'Telif İçin Polisle Konser Basılır Mı?'
Hürriyet Gazetesi Yazarı Fulya Soybaş, köşe yazısında şarkıların telif haklarına değindi.
- | Son Güncelleme:
- | Yeni Günaydın
'Telif haklarına sahip çıkmak için polisle konser basılır mı' diyen Soybaş'ın köşe yazısı şöyle:
İstanbul’da polis ekipleri önce Kenan Doğulu ardından da Sertab Erener konserine ‘telif’ baskını yaptı. Konsere sivil polisler eşliğinde gelen MESAM ve MSG avukatı ile bir gözlemci, konser organizatörüyle beraber söylenen şarkıları tespit etti. Bunca yıllık meslek hayatımda ilk kez ‘telif baskını’ diye bir şey duydum. Hem telif baskınının ne demek olduğunu hem baskınlar ile müzik emekçilerinin haklarının nasıl korunacağını hem de sosyal medyada polis ile konser basmanın sanatçı ve seyircinin onurunu kırmak olduğu yönündeki eleştirileri muhataplarına sordum. İşte işin gerçek yüzü!
HAK İDDİA EDEBİLMEK İÇİN KONSER SIRASINDA TESPİT GEREKİR
Önce baskında adı geçen Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği’nin (MESAM) Başkanı Recep Ergül’ü aradım. Diyor ki: “Meslek birliğimiz 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na göre kurulmuş olup yasal hak takibi yapan bir kuruluştur. Görevimiz, bir eserin sahibinin tüm haklarını takip etmek ve ona kazandırmaktır. Maalesef Türkiye’de yerli eser sahiplerine telif ödenmesi konusunda sıkıntılar yaşanmakta. Bir konserin malzemesi nedir? Müziktir. O konsere çıkan solistlerimiz hakkını alıyor mu? Ne güzel ki fazlası ile alıyor. Peki, arkasındaki saz heyeti? Alıyor. Sesçisi, ışıkçısı, teknik ekibi, bilet satanı, yer göstereni alıyor mu? Alıyor. Asıl hak sahipleri yani o konserde şarkıları, türküleri çalınanlar; Sezen Aksu’dan Neşet Ertaş’a kadar yazan ve besteleyenler hakkını alıyor mu? Hayır. Dürüstçe iş yapan, teliflerini ödeyen organizasyonları tenzih ediyorum ama bazıları merdiven altı denilebilecek işler yapıyor ve hak sahiplerine para ödemiyorlar. Maliyeti toplamda bir milyon lira olan bir konserin yüzde 6’sını (60 bin TL) hak sahiplerine ödememek için her yolu deniyorlar. Mesele bu. ‘Telif’ baskını bizim hak arayışımızdır.”
Eser sahiplerinin bir kısmının telifleri ödenmediği için ekonomik sıkıntılar içinde yaşayıp öldüklerine de vurgu yapan Ergül, polis ile konser basılması eleştirileri içinse şunları söylüyor:
BAŞKA SEÇENEK BIRAKMADILAR
“Defalarca uyardık! Sonuçsuz kalınan noktada teknik ekipler; noter, avukatlar harekete geçti. Bu hak arama noktasında da bazen mafyavari yöntemler denendiği ve zorluk çıkarıldığı için de konserlere polis eşliğinde gitmekten başka seçenek kalmıyor bize. Tespit illa konser esnasında mı olmalı? Evet. Çünkü o an sahnede hangi parçaların çalındığı resmi olarak kayıt altına alınmalı ki hak iddia edebilelim. Önce ya da sonra değil, ‘o’ an” diyor.
