl ve mantığı zorlayan cinsellik tertipleri ile tüm ülkede konuşulur olacak kadar uçkur saplantısı içerisindeydi.

O, içkiyi ve cinselliği bir tür arınma olarak görüyordu ve birçok efsaneye konu olacak cinsi ve sapıkça ayinler tertip ediyordu.

Bu ayinler halk arasında büyük bir nefret ve tiksintiye sebep oluyordu. 

Rus ordusu, savaşta sıkıntılar yaşadıkça halk saray üzerinde bu denli tesiri olan Rasputin'i "Şeytanın havarisi ve temsilcisi" olarak görüyordu.

Çar İkinci Nikolay da artık Rasputin'den kurtulmak istiyordu; ama Çariçe'nin Rasputin'in mucizelerine olan düşkünlüğü elini kolunu bağlıyordu.

Hem Cinci Hüseyin hem de Rasputin öldürüldü

Cinci Hüseyin'in tüm hayatı boyunca çalıp çırptığı paralar tek başına IV. Mehmed'in cülûs bahşişine yetecekti.

Cülus Bahşişi öyle sıradan bir iş değildi; padişah değişikliği sonrası dağıtılan bu para hazinenin neredeyse tamamen boşalmasına neden olan bir hadiseydi. Karşılaştırma buradan yapılabilir.

Safranbolulu Cinci Hüseyin, doğru dürüst medrese eğitimi bile almadan kazaskerliğe kadar yükselmesini muska, büyü ve cinciliğine borçluydu.

Kadılık gibi önemli bir makamı rüşvetle satarak Osmanlı hazinesi ile yarışacak bir servet biriktirmişti; ama bu para kendisine hayır getirmedi, nihayet 1648'de katledildi.

Rasputin'in akıbeti ise çok daha sarsıcı.

Çar'ın akrabaları Feliks Yusupov ve Dmitri Pavloviç, Rasputin'den kurtulmak üzere bir suikast planı hazırladı.

İkili görüşme bahanesiyle Rasputin'i saraylarına davet ettiler.

İçkiye düşkünlüğü ile bilinen Rasputin'e içinde siyanür bulunan bir kadeh şarap ikram ettiler; ama şarabın bir türlü tesir etmemesi üzerine suikastçılar Rasputin'i defalarca silahla vurdular.

Rasputin buna rağmen yaralı halde evden çıkmayı başardı; Neva Nehri'ne düşerek hayatını kaybetti.

Cesedi bulunduğunda otopsi raporunda siyanür ya da kurşunların değil, suyun Rasputin'i öldürdüğü yazacaktı. 

Rasputin'in kehanetlerinden birisi, öldürülmesi halinde bunun çarlığın felaketi anlamına geleceğiydi.

Tuhaftır, hanedan devrildi; hem çar hem de çariçe kurşuna dizildi.

Yalnız Feliks Yusupov ve Dmitri Pavloviç'i Rasputin'i öldürmeleri sebebiyle hanedan üyeleri olmalarına rağmen öldürülmedi ve yalnızca sürgün cezası verildi. 

Rasputin, Çarlık Rusya'sını tesiri altına almış büyük bir sahtekârdı.

Çar ve Çariçe'nin evlatlarına olan sevgisi ve dini duygularını sömürerek tüm cinsel sapıklıklarını ve arzularını hayata geçirmişti.

Ne yazık ki güç ve iktidar denetlenmediğinde saraylar Rasputin ve Cinci Hüseyinlerle dolu bir tarihe mahkûm oluyor.

 

 Independent Türkçe

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yapılmamış.İlk yorum yapan sen ol...

Yorum Yap

Bu Alan Boş Bırakılamaz
Bu Alan Boş Bırakılamaz
Yorum Yapma Şartlarını Kabul Etmediniz