ARAMIZDA HALLEDEBİLİRDİK
Hürriyet Kelebek muhabiri Cansu Topçu her iki konseri de basılan Atlantis Müzik yapımın kurucusu Erdal Bozkuş’u aradı. Ne oldu da iki konseri birden basıldı? Bozkuş şu yanıtı verdi: “Meslek birliklerinin konserlerden telif istemesi doğal bir hak. Zaten 2018’e kadar da aksatmadan tüm gerekli ödemeleri yapmıştık ancak sonrasında sözleşmede bazı eksikler olduğu ve organizatörler için makul bir oran ödenmediğini düşündük. Bunu da meslek birliklerine illettik ve çalışma yapılmasını rica ettik. Çünkü organizatörler olarak tüm maliyetleri; sanatçı, mekân, teknik ekip, KDV gibi, biz ödüyoruz ve tek gelirimiz de bilet parası. Günün sonunda bize kalan oran hayli düşük. Benzer işler yapan arkadaşlarımız ‘farklı’ yöntemlerle uygun maliyete konserler yapıyor olabilirler ama biz dürüst ve adil olmak istedik. 2018 sonrası yeni bir anlaşma için masaya oturduk ama bugün, yarın derken karmaşalar çıktı ve yeni sözleşme için imzalar atılmadı.”
İSTESEK İÇERİ ALMAZDIK
“Ortada resmi bir sözleşme olmadığı için haklarını kullanmışlar ama konser sırasında polis ve avukat ile konser alanına girmek, basını beraberinde getirmek, magazine servis etmek... Bu yasal hak değil. Ki gelenleri içeri almamak gibi bir hukuki hakkımız da vardı. Aynı gemide olduğumuz arkadaşlarımız zor duruma düşmesin diye böyle bir şey yapmadık. Sektör küçük. Yanlış varsa aramızda hallederdik. Bu işin magazin olayına dönüştürülmesi beni üzdü. Medya ya da hukuk baskısı olarak düşünülmesin, müjdeyi de vereyim, bugün 14.00’te imzaları atacağız. Sorun çözülecek.”
KEŞKE HERKESİN HAKKI ÖDENSE
MESAM Başkan Yardımcısı İskender Paydaş da polis, noter ve avukatlar eşliğinde konsere gitmenin, o konserde hangi şarkıların söylendiğinin tespiti açısından teknik-önemli bir konu olduğunu belirterek “Şarkıyı söyleyenler değil söylenen şarkıların telif hakkını ödemeyen organizatörler ile alakalı bu konu. Elektrik faturası ödenmeyip birikince eve nasıl icra geliyorsa bu da benzer. Keşke yaşanmasa böyle şeyler. Herkesin hakkı layığı ile ödense” diyor.
BU BİR EMEK MÜCADELESİDİR
Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği, MSG de konu ile alakalı yazılı bir açıklama ile MESAM ve MSG olarak 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndan doğan haklarını kullandıklarını duyurdu. Açıklamada mücadelenin söz yazarı ve besteci üyelerinin telif bedellerini ödememekte direnen ve lisans anlaşması yapmayarak emeklerini yok sayıp bir de bunu marifet sayan bazı mekân, kurum ve organizasyon firmalarına karşı olduğunun da altı çizildi. MSG Başkanı Ferhat Göçer, bugüne kadar gerekli anlaşmanın sağlanması adına hayli yapıcı davrandıklarını ve büyük çabalar sarf ettiklerini ancak bazı firmaların anlaşmaya yanaşmaması üzerine, büyük lisanslama seferberliği kapsamında teknik birimlerin tespit yapmak zorunda kaldığını söyledi, şöyle devam etti:
SORGULAYICI OLUN
“Ne sanatçımızın ne izleyicimizin ne de üyemizin böyle bir durumu yaşamasını asla arzu etmeyiz. Ancak sözleşme çok uzun zamandır masada (4 yıl) ve onca yıl sonunda olayı artık teknik birimlere aktarmak zorunda kaldık. Bu olay sanatçılar ile değil, anlaşmaya yanaşmayan organizasyon şirketlerine yönelik. Emek mücadelesi bu. Bir Avrupa ülkesinde bunlar yaşanmaz çünkü iş buralara varmaz. Örneğin; Alman meslek birliği GEMA’nın yaptırımları öylesine ağırdır ki bu sözleşmeler olmadan kimse konser organize etmeye cesaret dahi edemez. Amacımız eserlerin gerçek sahiplerinin de haklarını gözetmek. Bu noktada sanatçılarımızdan (müzik sahneledikleri her mekânda) ve kamuoyundan (müziği duydukları her mekânda) ricam şudur ki; canlı ya da banttan fark etmez, bir emek hakkı olan ‘telif’ konusunda sorgulayıcı olsunlar.”
YORUMLAR
Yorum Yap